Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

AKP Genel Merkezi’nde görevli bir gencin baş döndürücü yükseliş ve zenginleşme öyküsüyle birlikte uyuşturucu jargonuna yeni bir sözcük eklendi: Pudraşeker… Bu sözcük şimdilerde “kokain”in yerini almış görünüyor… İslamcı rejimin ideolojik aygıtları, koko bitkisinin yapraklarından yapılan bu zararlı maddeyi “şekerli” bir sözcükle perdeleme / pudralama çabası içindeler…

Okurlar bu konudaki görüşümü soruyor. Olayın siyasal yönü üzerinde çok konuşuldu. Ortada toplumsal bir çürüme olduğu kesin. Ama ben yine kendi alanıma dönerek şimdilerde yıldızı parlayan bu pudralı sözcüğün yazılış biçimine değinmek istiyorum.

Pudraşeker” için “Dövülerek ince un durumuna getirilmiş şeker” diyor sözlükler. Görüldüğü gibi “pudra” içermiyor bu sözcük. Yani pudradan yapılmış bir şeker değil “pudraşeker”! Betimleme, şekerin pudra gibi un ufak edilmesiyle ilgilidir. O nedenle “pudra şekeri” diye yazıp söylemek yanlıştır. Doğrusu “pudraşeker”dir. Türk Dil Kurumu sizi yanıltıyor. “Bayram şekeri” vardır ama “pudra şekeri” yoktur!

***

CAMİİ/CAMİSİ

Mehmet Ünal Taşpınar adlı okurumuzun iletisi bir başka yazım sorunuyla ilgili:

“Değerli üstat,

8 Mart 2021 tarihli ‘Sıra Sıra Yanlışlar’ başlıklı yazınızı okuyunca size sormak geldi aklıma: Camilerin tabelalarında bazen ‘cami’ bazen ‘camii’ diye yazıyor. Burada bir yazım yanlışı olduğunu düşünüyorum. Hem haberlerde hem camilerde bunun nasıl kullanılması gerektiğini öğrenmek istiyorum. İfadem biraz karışık oldu, affedin. Saygılarımla.”

Soruyu tam anlamamakla birlikte, cami adlarının yazımında zaman zaman benim de tanık olduğum bir duruma değinmek istiyorum.

“Cami” sözcüğü Arapçadır. Tamlama eki aldığında “camii” ya da “camisi” biçiminde yazılıyor. Bu iki kullanım biçimi de doğrudur. Türkçede iki ünlü harfin yan yana gelmesi kuraldışı sayıldığından, “camii” kalıbı son yıllarda “camisi” biçimine kullanılıyor. Türkçe duyarlılığı olanlar bu ikinci kalıbı yeğliyor.

Bu konuda asıl düzeltilmesi gereken yanlış, doğrudan cami adlarıyla ilgili. Örneğin “Ulucami” yerine “Ulu Camii” diye yazılmış tabelalar ve makale başlıkları görüyoruz. Belki de okurumuzun anlatmak istediği yanlış budur.

***

SÖZ VE SÖZCÜK AYRIMI

Adını yazmayı unutan bir okurumuz soruyor:

“Hocam, ‘kelime’ karşılığı türetilen ‘sözcük’ kafama takılıyor, neden ‘söz’ değil de ‘sözcük’? Küçük söz anlamına mı geliyor? Öyle ise eğer ‘söz’ ne kadar büyüklük anlatır, çıkamadım içinden.”

Söz”ün anlamı sözcükten daha geniştir. Yerine göre “lakırdı”, “kelam”, “vaat”, “öğüt”, “söylenti” gibi anlamlar da içerir. Bir düşünceyi eksiksiz anlatan “sözcük dizisi”ne “söz” diyoruz. Oysa “kelime” karşılığı kullanılan “sözcük”, anlamlı bir ses ya da ses birliğidir.

***

OSMANLICA DAYATMASI

Zafer Diper dostumuz, usta bir tiyatrocu olduğu kadar sıkı bir öz Türkçe savunucusudur da. Yolladığı iletide, Boğaziçi Üniversitesi’ne “Kayyım Rektör” atanmasıyla yeniden gündeme gelen “intihal” sözcüğüne tepkisini dillendirmiş:

“Bozulduğum sözcüklerden biri de Arapça ‘intihal’! Oysa Türkçesi var: Aşırma, çalma. Neden hortlatıyorlar eski dili? Attila Aşut, bir söz et!”

İşe yarayacağını bilsem, bir değil bin söz ederim de Saray rejiminde bunun sonuç vereceğinden kuşkuluyum. Çünkü Türkçenin bugünkü sorunları, içinde bulunduğumuz siyasal/ideolojik iklimden bağımsız değil. İslamcı iktidar, Osmanlıcayı ve Yeni Osmanlıcılığı canlandırmayı amaç edinmiş. O yüzden Türkçenin “tam bağımsızlığı” da bu iktidardan kurtulmamıza bağlı!

***

HAFTANIN NOTU

Demokrasi tıkırında!

HDP’ye kapatma davası açıldı; milletvekilliği düşürülen Gergerlioğlu yaka paça içeri tıkıldı…

“İstanbul Sözleşmesi” bir gecede yok sayıldı…

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri her gün gözaltına alınıyor… Sokaklarda utanç verici “Nefes Alamıyorum” sahneleri!

Yani “İnsan Hakları Eylem Planı” tıkır tıkır işliyor!