RT Erdoğan’a, neredeyse iktidara geldiği günden bu yana karşıtlarınca “ha gitti, ha düşecek” gözüyle bakılıyor. Ö. Z. Livaneli’nin bilinen bir yazısı var. RTE’nin milletvekilliğinin önünü açma kararına karşı çıkanlara Deniz Baykal’ın, birkaç ay dayanamazlar, IMF ile anlaşma yapmazlar ve kısa sürede dağılırlar, dediğini yazmıştı. Böylece siyasal İslam projesinin silinip gideceğini hesap etmişti galiba. O günden […]

RT Erdoğan’a, neredeyse iktidara geldiği günden bu yana karşıtlarınca “ha gitti, ha düşecek” gözüyle bakılıyor.

Ö. Z. Livaneli’nin bilinen bir yazısı var. RTE’nin milletvekilliğinin önünü açma kararına karşı çıkanlara Deniz Baykal’ın, birkaç ay dayanamazlar, IMF ile anlaşma yapmazlar ve kısa sürede dağılırlar, dediğini yazmıştı. Böylece siyasal İslam projesinin silinip gideceğini hesap etmişti galiba. O günden bu yana defalarca “aha bu kez kesin gitti” denildi. Zapsu, sifonu çekmeyin demese çoktan gittiydi de denildi. 2009 yerel seçiminde AKP oy kaybı yaşadığında da kriz ipini çekecek diye heveslenildi. Gezi sürecinde Fas’a gittiğinde kaçtığı söylendi. O dönem ben de bu köşede ejderha yaralandı, şimdi kuyruğunu daha tehlikeli sallayacak ama sonuç belli diye yazmıştım!…

RTE ile ilgili ikincil yargı da onun birilerince kullanılan bir araç olduğu ve işlevi bitince işinin de biteceği oldu. Dünya kapitalist sisteminin aracı, Fethullahçıların aracı, liberallerin aracı diye sıra sıra uzatılabilir liste.

Bu iki yargı ya da öngörü de her defasında boşa çıktı. Bütün bu zaman boyunca RTE kendisini araçsallaştırmayı umanları kendi bekasının aracı haline getirmeyi başardı.

RTE, ilerlemesi boyunca her aşamada önüne çıkan her engeli o anda hemencecik kuruverdiği geçici ittifaklarla aşmayı bildi. Kiminle ittifak kurduğunu hiç önemsemedi, her defasında kimi devre dışı bırakacağına odaklandı. Kimi silmek istiyorsa ondan zarar gördüğünü düşünenlere kucak açtı, bünyesine aldı, işbirliği yaptı, hedef yok edilince de bu kez işbirliği yaptığını silmek için onun muhaliflerine yöneldi. “Kemalistlerle” mi hesabı var, liberallerle çalıştı, milliyetçileri mi yutmak istiyor Kürtlere yaklaştı, dincileri mi ele geçirmek istiyor Fethullahçılara kucak açtı; sonrasını biliyoruz. Kim RTE ile işbirliği yaptıysa kendi “düşmanı” ile birlikte kendisi de kaybetti.

Bu gün ortaya çıkan Beştepe merkezli tek adam iktidarının gerisinde yenilip yutulanlar ve kullanıp atılanlar yığını oluştu.

Mitolojide “Proteus” adlı çok bilinmeyen bir tanrı var. Bir kılık değiştirme uzmanı. Tek becerisi her canlının şekline bürünebilmesi. Bu yolla ya tehditten kurtuluyor ya da avını gafil avlayabiliyor. Ama kendisi de dahil kimse “Proteus “ un gerçekte ne olduğunu bilmiyor. Sanki asıl, gerçek hali yok ve sadece “başkası olarak” sağ kalabiliyor. Belki de o kadar çok değişkenlik gösteriyor ki bir zamanlar var olan bir hali varsa da o halini ne kendisi ne başkaları hatırlayabiliyor. Neoliberal dünyanın bir tür ortak kişiliği olarak da “Protean kişilik” olarak anılıyor.

Derdim moral bozmak ya da RTE güzellemesi yapmak değil. Ama bu özelliğinin tehlikesini aklımızda tutmak zorunlu diye düşünüyorum. Hiç pazarlık yapmamak, “onurlu çıkış” stratejilerinin büyüsüne kapılmamak şart. En tehlikelisi ise erken zafer sarhoşluğu. Elini verenin kolunu kaptırdığını hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.