Öyle tanımlamak ne kadar doğru bilemiyorum ama… Yaygın ve artık yerleşik olduğu için kullanıyorum… Şu sol liberaller.

Öyle tanımlamak ne kadar doğru bilemiyorum ama… Yaygın ve artık yerleşik olduğu için kullanıyorum…
Şu sol liberaller.
Önce Avrupa Birliği’ni…
Sonra 27 Nisan’ı… Darbe tehdidini… Ulusalcıları… Baykal CHP’sinin Kürt politikasını… Ergenekon’u bahane ettiler.
Şimdilerde…
Emperyalizmin, kapitalizmin, sömürünün, toplumsal sınıfların üstünü örten bir statükoculuk, askeri vesayetçilik söylemiyle…
Hep aynı değirmene su taşıyorlar.
***
Sözde hukukun üstünlüğünü en çok savunup…
12 Eylül mahkemelerinin… İddialar ayrıca incelenir deyip… İşkenceyle alınmış ifadeleri yargılamaya esas tutması gibi…
Yasadışı yollardan elde edilen delilleri meşrulaştırıyor…
Süren davalardaki apaçık hukuksuzluk iddialarını dahi…
Evet ama ortada çok ciddi durumlar var diyerek savunuyor…
Herkesten daha özgürlükçü görünüp…
Başka bir dönemde yapılsa yeri göğü yıkacakları…
İktidar karşıtı olan herkesin telefonlarının dinlenmesine… En temel insan haklarından olan iletişim özgürlüğünün yok edilmesine bile onay veriyorlar.
Böyle yapmakla bütün iddialarını, bütün inandırıcılıklarını kendi elleriyle yok ettiklerini de görmüyorlar.
***
Hâlâ sosyalistlik iddiasında bulunup…
Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar… Bunlar komünist kalıntısı… Çamur at, izi kalsın eski komünistlerin taktiğidir lâflarını içlerine sindirmelerini geçtim…
Sözde her türlü ayrımcılığa, milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı çıkıp…
Darbe hazırlayanlar Alevi subaylar…
Sen neymişsin be Seyfi “Dede”?..
Artık “Dedeler” hakim atayamayacak… Beni mahkum eden hakimler başka mezheptendi…
Adamlar Ermenistan sınırına dayandı… Kılıçdaroğlu’nun annesi Ermeni…
Selahattin Demirtaş, Akın Birdal, Ufuk Uras Kürt değil…
PKK’lılarınki sünnetsiz ifadelerine sessiz kalıyorlar.
***
Sanki Referandum Paketi bomboş ya da bambaşka olsa aynı şeyi söylemeyecekmiş gibi…
“Yetmez ama” bahanesine sığınıp, 12 Eylül’de Evet” diyorlar. (İnsan… Yetmezse niye evet?.. diye sormadan edemiyor.)
Geçtiğimiz Cumartesi günü, İzmir’de…
Tarihi TKP’nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı’yla…
On dokuz yaşından beri kadın eli sıkmamakla… “Yaşasın Şeriat” kitabıyla övünen Abdurrahman Dilipak’ı yan yana dizip panel yapmışlar.
Sonra da…
Paneli protesto için konuşmacıların üzerine renkli boya fırlatan ÖDP’lileri linç etmeye girişmişler.
***
ABD, IMF Başkanlarına ayakkabı fırlatmak gibi istisnai olanları anlayışla karşılasam da… Panellerdeki protesto gösterilerini hiç doğru bulmam.
Farklı bir görüşün varsa, tartışma bölümünde söz alıp söylersin… Olmadı, kendin bir panel yapıp paylaşırsın.
Ancak, bu tür protestoların… (Şiddet içermediği, panelin bütününü engellemediği sürece…) Demokratik bir eylem sınırı içinde kabul edilmesi gerektiğini bilirim.
İzmir’deki panelden haberlere yansıyanlar ise…
Sözde linç kültürüne herkesten çok karşı çıkanların…
İki protestocuyu salondan uzaklaştırıp panele devam etmek değil de…
Vakit’çilerle birlik olup linç etmeye çalıştıklarını gösteriyordu.
***
Sol liberallerin bugün nereye geldiklerini…
Referandum’dan sonra nereye gide(bile)ceklerini göstermesi açısından ibretlik sahnelerdi.
Neyse ki, günümüzde Komünizmle Mücadele Dernekleri yok artık.
Yoksa…
Korkarım, oraya kadar düşerlerdi.