The Ayılar’ın kurucusu Ayı Murat ile punk müzik kültürünü konuştuk: 2000’li yılların başında yaptığın müzik ‘Instagram dünyasından’ uzaktaydı, sokaktaydı. Herkesin yapabileceği bir müzik değil. Bazı gruplar bunu reddedip farklı şeyler denedi ve kayboldu.

Punk müziğin Türkiye’deki temsilcilerinden Ayı Murat: Yaptığımız müzik sokaktaydı

CİHANGİR KÖROĞLU

Pandemi süreciyle beraber birçok iş alanı sekteye uğrarken sanat dünyası da bu süreçten en fazla etkilenen sektörlerden birisi oldu. Tiyatroların, konserlerin yasaklandığı bir dönemde sanatçıların geleceğe dair endişeleri var. Bu yasaklar elbette ki birçok müzisyeni etkilerken amatör gruplar, no- name gruplar ve popun dışında kalmış belli bir kitleye hitap eden gruplar için bu süreç daha da zorlu. 2000 yılının başlarında müzik hayatına başlamış olan, Türkiye Punk müzik gruplarından The Ayılar’ın solisti ve kurucusu Ayı Murat’la, punk müzik kültürüne, Türkiye müziğinin geleceğine ve kendi hayatına dair konuştuk.

Defalarca kez sorulmuş olan “Neden Ayı Murat?” sorusunun yanına ‘’Ayı Murat ne yapar?’’ sorusunu da ekleyerek başlamak istiyorum?

Evet, yaptığımız işten çok adımız merak ediliyor. Bunu da normal karşılıyoruz artık. Elbette ayılık kabalık ve cüsselerimizden kaynaklı bir şey değil. Tabii yine çok minyon sayılmam. Ayı kelimesinin adımın önüne gelmesi de The Ayılar grubunu benim kurmamdan ve başından beri grubun içinde yer almamdan doğru olduğunu düşünüyorum. Önceleri sadece etiket gibi yapıştı diyordum ama artık marka gibi bir şey oldu. Sokakta birisi Murat dediğinde bakmıyorum, ayı denildiği zaman “Efendim abi” diyorum. Ayı Murat ne yapar kısmına da gelecek olursak, aslında su ürünleri mühendisiyim. Tabii bunun ülkemizde pek karşılığı yok. Avrupa’da bilim insanı olarak tanıtılan meslek, ülkemizde “Abi hangi marka su içelim” gibi espri sanılan sorulara sıkışıyor. Grubun yanı sıra, çiftçilik, hurdacılık ve tekstil işiyle uğraşıyorum. Punk gruplarının kendi ürünlerini yapamadıkları yerde ben üreteyim onlar buradan para kazansınlar, sonra o kazançla albüm yapsınlar, stüdyoya girsinler diye bir marka kurdum. Bu da punk alt kültürünün bir parçası. Ne iş yapıyorsun diye soranlara ise bazen işsizim bazen hurdacıyım bazen çiftçiyim diyorum ama sanatçıyım diyemem kendimi tam olarak öyle görmüyorum. Tek bir cevabım yok buna.

punk-muzigin-turkiye-deki-temsilcilerinden-ayi-murat-yaptigimiz-muzik-sokaktaydi-790804-1.

'TARZINI YUMUŞATANLAR KAYBETTİ'

Yaptığın müziğin 2000 başlarında bir karşılığı oldu. Sizinle beraber müzik yapıp daha sonrasında bu tarzdan uzaklaşan ve kariyeri yükselen isimler de var. Bu uzaklaşmalara, punk müziğe ve size kattıklarına dair ne demek istersin?

Grubu 2003’te kurduk. İlk konserimizi de 2004 yılında verdik. O zamanlar alt kültür daha bir alt kültürdü. En azından yaptığın müzik, giydiğin kıyafet ‘’Instagram dünyasından’’ daha bir uzaktaydı.Yani sokaktaydı. Konserlerimizin afişlerini tek tek kendimiz sokaklara asardık. 2010’lara gelindiğinde punk daha aktif oldu. Yabancı gruplar geldi beraber çaldık, kaliteli organizasyonlar yapılıyordu. Yurt dışına gidip dinleyeceğin grupları Türkiye’de dinleme fırsatı bulduk o yıllarda. Tabii bizimle beraber birçok punk grubu vardı. Yıllar geçtikçe kimisi daha keskinleşti, kimisi daha yumuşadı. Elbette bu kültürden kopmadılar. Şöyle bir gerçek var tarzını yumuşatanlar kaybetti. Çünkü taviz verdiler. Taviz verilen bir iş de samimi olmaz. Ben daha fazla dinleneyim, ünlü olayım hevesiyle hareket edersen büyük risk almış olursun. Senin yaptığın müzik bir alt kültüre, belli bir gruba hitap eden müzik. Punk dinleyicisi dünya genelinde çok az. Hiçbir zaman da popüler olan bir tarz olmadı. Herkesin dinleyebileceği ve yapabileceği bir müzik değil. Türkiye’de de bazı gruplar bunu reddedip farklı şeyler denediler ve kayboldular. Bir punk grubunun klibinde solist kafasından aşağı süt döküyor. Bu kültürün içinde böyle şeyler yok. Kazanan tek grup sanırım Gökhan’lar oldu. (Athena) Punk kültüründen gelip popüler olan nadir gruplardanlar. İyi müzik yaptılar ancak popülist işlerin içinde çokça yer aldılar.

Şunu da ekleyeyim, yerli gruplar için çeşitli kolektifler kuruldu. Mesela ‘’Vargazım Kolektif.’’ Bunlar konserler, etkinlikler ayarlamaya çalıştılar. Yurtdışından gruplar geldi, yerli gruplar çalacak yer buldular ve iyi bir dinleyici kitlesi oluştu. Şimdi yurtdışından grup getirmek zor. Özellikle ekonomik açıdan. O zaman gruplar fedakârlık yapıyordu, Türkiye punk sahnesine hediyemiz olsun diyorlardı. Bize de ayrıca faydaları oldu. Bunun sayesinde Avrupa turnesi yaptık. Normal şartlarda hayalden öte gitmeyecek bir şeydi bizim için. Ve bunu punk müzik üreterek yaptık.

Türkiye’de müzik dinleme alışkanlığı değişti. Neredeyse tamamen hip-hop ve elektronik pop şarkılar üretiliyor. Bu değişime dair ne söylemek istersin?

Hip-hop ve punk aynı kökenden çıkan iki tür. Sokağın müziğinin yanı sıra politik nüveler taşıyan, fikirleri ve derdi olan iki tarz. Ancak trap müziğin rap müziğe entegre olmasıyla iş bu dertlerin ötesine gitti. Markaların, uyuşturucunun, paranın ve gösterişin daha fazla öne çıktığı ürünler ortaya çıktı. Bize bile gelen kişiler oldu ‘’abi arabada dinlenecek müzik yapmak istiyorum’’ diye. Akıl alır gibi değil. Ortaokulda en son flüt çalmıştır, görüyor televizyondan ve ben de ‘’rap yapıyım’’, ‘’ünlü olayım’’ diye müzik üretmeye çalışıyor. Bizim gibi yıllarını müziğe vermiş insanların bir tanesi ünlü olayım diye kendini kasmıyor. Üretmekten öte direkt tüketme amacıyla hareket edince bu dinleyici kitlesini de etkiliyor. Rap kültüründen uzak bambaşka sosyal medya odaklı bir tarz gelişiyor.

Bir dönemInstagram’da her gün yeni bir şarkının klibinin tanıtımı yapılıyordu. Müzik üretmek bir günlük bir şey değil. Bu kadar hızlı olan üretimde kaliteli iş beklemeye de gerek yok gerçi. Bunları kıskandığım için söylemiyorum (gülüyor) bizim kulvarımız bu zaten. Biz punkçıyız geride kaldık diye düşünmüyoruz ama bir pop kanalında da klibimiz mi yayınlanacak?

MİTİNGLERE İZİN VERİLDİ, KONSERLER YASAKLANDI

Pandemiyle beraber Türkiye’nin müzik geleceği sence nasıl olacak?

Ülkenin müzik geleceğini tahmin etmek zor değil artık. Pandemiyle beraber herkes evinde müzik yapmaya, üretmeye başladı. Akustik ve elektronik müzik ön plana çıktı. Rock grupları bile akustik üretimler yapıyorlar. Sadece müzik değil klipler bile evlerde çekiliyor. Hip-hop, rock, punk bunlar performans müziği yani arabada, evde dinlersin ama seyircili bir ortamda sahnede çalmak, dinlemek daha farklı bir hava yaratır. Şimdi bir bir bu alanlar da yasaklanıyor. Biz en son Ekim ayında konser verdik. Gelecek planlarımız da tek tek sekteye uğradı. Bundan sonra sahne şansı bulabilecek miyiz bilmiyorum. İktidarın bu sürece dair uygulamalarını da anlamak zor. Haziran ayıyla beraber normalleşme adı altında birçok şeye izin verildi. Kontrol noktalarının ne kadar zayıf olduğunu şimdigörüyoruz.

Mitinglere, camii açılışlarına ve düğünlere izin verilen yerde, açık hava konserleri, tiyatrolar yasaklandı. Bu yasakların virüs tedbiri dışında iktidar zihniyetinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. E bunların sonucunda da sanat alanları daraldıkça gruplar dağılmaya, tiyatrolar kapanmaya başlayacak.

punk-muzigin-turkiye-deki-temsilcilerinden-ayi-murat-yaptigimiz-muzik-sokaktaydi-790805-1.

‘IRKÇI BİRİNE ASLA ÜRÜN YAPMAYACAĞIM’

Uzun süre İstanbul’da yaşadıktan sonra Manisa’ya yerleştin ve çiftçilik, hurdacılık yapmaya başladın. Bu kararının arkasında ne vardı ve gelecek planların neler?

İstanbul’da her anlamda yorulduğumu fark ettim. Artık kendime bir şeyler katamaz bir duruma geldiğimi fark edince oradan ayrılmak istedim. Hayatımı eskitmek istemedim. Manisa’da kendimi yeniden keşfettim diyebilirim. Üretim yaptıkça motivasyonum yükseldi. Ben alıştım bu hayata ama insanların her yeri dövmeli birinin traktör üstünde tarla işleriyle uğraşmasına alışması biraz zaman aldı. Eğlenceli şeyler biriktirdim. Gelecek planlarına dair de her şeyi önümüzdeki süreç belirleyecek müzik anlamında. Pandemi burada belirleyici şey. Grubu toplamakta zorlanıyoruz, akustik şeyleri denemem noktasında öneriler alıyorum ama onu istemiyorum. Biz bir grubuz. Ali Can, Cihan ve Mete olmadan olmaz. Alt kültürden sapmadan tekstil işini yapmaya devam edeceğim. Kalkıp bir nazi grubuna veya ırkçı birilerine asla ürün yapmayacağım. Hurdacılık ve çiftçilik de fırsatlar uygun oldukça yapmaya devam edeceğim işler.

‘EŞİT BİR DÜNYA YARATMALIYIZ’

Kendinize has politik refleksleriniz var. Punk kültürü siyasetle hep iç içe midir? Yoksa bu özel bir durum mu?

Punk politik bir alt kültürdür. Tabii ki bunu punk’ın tamamı için söylemek mümkün değil. Apolitik punk grupları da mevcut bunlar sadece sokak müziği yapan ekipler. Vegan, anti-militarist, anarşist, anti-kapitalist gruplar daha yoğun bunlar anarko punkçılar olarak bilinir. Biz de anarko punk olarak geçsek de skinheads tarza daha uygun müzik yapıyoruz. Dazlak kültürünün bir parçası bu da. Tabii dazlak denilince akla neo-nazi’ler geliyor. Burdan doğru tüm dünya ön yargılı dazlaklara. Ancak bir dazlağın illa nazi veya anti faşist olması gerekmiyor. Apolitik de olabilir.

Fakat skinheads kültürünün doğuşu politiktir. 60’lar da Afrikalı abiler Avrupa’ya geliyorlar ve orada reggea ve ska tarzı birleştirerek müzik yapmaya başlıyorlar. Ve fabrikalarda çalışan dazlaklar bu müziği seviyorlar. Tabii bu karşıtlığını da oluşturuyor. Neo-nazi dazlaklar da gelişen antifa dazlaklarının tam karşısında yer almaya başlıyorlar. Bir nevi nazi politikalarının paramiliter gücü oluyorlar. Tamamen ekonomik vs. anlamda desteklenen hatta müzik grupları yaratılan bir süreç başlıyor. Nazi dazlakları bu şekilde

güçlenmeye başlayınca Antifa dazlaklar da insanların kafasındaki ön yargıları kaldırmak için ‘’her dazlak nazi değildir’’ kısaltması olan SHARP’ı yaratıyorlar. Biz de savaş karşıtı, uyuşturucu karşıtı, antifaşist ve ırkçılığa karşı insanlarız. E bu da müziğimize yansıyor tabii. İnsanların ötekileştirilmediği eşit bir dünya yaratmalıyız.