Almanya’nın Münih kentinde 1963 yılından bu yana her yıl şubat ayında çeşitli ülkelerden devlet ve hükümet başkanları, bakanlar, politikacılar, askerler ve silah üreticileri, tüccarları, askeri konularla ilgili bazı sivil toplum örgütlerinin temsilcileri bir araya gelip, dünyanın gidişatını tartışıyor, görüş alışverişinde bulunuyor.

2008 yılından itibaren Münih Güvenlik Konferansı adı altında düzenlenen konferans özel bir toplantı ve sonunda katılanları bağlayan bir ortak karar alınmıyor, ortak açıklama yapılmıyor, ancak katılan üst düzey politikacı ve devlet adamlarının listesi nedeniyle dünyanın en önemli güvenlik platformlarından biri niteliğini taşıyor.

Başlangıçta Transatlantik ittifakın temsilcilerinin katıldığı platforma, 1999’dan itibaren Rusya ve Çin başta olmak üzere daha önce hasım olarak görülen ülkelerin temsilcileri de davet ediliyordu, güvenlik ve dış politika konularında birbirinden çok farklı tutum olan taraflar arasında görüş alışverişi de olabiliyordu. Nitekim bağımsız gözlemciler ABD ile Rusya arasındaki silahsızlanma görüşmelerinin bir bölümünün Münih’teki buluşmaların ürünü olduğuna işaret ediyorlar.

Geçmişte Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve ABD devlet başkanlarının da katıldığı konferansın 59’uncusu geçtiğimiz hafta sonu (17 – 19 şubat), 59’ncu kez gerçekleştirildi.

Konferansın yeni yöneticisi Christoph Heusgen, kendilerine “propoganda platformu“ sunmamak gerekçesiyle Rusya ve İran’ı davet etmemişti. Başta ABD Başkan Yardımcısı Harris, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Fransa ve Polonya cumhurbaşkanları Macron ve Duda, Almanya ve Birleşik Krallık başbakanları Scholz ve Sunak olmak üzere 40 devlet ve hükümet başkanıyla, 100’e yakın dışişleri ve savunma bakanının, değişik alanlardan yüzlerce uzmanın katıldığı konferansa Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenksi de video bağlantısıyla katıldı.

Konferans beklendiği gibi Transatlantik ittifakın savaşta Ukrayna’nın yanında olduğunu, Ukrayna’ya verilen desteğin devam edeceği açıklamalarıyla tarihteki yerini aldı.

Çin Dışişleri Bakanı’nın bir barış planı sunacaklarına dair açıklaması geçiştirildi.

Batı ittifakının önde gelen liderleri, savaşta taraf olmayan ülkeleri Rusya’ya silah, cephane satışı konusunda sert bir dille uyardılar.

Konferans bünyesinde törenle verilen “Ewald-von-Kleist Ödülü de“ (konferansı 1963’te başlatan eski asker ve yayıncı) İsveç ve Finlandiya’ya verildi. Ödülün gerekçesi bu iki ülkenin “NATO’ya üye olmak için verdikleri tarihi karar“ olarak duyuruldu.

Konferansla ilgili haberlerde hükümet temsilcileri ve askeri uzmanların en yoğun görüşmeleri silah endüstrisinin temsilcileriyle yürüttüğü, özellikle de Ukrayna’nın cephane ihtiyacını acilen karşılamak üzere çözümler arandığı bilgisi de yer alıyordu. Bu arada Avrupa Birliği Komisyon Başkanı von der Leyen de birlik ülkelerinin korona aşısı ihtiyacını karşılamak üzere devreye soktukları mekanizmanın bu konuda da işletilebileceğine dair öneride bulunduğunu öğreniyoruz.

*****

Uluslararası ve savunma politikalarının elitleri Münih’in tarihi oteli “Bayerischer Hof”ta dünyanın hallerini görüşürken, kent sokaklarında da binlerce kişinin katıldığı protesto eylemleri yapılıyordu.

Polisin büyük çapta güvenlik önlemleri aldığı bu gösteriler, Ukrayna savaşı ve barış konusunda muhalif çevrelerin içinde bulunduğu kargaşanın da bir göstergesi oldu. Protestolara savaşa karşı çıkan aşırı sağcıların da bulaşması bu eylemleri aşağılamaya hazır kesimler için büyük bir fırsat oldu.

“Putin’e de NATO’ya da hayır!” pankartlarının öne çıktığı DKP (Alman Komünist Partisi), Die Linke (Sol Parti), SDAJ (Sosyalist Alman İşçi Gençliği) ile Türkiye, Yunanistan ve çeşitli ülkelerden sol ve barış örgütlerinin katılımıyla “Eylem Birliği”nin miting ve yürüyüşünün mesajı “savaşmayın, oturup görüşün” ve “silahlanma değil, silahsızlanma”ydı. Yaklaşık 3000 kişinin katıldığı bu eylemde konuşan Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen, “Bizi bir dünya savaşına her an biraz daha yaklaştıran silah sevkiyatı durdurulmalı. Hiç bir ön koşul öne sürmeden görüşmelere başlanılmalı” diyerek, geçtiğimiz hafta yayınlanan, yarım milyondan fazla imzayla bu hafta sonu Berlin’de yapılacak barış mitingine çağrı yapan “Barış için Manifesto”yla paralel görüşleri dile getirdi.

Federal hükümet ortağı partilerden Yeşiller’in ve liberal parti FDP’nin dış politika sözcüleri Hofreiter ve Strack-Zimmermann’ın, muhalefetteki sağcı parti CSU’dan (Hıristiyan Sosyal Birlik) politikacılarla birlikte katıldıkları bir diğer mitingde ise Ukrayna’ya daha fazla ağır silah yardımı çağrısı yapıldı. Yaklaşık 1000 Ukraynalı ve destekçilerinin katıldığı bu mitinge şah taraftarı İranlıların da destek verdiği öğrenildi.

Aşırı sağ parti AfD’nin (Almanya için Alternatif) birkaç yüz taraftarı da savaşa karşı olduklarını göstermeye çalıştılar, ancak karşılarına çıkan yüzlerce antifaşist her fırsatta Alman ordusunun daha da fazla silahlanmasını savunun bu partinin “barış” iddiasında samimi olmadıklarını, demagoji yaptıklarını gösterdiler.

Ancak asıl sorun 10 binden fazla kişinin katıldığı diğer protesto eylemiydi. Başında kendi adına kurduğu partiyle siyaset yapan yazar Jürgen Todenhöfer ve Sol Parti’nin eski federal milletvekillerinden Diether Dehm’in yer aldığı bu mitingin kitlesinin önemli bir bölümünü “Münih ayağa kalk!” adı altında ortaya çıkan korona inkârcıları oluşturuyordu. Sol örgütlerin oluşturduğu “eylem birliği”yle benzer sloganlar ve taleplerin dile geldiği bu miting, “düşmanımın düşmanı dostumdur” yaklaşımıyla ortaya çıkan, sağcılarla solcuların bi rarada olduğu ilkesiz bir birlik olarak, gerçek barış çağrılarının haklılığını zedeledi.

Bu cumartesi Berlin’de gerçekleştirilecek büyük barış mitinginde de benzer manzaralar görülebilir. AfD yöneticilerinden bazıları mitinge katılacaklarını açıkladılar bile.