Rusların yüzde 70’i “Kırım’la birleşme”yi ülke için iyi buluyor. Rusya’nın Suriye’de IŞİD’e karşı verdiği mücadeleyi destekleyenlerin oranı ise yüzde 73

Putin'in popülaritesi nereden kaynaklanıyor?

Vladimir Putin büyük bir olasılıkla dördüncü kez Başkan seçilecek. Dün gerçekleşen seçimler için Putin’in çok büyük kampanya yapmadığı biliniyor. Artık seçim kazanmak için bir kampanyaya ihtiyacı yoktu bu seçimlerde. Bunun nedeni, ciddi bir rakibinin olmaması ya da karşısına çıkan diğer adayların zayıflığı değil, ülkesinde popülaritesinin zirvesinde oluşu.

Bu popülarite nereden geliyor? Demokrasiyle başının hoş olduğu iddia edilemez. Rakiplerini elemine etme yöntemlerinin de tasvip edilecek bir tarafı yok. Ülkesinde “tek adam” rejimi olarak adlandırılabilecek bir sistem kurduğu da herkesin malumu.

Ülke içi sorunları çözdüğünü düşünen yok. Yaşam standardını yükselttiği ya da Rusya’yı bir refah toplumuna dönüştürdüğü de söylenemez. Ama buna ragmen popülaritesi her zamankinden daha yüksek. Bunu sadece medyayı elinde tutarak, propaganda araçlarına neredeyse tekbaşına hakim olarak sağlamış değil.

Yükselten dış politika

Putin ülkesindeki popülaritesini uyguladığı dış politikaya borçlu. Rusya’da son yıllarda gittikçe gelişen “Rus milliyetçiliği” Putin’in dış politikası sayesinde “altın dönemini” yaşıyor. Geçen Aralık ayında bağımsız bir araştırma kurumu olan Levada Center’in yaptığı bir kamuoyu araştırması Rusların yüzde 72’sinin Putin’in Rusya’yı yeniden “büyük güç” yaptığına inandığını ortaya koydu. Bu rakam 1993’de yine Levada Center’in yapılan araştırma sonuçlarında sadece yüzde 31 oranındaydı.

Kırım’ın birleşmesi ile Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele de Putin’in popülaritesini arttıran nedenler arasında. Levada Center’ın yaptığı bir başka araştırma, Rusların yüzde 70’inin “Kırım’la birleşme”yi ülke için iyi bulduklarını ortaya koydu. Rusya’nın Suriye’de IŞİD’e karşı verdiği mücadeleyi destekleyenlerin oranı ise yüzde 73. Putin’in Batı’da nasıl algılandığı da Rusların çok ama çok önemsediği bir konu. Forbes dergisinin bir kaç yıl önce Putin’i “dünyanın en güçlü adamı” seçmesinin Rusya’da yankısı büyük olmuştu.

ABD’deki 2016 Başkanlık seçiminde Putin’in parmağının olduğu iddiası bile sıradan Rus vatandaşında Putin’in Beyaz Saray’da da güçlü olduğu duygusunu uyandırıyor şaka yollu da olsa. Öyle ki batıda Putin’in neredeyse her yerde “parmağı” var. İngiltere’nin Brexit’in de, İspanya’nın Katalan bağımsızlığı krizinde bile adı geçen Putin’in dünyanın en etkli kişisi oluşundan mutluluk duyuyor Ruslar.

Putin: Yaptırımların güçlü kıldığı lider

Özellikle Ukrayna krizi nedeniyle Rusya’ya yönelik uygulanan yaptırımların da Putin’i nasıl güçlü kıldığını görmek gerek. Yaptırımlar Rusya’yı her alanda kendi üretimini yapmaya zorluyor. En son ABD’nin tüm savunma sistemlerini geçebilecek olan Rusya’nın geliştirdiği nükleer füze de aslında ABD’ye bir yanıt. ABD Sovyetler Birliği ile 1972’de imzaladığı Antibalistik Füze Anlaşması’ndan 2001’de çekilmişti. Putin, “o zaman bizi dinlememiştiniz,şimdi bizi dinlemek zorundasınız” demişti füze denemesinden sonra yaptığı konuşmada.

***

Anlaşmaya açık

İç politikada ne kadar eleştirilecek tutumu olursa olsun kimse Putin’in tüm dünyayı karşısına aldığını söyleyemez. Yakın bir tarihte bir ABD televizyonuna yaptığı açıklamada Rusya’nın ABD ile Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması’nı yenilemeye hazır olduğunu duyurmuştu.

Putin iç politikadan çok dış politikada aktif olmaya önem veren bir devlet adamı. Bu tutumu iç politikada da işine yarıyor elbette. Yükselen “Rus Milliyetçiliği” Putin’in dış politikada aktif olmasını “Güçlü Rusya”nın etkisi olarak yorumluyor.

Putin, dış politikası sayesinde popülaritesi sürekli yükselen biri. “Büyük Rusya’yı kurmanın dış politikada hamasi nutuklarla yapılmadığını bilecek bilgisi görgüsü de var. Putin’in dördüncü dönemi bakalım ne gibi gelişmelere yol açacak.