Tetikçiler takımı şimdi de Selin Sayek Böke’nin dinine takmış: Ulan, size ne.
Bu yaptıkları, ayrıca bir suç: Kimse kimseyi inancını açıklamaya zorlayamaz. Bu, aynı zamanda hedef gösterme ve de lince teşvik, provokatörlük. Bunlar aynı takım, Kabataş ve Dolmabahçe yalanlarını fabrike edip yazılarında ve miting meydanlarında işleyen linç organizatörleriyle. En önemlisi, bu alçaklar, Saray destekli.

Bunlar, Tahir Elçi’nin kolektif katilinin unsurları. RTÜK, bir utanç ve faşizm abidesi. Tahir Elçi’li programdan dolayı, CNN Türk ve Ahmet Hakan’a yüz milyarlarca ceza; Ahmet Hakan ve Hürriyet canileri serbestin de ötesinde, ödüllendirilmiş: Elebaşı, şimdi Bakan yardımcısı. Beyaz’a ve Ayşe öğretmene linç; kanala da büyük ceza.

Hem cahil hem de hain insansılara, önce şunu söyleyelim: Terör örgütü diye bir örgüt türü olamaz. Terörizm, bir ideoloji değil, bir eylem metodudur; insanları dehşete düşürerek mefluç hâle getirmeye yönelik.
Terör, yani insanların yüreğine dehşet salıp ürkütme, tırsıtma yıldırma. En beklenmedik yerde, en beklenmedik hedeflere, en beklenmedik zamanda şiddet uygulayıp, herkesi şiddete maruz kalmayı bekler hâle getirip, değil bir şeyler yapmak, var olduğunu bile belli etmemeye sevk etmeye yönelik eylemlerde/icraatta bulunma.
Her şiddet eylemi terör/tedhiş olmadığı gibi, terörizm de sadece şiddet eylemleri aracılığıyla gerçekleşmez: “Herkese çay bedava; ama Tayyip’e çay yok” pankartından dolayı insanlar gözaltına alınıp yargılanıyorsa, burada tam tamına bir terör/tedhiş rejimi var demektir.

İnsanları dinlerinden, mezheplerinden, inançlarından veya inançsızlıklarından dolayı şiddet ve linç hedefi hâline getirmek, tabiî ki alçakça, terbiyesizce, edepsizce ve de canice bir faaliyettir; ancak, daha de önemlisi, burada kendini gösteren IŞİD’ciliktir. Bunların ‘reis’leri, sigara içenlerin parmaklarını kestirtmesine bir adım kalmış bir IŞİD’cidir: Siyasal İslamcının ılımlısıyla radikali arasındaki fark, aynı bir fotoğrafın negatifi (arabı) ile pozitifi arasındaki kadardır.

Tamam, sigara içmek sağlık açısından pek iyi bir alışkanlık değildir; ama, ne bir suç, ne de sırf Suriye’de Suudî ve Katarlı saldırganlarla birlikte iç savaş çıkartıp dört yüz bin kişinin ölümüne, on milyondan fazla insanın yerinden yurdundan edilip çoluk çocuk Ege sularında boğulmalarında baş aktör olmak misali bir caniliktir.

Sigara özgürlüğü olmazmış. Tam tersine, sigara içenleri cezalandırmak, hiçbir hukuka sığmaz. Sigara içmenin yasaklandığı kamu mekânlarında tiryakiler için özel odaların tahsis edilmemesi bir insanlık suçu ve de tiyatronun en ön sırasına oturup çiklet patlatmaya mümasil postmodern bir görgüsüzlüktür.

Bir de ‘alkol kullanma’ diye bir tabir var. Yarayı temizleme dışında, alkol kullanma diye bir şey olmaz. Rakı, şarap veya herhangi başka bir içki içilirken, biz insanlar alkol kullanıyor değil, keyif de veren bir sıvı besin maddesini tüketiyoruzdur. Ama putperest kafalı ilkel, burada kafayı alkole takmıştır.

‘Putperest kafalı’ tabirini kullanıyoruz; zira put, sahip olduğu olumlu veya olumsuz kullanım değerinden bağımsız olarak kendisine değer ve güç atfedilen nesnedir. Somutlaştırmak üzere şu örneği verelim: İçerdiği alkol, kendisine şu veya bu şekilde zarar vermesi söz konusu olmadığı, yani herhangi bir olumsuz kullanım değeri taşımadığı hâlde, sırf alkol de içeriyor diye bir temizlik maddesini kullanmaktan kaçınan insansı, tam tamına putperest paradigma içinde davranıyor demektir.
Sigara ve içki içmeyi madde bağımlılığı çerçevesinde uyuşturucu kullanımıyla özdeşleştirenlere ve içki kadehi/sigara buzlattıran soytarılara söyleyeceklerimizi bir sonraki yazımıza bırakmak üzere, iyi haftalar.