Proletaryanın şairi

Ken Loach hakkında yazdığım zaman içimden hep bu başlığı koymak geçer. Neden Ken Loach? Bir, 15. Filmekimi programında ona ikinci kez Altın Palmiye kazandıran “Ben, Daniel Blake / I, Daniel Blake” var. İkinci neden de YouTube’daki Ken Loach filmleri. İngiliz yönetmen geçenlerde filmlerini YouTube’da (bedava olarak) bulabileceğimizi duyurdu. Bu filmler arasında ilk dönemlerinden “Cathy Come Home”(1966 BBC) ile bir ilk dönem filminin acemiliğinden olabildiğince uzak “Kes / Kerkenez” (1970); daha sonraki dönemlerden Loach’a layık bir işçi sınıfı hikâyesi “Riff Raff” (1991) ve Cannes’da Jüri Ödülü alan “Hidden Agenda” (1990) var.

Özellikle “Hidden Agenda / Gizli Dosya”nın bu listede olması anlamlı. Loach, İngiliz kolluk kuvvetlerinin Kuzey’deki yargısız infaz (ya da “önce vur, sonra sor”) uygulamasını anlatan filmiyle Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alırken, neredeyse vatana ihanetle suçlanmıştı. Film Cannes’da gösterilirken bir grup İngiliz gazeteci, festival başkanından filmin geri çekilmesini istedi. İngiltere’yi temsil etmesine karşıydılar. Başkan bu isteği reddetti, “Gizli Dosya” ödülünü aldı.
Aslında Ken Loach filmleri festivallerden çekilse, İngiltere’nin toplam festival ödülü sayısında da şaşırtıcı bir düşüş izlenirdi. “Kes” 1970’te Çekoslovakya’daki Karlovy Vary festivalinde ödül kazandığından bu yana, Ken Loach’ın bütün filmleri Avrupa’nın bellibaşlı festivallerine davet olunmuş, hemen hemen hepsinden de ödülle çıkmıştır.


Loach’u ilk kez, Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Elia Kazan’ın başkan olduğu yıl yarışan “Atayurdu / Fatherland” ile tanımıştık. Ülkesinin işçi sınıfı ya da işsizlerinin hikâyesini anlatmayıp Büyük Britanya dışına çıktığı ilk filmiydi. Sonra, İspanya İç Savaşı’na çok farklı bir açıdan eğildi, “Ülke ve Özgürlük / Land and Freedom”ı yaptı. “Carla’s Song / Carla’nın Şarkısı” ise, özellikle ikinci bölümüyle Nikaragua’da Sandinista hükümeti ile ABD’nin desteklediği Kontra gerillalarının çatışmalarını ve bu çatışmanın ülke insanlarına nelere malolduğunun fonunda sıradışı bir aşkı da anlatır.

Ken Loach, öncelikle ülkesinin çalışan insanlarını anlatan bir yönetmen. İlk TV filmlerinden bugüne kadar siyaset onun filmlerinin fonunu oluşturdu. Önde olan, anlattığı hikâyedir. Ama kahramanları, bir emekçi ailesinin oğlu olarak geçen çocukluğundan beri tanıdığı, sonraki yıllarda da hiç uzak kalmadığı emekçi kesimdendir. Hikâyelerini anlattığı insanlara, sorunlarını sergilemenin dışında da faydası dokunduğuna rastlanmıştır. “Cathy Come Home”, evsizlere yardım eden Shelter (Barınak) adlı örgütün kurulmasına yol açmıştı.

Bu filmde birlikte çalıştığı yapımcı Tony Garnett ile 1960’lı ve 70’li yılların en iyi TV dramalarının ayrılmaz ikilisi haline gelmişlerdi. Hem onunla, hem BBC’yle yolu 1981 yılında ayrıldı. Loach artık Garnett’la çalışmıyor ama, hâlâ siyasi filmler yapıyor. Sonraki iş ortakları, yapımcılığını üstlenen Parallax Pictures’daki ortağı Sally Hibben ile yıllardır birlikte çalıştığı senarist Paul Lafferty oldu. Filmeki’nde izleyeceğimiz Altın Palmiyeli “I, Daniel Blake”in senaristi de Lafferty.
Hâlâ oyunculukta “kendiliğinden”liği vurguluyor, belgesel kamera üslubuyla filmlerine provası yapılmamış bir gerçeklik havası kazandırıyor. Uzun ve zahmetli meslek hayatında Hollywood’un çağrısına hiç kulak vermemiş ilkeli bir yönetmene selam olsun!