Önümüzdeki günlerde seçimler var. Her türlü propaganda üst seviyeye tırmanacak.

Önümüzdeki günlerde seçimler var. Her türlü propaganda üst seviyeye tırmanacak. Miting alanlarında seçmene seslenecek politikacı aynı zamanda görsel ve yazılı medyada yer bulmaya çalışacak. En çok da propaganda aracı olarak görsel olandan yararlanacak. Reklam fotoğrafçılığı ile basın fotoğrafçılığı arasında ciddi fark var. O yüzden bu günkü yazımda fotoğrafın propaganda dilini iki farklı fotoğrafçı üzerinden anlatmaya çalışacağım.

Fotoğrafın bir dil olduğunu biliyoruz. Görsel bir dil. Diğer iletişim araçları gibi görsel olan bu dilin, iktidarlar ya da onun sözcüleri tarafından kullanımı, fotoğrafın keşfinden beri “gerçeklik” ilkesinin bozulumuna hizmet etmiştir. Fotoğraf her ne kadar teknik bir üretimse de, yani makine kullanımıyla gerçekleşse de bakacın arkasındaki kişi/fotoğrafçı tarafından üretilir. Gelişen teknolojilerle birlikte herkes fotoğraf çekebilir hale gelmiştir. Bu demokratik olan bir gelişmedir. Ancak fotoğrafı bir dil olarak kabul etmek, aynı zamanda; siyasi ve kültürel olduğunu da kabul etmek anlamına gelir, yani bu ‘fotoğrafın kullanım biçimlerinden’ sorumlusunuz demektir. Nasıl ki ağzınızdan çıkanın ya da yazdığınız bir metnin dolaşımda olması/toplumsal paylaşımı sizi tanımlıyorsa, görsel dilin paylaşımı da aynı biçimde dikkat gerektirir. Fotoğrafçı olarak sanatsal üretimleriniz dışındaki fotoğraflarınızın ‘doğrudanlığı’  ve gerçekliği sınanabilir.

Fotoğrafçının algılama yetisini şekillendiren nedensellikler (ki buna yetişme biçimi, eğitsel, kültürel, psikolojik, sosyal paylaşımları vb. gibi) onun gerçekliğini belirlese de, çeşitli yollarla iktidar tarafından manipüle edilmiş gerçekliğin, algı mekanizmaları üzerindeki etkisini atlamamak gerekir. O yüzdendir ki fotoğrafçının kendi gerçeği/öznel gerçek ve gerçek kavramı sürekli tartışılıyor.

Fotoğrafta bunun en çarpıcı örneklerinden biri propaganda fotoğrafları olduğunu biliyoruz.

Şimdi bu girişin ışığında bir başka tartışmaya sebebiyet verecek soru şudur. Leni Riefenstahl’ın Nazi askerlerinin güçlü olduğu imajını yaratan alt açıyla çektiği propaganda fotoğrafları ne kadar gerçekliği yansıtıyor? Alt açıyla çekilmesi ile yaratılan imaj neye hizmet ediyor? Benzer fotoğrafların anlatım dilinde/ içeriğinde “gerçek” nerededir? Yanıt ‘gerçek manipüle edilmiştir’ ise belgesel fotoğrafta alt açı kullanmayacak mıyız?

Düz yazıda Alman ırkının ya da herhangi bir milletin üstünlüğünü anlatırsanız faşist damgasını yersiniz. Bunu fotoğrafçı olarak yaparsanız bana göre yiyeceğiniz damga aynıdır. Kamera ile oluşturduğu görsel dili satanla, kalemini satan yazar arasında hiç bir fark yoktur. Eğer sanat üretiyorum diye tercih ettiğiniz kadraj ya da açı içerikte böyle bir söyleme hizmet ediyorsa safınız bellidir, gelecek eleştirileri de tuhaf karşılamayın.

Bu tip fotoğraf kareleri gerçeği anlatmamıştır. Topyekûn yalandır. Belgesel fotoğrafta imgelerin ve imajların kullanımı içerikte anlam sapması yaratma tehlikesi taşıdığından dikkat edilmelidir.

Irkçı, radikal İslamcı, liberal, sosyal demokrat, sosyalist, komünist, Budist, Zerdüşt vb her nasıl düşünürseniz düşünün yukarıda yazdıklarım geçerlidir. Yalanı ideolojinize alet etmeyin, buradan yola çıkarak da kimseyi ‘tarafsız’ olmakla suçlamayın. Taraf olmak kamerayla yalan söylemek değildir.

Propaganda fotoğraflarına bir başka örnek; seçim dönemi politikacıların, mahalle berberlerinde tıraş olmaları, kadın politikacıların köylü kadınlarla birlikte yerel giysileri içinde yer minderlerinde oturması, köy kahvelerinde kasket takıp aralarında dolaşması vb. gibi görüntüler. Bu görüntüler ‘sizlerden biriyim,’ imajı yaratır. Gerçek midir? Yalandır, bu imaja kanmamak gerekir ama görüntü ‘gerçek’tir. Yani politikacı öyle bir fotoğraf çektirmiştir ki fotoğrafta fotoshop oynamalar/manipülasyon yoktur. Doğrudan fotoğraf mıdır, evet. Bu tip fotoğrafta kurgu olmamalı diyorduk ama bu kurguyu politikacı yapmıştır. Eee! Bu durumda doğrudan olduğu söylenebilir mi? Yine evet. Fotoğrafçı politikacının şaklabanlığını belgelemiştir. Fotoğrafçı politikacının kurgusunun aleti mi olmuştur. Hayır.

Karşımızda iki farklı propaganda fotoğrafı örneği var. Biri fotoğrafçı tarafından propagandaya hizmet amacıyla çekim tekniği kullanarak yarattığı imaj, diğerinde politikacının kendi imajı için yarattığı kurgu. Arada önemli bir fark var. Birincide fotoğrafçı yalan söylüyor, diğerinde politikacı. Fotoğrafçının bir suçu yok.

Not; Bu yazının büyük bölümü Kontrast Dergisi’nde de yayınlanmıştır.