Google Play Store
App Store

Kriz, kadına şiddet, siyasilerin kullandığı dil, gelecek kaygısı, adalete olan güvenin yitirilmesi gibi nedenler ruh sağlığımızı bozdu. Ülkede her 10 kişiden biri kaygı bozukluğu, her 4 kişiden biri de depresyon ile karşı karşıya.

Psikolojimiz bozuk
Fotoğraf: Depo Photos
Sibel Bahçetepe
Sibel Bahçetepe
sibelbahcetepe@birgun.net

Ruh sağlığı problemleri giderek artıyor. AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte kamu hastanelerinde artan iş yükü, randevu yoğunluğu, her seferinde farklı hekimlerle tedavinin sürdürülmesi, muayene sürelerinin çok kısa olması gibi pek çok neden tedaviyi olumsuz etkiliyor. Özel ruh sağlığı hizmetleri ise maddi açıdan yurttaşı zorluyor. Uzmanlara göre, ruhsal hastalıklar Türkiye’de sağlık harcamaları ve hastalıkların görülme sıklığı bakımından ikinci sırada yer alıyor.

Ülkede ortalama 100 bin kişiye bir psikiyatrist düşüyor. Bu rakam Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki oranın çok gerisinde. Ülkede şu anda kamu ve özelde çalışan psikiyatri sayısı 7-8 bin arasında olduğu ve ruh sağlığı hizmetinin yüzde 60’ının kamu hastanelerinden verildiğini belirtiliyor. 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle açıklama yapan psikiyatrist Dr. Dilek Yeşilbaş, Türkiye’de 15 milyonu aşkın ruhsal hastalık tanısı almış kişi olduğunun tahmin edildiğini anımsattı. Yeşilbaş, bu rakamın buz dağının sadece görünen kısmı olduğunu ve son yıllarda çok artığının gözlemlediğini söyledi.

BIÇAK KEMİKTE

Dünyada ve Türkiye’de sağlık harcamaları ile hastalıkların görülme sıklığına bakıldığında ruhsal hastalıkların ikinci sırada yer aldığını anlatan Yeşilbaş “Birinci sırada ise kalp hastalıkları var. En sık görünen ruhsal hastalıklar ise depresyon, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, bipolar bozukluk gibi görünmektedir. En sık destek başvurusu kadınlardan gelmektedir. Erkekler bıçak kemiğe dayanmadan pek gelmez. Oysa ‘erkekler de ağlar ve erkekler de insandır’ gerçeğinin altını çizmek isterim” dedi.

∗∗∗

HASTALAR, DOKTORA GİTMİYOR

Ruhsal açıdan ciddi sıkıntılar yaşayan pek çok hastanın doktora gitmediği ifade eden Dr. Yeşilbaş, şöyle devam etti: “Başlıca sebebin ruhsal hastalıkları tümden reddetmek ya da konuya önyargıyla yaklaşmak olduğuna inanıyorum. İnsanlar mide ülseri, diyabet ya da tansiyon gibi hastalıkları kabul ettikleri kolaylıkta ruhsal rahatsızlıkları kabul etmiyor. Hastaların çevresindeki insanların önemli bir kısmı da ‘sen halledersin, biraz gayret edersen yaparsın, sen de hiç çabalamıyorsun, bak millette ne dertler var’ gibi hastayı anlamaktan son derece uzak ifadelerde bulunuyor. Bu da hastaların ya tedaviye başvurmamalarına ya da gizli kapaklı gelip tedaviyi yarım bırakmalarına neden oluyor. Oysa ruhsal hastalıklar elle tutulmaz, gözle görülmez ve öyle dertlerdir ki hiç kimse isteyerek böyle bir sıkıntıyı çekmez."

∗∗∗

MALİYETLER TEDAVİDE EN BÜYÜK ENGEL

Yeşilbaş, tedavinin kişiye özel değişiklik gösterdiğini anlatarak “Her hastanın tedavisi titizlikle ele alınmalıdır. Ayrıca sosyal medyanın hastalıklar üzerine olumlu ve olumsuz etkileri olduğunu söylemeliyim. Pek çok hastamın yarım yamalak bilgilerle kendilerine teşhis koyup garip tedavi yolları peşinden gittiğini görüyorum. Ya yanlış insanların peşinden gidip umut, para ve zaman kaybediyorlar ya da mevcut tedavilerini bırakma, kesintiye uğratma, bir tedaviyi bırakıp diğerine başlama gibi yanlışlıklar yapıp nihayetinde şifaya giden yolu kendi kendilerine baltalıyorlar” dedi. Yeşilbaş, “Maalesef artan maliyetler de tedaviyi etkileyen önemli bir nedendir. Ruhsal rahatsızlıklar bir günde veya birkaç görüşmede çözülebilir durumlar değildir. Uzun soluklu takip ve tedavi gerekir’’ diye konuştu.