Meral Danyıldız Eğitim Sen, İstanbul Sultanahmet meydanında basın açıklaması gerçekleştirdi. “Eğitim alanı eğitimcilere bırakılsın” diyen Eğitim Sen, okullar ve dernekler arasında imzalanan protokollerin iptal edilmesini istedi. “Gerici eğitime hayır”, “Laik, bilimsel, ana dilde eğitim” “Karanlığa teslim olmayacağız” sloganlarının atıldığı açıklamada, sözü ilk olarak Eğitim Sen İstanbul 2 no’lu şube başkanı Kazım Yılancı aldı. Yılancı, ““Bugün […]

‘Protokoller iptal edilsin’

Meral Danyıldız

Eğitim Sen, İstanbul Sultanahmet meydanında basın açıklaması gerçekleştirdi. “Eğitim alanı eğitimcilere bırakılsın” diyen Eğitim Sen, okullar ve dernekler arasında imzalanan protokollerin iptal edilmesini istedi. “Gerici eğitime hayır”, “Laik, bilimsel, ana dilde eğitim” “Karanlığa teslim olmayacağız” sloganlarının atıldığı açıklamada, sözü ilk olarak Eğitim Sen İstanbul 2 no’lu şube başkanı Kazım Yılancı aldı. Yılancı, ““Bugün İstanbul İl Milli Eğitim müdürüyle görüşme talebimiz reddedildi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yapmak istediğimiz basın açıklaması ise polisler tarafından engellendi. Bunu kınıyoruz” ifadelerini kullandı.

Ardından Eğitim Sen 1 No’lu şube başkanı Mesut Mike, basın metnini okudu.

Mike “Eğitim alanının protokoller eliyle taşeronlaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Binlerce öğretmen işsiz gezerken alan dışından insanların okullarda faaliyet göstermesine izin vermeyeceğiz. Eğitim alanı eğitimcilere bırakılsın, vakıf ve derneklerle imzalanan protokoller iptal edilsin” diye konuştu. 

Basın açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Son söyleyeceğimizi en başından söyleyelim ülkemizde eğitim son 17 yıldır gerici ve piyasacı bir karaktere büründürülmüştür. Eğitim alanı uygulanan politikalarla yap boz tahtasına dönüştürülerek işlemez hale getirilmiş, yaratılan bu koşullarda “kurtarıcı” olarak birçok dernek ve vakfın eğitim alanına girmesinin önü açılmıştır.

MEB, 2000 yılından bu yana çeşitli dernek ve vakıflarla 50’si 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra olmak üzere toplam 85 adet protokol imzalamıştır. Bu vakıf ve derneklerin bir kısmı çeşitli şirket ve sermaye gruplarının alt kuruluşuyken diğer kısmı gerici, dinci cemaatlerin uzantılarıdır. Protokoller, genellikle 2 veya 3 yıllık periyotlar için geçerli olacak şekilde imzalanırken; Tügva, Ensar, Diyanet Vakfı ile 5 yıllık, Maarif Vakfı, İHH,  Fera Global Eğitim ile 10 yıllık protokoller imzalanmıştır. Protokoller vasıtasıyla 2015’ten itibaren dernek, vakıf ve gerici cemaatlerin MEB’nın işlevini üstlenen içeriğinin daha öne çıktığını görüyoruz.  

‘Biz protokollere neden itiraz ediyoruz?’

Protokollerle; kamu kaynakları bu vakıf ve derneklere aktarılmaktadır. Okullarda piyasacılık ve dini eğitim tahkim edilmektedir. Öğretmenlik mesleği işlevsizleştirilmekte, kim olduğunu “bilmediğimiz” birileri okullarımızda dolaşmaktadır.

Protokollerle; örgün ve yaygın eğitim alanında gerici yapılanmalara sınırsız bir faaliyet ve yetki alanı yaratılmaktadır. Yürütülen çeşitli projelerle öğrencilerimiz ders saatlerinde bu projelerin parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır.

Protokollerle; bu yapılara çocuklarımızı ve yetişkinleri kendi ideolojileri doğrultusunda eğitime tabi tutmanın yanı sıra eğitim verecek eğiticileri belirleme ve eğitme yetkisi de tanınıyor. Çocuklarımız hiçbir pedagojik yeterliği ve niteliği olmayan kişilere teslim edilmek isteniyor.

Protokollerle; Halk Eğitimi Merkezleri, Mesleki Eğitim Merkezleri, Turizm Eğitim Merkezleri gibi kamusal eğitim vermesi gereken birçok kuruluş tamamen bu yapıların emrine veriliyor.

Protokollerle; Ensar Vakfı ve Hizmet Vakfı gibi gerici yapılanmalara her dersin içeriğine eklenen “değerler eğitimi”ni verme yetkisi düzenleniyor. Okul dışı saatlerin yanı sıra son yapılan düzenlemeyle Hizmet Vakfı’na ders saatleri içerisinde de il içi/dışı eğitim düzenleme yetkisi sağlanıyor.

Özellikle TÜRGEV protokol kapsamını çok daha fazla aşan bir madde ile eğitimin her alanında kurslar, projeler düzenleme yetkisini de almıştır. Üstelik ilgili harcama ve masrafların tamamı Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nden karşılanmaktadır. Eğitim bütçesini her geçen yıl daha da kısanlar bu vakıflara para akıtmaktadır. Eğitimciler olarak bu olanları kabul etmemiz mümkün değildir.

Çocuk istismarı, taciz, tecavüz skandallarından tanıdığımız Ensar Vakfı’na Türkiye’nin her yerinde eğitim, seminer, sosyal etkinlik düzenleme, çocuklarımızı “kamp”a götürme yetkisi verilmiş, üstelik yürüttüğü eğitimlerde kendi müfredatını oluşturma hakkı tanınmışken Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak açmış olduğumuz dava sonunda; Danıştay 8. Daire, MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Ensar Vakfı arasında imzalanmış olan “Çeşitli Eğitim, Seminer ve Sosyal Etkinlikler Düzenlenmesine Dair İş Birliği Protokolü”nün örgün eğitime ilişkin kısmının yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

Anayasaya ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa aykırı olduğunu iddia ettiğimiz protokolün yürütmesi durdurulmuştur.

Danıştay 8. Daire şöyle demektedir;

“Davaya konu protokolde ise muğlak ve sınırları belirsiz bir ifade tarzı ile örgün eğitim kapsamındaki bilimsel, sosyal, kültürel, sportif, teknolojik pek çok etkinliğin, Ensar Vakfı yetkilileri eliyle yürütülmesi öngörülmüştür.”

“Bir kamu hizmeti olan eğitim öğretim hizmetinin, devletin hizmet alanı içerisinde ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceğini kurala bağlayan Anayasanın amir hükmüne aykırılık teşkil edecektir.”

Birçok protokolün içeriğine ulaşıp inceleme şansı bulunmamaktadır. Bu protokoller imzalanmadan önce kamuoyu bilgilendirilmemiş, kamuoyunda tartışılmamıştır. İmzalandıktan sonra eğitim kurumlarına, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına gönderilmemiş içerikler adeta gizlenmiştir.

Bütün bu olan bitenlerden sonra; şimdi de Önder İmam Hatipliler Derneği’ne bağlı Öncü Spor ve Gençlik Kulübü adına İstanbul’un 39 ilçesine yaygınlaştırılmak üzere okul spor salonlarının kullanım hakkını istiyorlar. Maalesef İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün oluruyla 10 okulda pilot uygulama yapmak için bu izni vermiş durumda. Onlarca olumsuz örnek ortada dururken böyle bir iznin verilmesini anlamak mümkün değildir. Bizler İstanbul Eğitim Sen Şubeleri olarak mesleğimize ve öğrencilerimize karşı olan sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Önder İmam Hatipliler Derneği arasında imzalanan protokolü bilgi edinme kanunu kapsamında talep ettik. Sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Eğitim alanının protokoller eliyle taşeronlaştırılmasına izin vermeyeceğiz.

Binlerce öğretmen işsiz gezerken alan dışından insanların okullarda faaliyet göstermesine izin vermeyeceğiz.

Eğitim alanı eğitimcilere bırakılsın, vakıf ve derneklerle imzalanan protokoller iptal edilsin.”