Rabia Naz'ın ölümünü araştırma çalışmaları 1 ay daha uzatıldı

Giresun İl Emniyet Müdürlüğü Kıdemli Başpolis Memuru Hüseyin Emir, Rabia Naz Vatan'ın ölümüne ilişkin, "Güzergahlarda yaptığımız araştırmalarda trafik kazası olabileceği şüphesini bizde uyandıran herhangi bir veriye ulaşamadık. Farklı bir yerde yüksekten düşme olabileceği yönünde tespit de yok. Raporun sonuç bölümünde bu çocuğun yüksekten düşmüş olabileceği yönünde görüşlerimizi belirttik." dedi.

Rabia Naz Vatan Başta Olmak Üzere Şüpheli Çocuk Ölümlerinin Araştırılması Komisyonu, AKP Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu başkanlığında toplandı.

Toplantı açılışında kısa bir konuşma yapan Komisyon Başkanı Aydoğdu, şimdiye kadar 40'tan fazla kişiyi dinlediklerini anımsattı.

Aydoğdu, komisyonun çalışmalarını tamamlaması için bir aylık süreye daha ihtiyaçları olduğunu belirterek, komisyonun çalışma süresinin 1 ay daha uzatılmasını komisyon üyelerinin oyuna sundu. Komisyonun çalışma süresi 26 Şubat 2020'ye kadar uzatıldı.

Komisyon üyeleri, Rabia Naz Vatan'ın vefat olayını inceleyen Giresun İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipte görevli Kıdemli Başpolis Memuru Hüseyin Emir'i dinledi.

Kendisinin de içinde yer aldığı ekibin, ilk inceleme yapıldıktan daha sonra görevlendirildiğini anlatan Emir, yaptıkları tespitleri savcılığa ilettiklerini ve telefon dinleme talebinde bulunduklarını söyledi.

Yaklaşık 2 ay telefon dinlemelerinin sürdüğünü ve raporlarını savcılığa gönderdiklerini dile getiren Emir, soruşturma sürecinde Rabia Naz'ın son görüştüğü kişiler, yaralı olarak ilk bulanlar, hastaneye ilk götürenler, olay tarihinde görev yapan polisler başta olmak üzere yaklaşık 126 kişinin ifadesini aldıklarını kaydetti.

Yanlış hatırlamalar gibi nedenlerle çelişkili ifadelerle karşılaştıklarını ve bu durumun kendilerini zorladığını belirten Emir, olayın ortaya çıkması için kamera kayıtları ve Rabia Naz'ın muhtemel güzergahlarında oturan apartman sakinleri ve esnafların bilgilerine de başvurduklarını söyledi.

Komisyon üyelerine Naz'ın ölüm muayene raporunda yer alan fotoğrafları gösteren Emir, şöyle konuştu:

"Adli tıpçı değilim, başkasının görev alanına girmek istemiyorum. Baba Şaban Naz'ın iddialarını çürütüyoruz izlenimini de vermek istemiyorum. 27 yıllık meslek hayatımda birçok cinayet dosyasıyla ilgilendim. Tecrübelerime dayanarak, kızımızın vücudundaki izlere baktığımızda bir darbe belirtisi görmüyoruz. Fotoğraflarda deri toplanmalarının bir yöne doğru olduğunu görüyoruz. Vücuttaki izlerin daha çok sürtünmeye bağlı olarak oluştuğunu görüyoruz."

"Darbeye bağlı en ufak iz ve morarma yok"

Rabia Naz'ın vücudunda araç lastik izi olduğu iddia edilen fotoğrafları gösteren Emir, "En az bir tonluk aracın kol veya bacağın üzerinden geçmesi durumunda herhangi bir hasarın kalmaması mümkün mü? Adli tıpçı değilim ama akıl ve mantıkla izah edemiyorum. Darbeye bağlı en ufak bir iz ve morarma yok. Birçok otopsiye katıldım. Yumruk atsan bile vefatından sonra morarma kendini belli edecektir. Bu çocuğun ne kolunda ne bacağında darbe aldığına yönelik bizi şüphelendirecek en ufak bir iz bile yok." diye konuştu.

HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, polisin konuyla ilgili çalışmasını örnek bir çalışma olarak değerlendirdi.

Şık, kişisel kanaatinin, olayın bir düşmeye bağlı olarak gerçekleştiği yönünde olduğunu ancak bu düşmenin kaza, intihar, itilme veya başka bir nedene bağlı olarak mı kaynaklandığı sorularının cevaplanması gerektiğini belirtti.

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü de olayla ilgili çelişkili bilgilerin olduğunu, konunun bütün yönleriyle araştırılması gerektiğini söyledi.

Hüseyin Emir, günlüğün varlığından en başta haberlerinin olmadığını, çekilen fotoğraflara baktıklarında günlüğün orada olduğunu gördüklerini ifade ederek, günlüğün kaybolan sayfalarıyla ilgili ifadeler aldıklarını anlattı.

Emir, Rabia Naz Vatan'ın günlüğüyle ilgili şu bilgileri paylaştı:

"Şaban Vatan'ın ablası ve yakın akrabalarından kimi ortak, kimi farklı beyanlarda bulundular. Çok olumlu şeyler yazılmadığı söyleniyor. Ülkü, Şaban Vatan'ın ablası, Deniz ve Türkan isimli iki bayan buluyor. Okuyorlar. 'Ne yapalım' diye Ülkü'ye soruyorlar. O da 'benim evde buzdolabının üzerine koyun' diyor. Arada alıp okuyanlar var. Günlükte ne yazıldığını ifadelerinde anlatıyorlar. Ülkü, beyanında, 'Şaban Vatan'ın olayı trafik kazasına yönlendirip sağa sola saldırmaya başlamasından sonra neyin ne olduğunu anlaması için, kızının günlüğü var. Benim evde buzdolabının üzerinde. Git onu al, oku ve içinde ne yazdığını gör. En başta üzülürsün diye bunu sana vermediler. Ama ne halin varsa gör, al oku' diye Şaban Vatan'a teslim ettiklerini söylüyor. İfadeleri alınan kişilere göre günlüğün sayfaları tam. Daha sonra biz adli emanetten savcının bilgisi dahilinde günlüğü aldık. Günlük polise gelmeden önce baba alıyor. Polise hiç gelmiyor, bilgisi de verilmiyor. Direkt savcılığa götürülüp teslim ediliyor. Bunların tamamını aldık. Günlüğü okuduğunu söyleyen kişilere teşhisini yaptırıyoruz. Günlüğün içinden iki saç teli çıkıyor. Rabia Naz ile uyumlu çıkıyor. Gelen raporda günlüğün sayfalarının yırtık olduğu söyleniyor. Günlükle ilgili birçok inceleme yaptırdık. Analiz çalışması, parmak izi. Birçok kişinin parmak izi çıktı.

Günlükte 'Kendimden nefret ediyorum, aileme çok layık olduğumu düşünmüyorum' ifadeleri var. Bir kız arkadaşından bahsediyor, ona olan özlemini belirtiyor. 'Geçen sene geldin bakmadın, bu sene gelince böyle davranmazsın', 'Arkadaşlarım beni çok sevmiyor' gibi şeylerin yazdığı söyleniyor ama günlüğü alıp baktığımızda bunların yazılı olduğu sayfaların yırtık olduğunu görüyoruz."

Olaydan sonraki süreç

Olayın ardından yaşanan sürece ilişkin bilgi veren Emir, Rabia Naz Vatan'ın ambulansla alındıktan sonra saat 17.40'ta hastaneye intikal ettirildiğini belirtti. Emir, "İlk görgü tanıklarının, ambulans görevlilerinin ve ilk doktorların beyanlarına baktığımızda, Rabia Naz'ın ilk bulunduğu anda kendinde olduğu, el ve kollarını hareket ettirebildiği, gözlerini oynatabildiği, dilini hareket ettirebildiği ancak anlamlı cümleler söyleyemediği, bilincinin açık olduğu ve kuvvetinin yerinde olduğu belirtiliyor. Hastaneye gittikten sonra yapılan müdahalelerde yavaş yavaş solunumun ve nabzın durma yönünde gittiğine yönelik doktorumuzun beyanı var." diye konuştu.

Rabia Naz Vatan'ın ayağındaki çorapların polis tarafından kaybedildiği yönünde bir iddianın olduğunu anımsatan Emir, konuya ilişkin beş doktor, dört hemşire, bir sağlık personeli, iki temizlik personeli ve iki güvenlik görevlisinin ifadelerini aldıklarını söyledi. Emir, "Beyanlardan anlıyoruz ki Rabia Naz Vatan kızımız hastaneye geldiğinde bir ayağında ayakkabı var ve o ayakkabı olan ayağında çorap var. Diğer ayağında ne çorap ne ayakkabı var." dedi.

Emir, metruk olarak tabir edilen binanın olay tarihinde metruk olmadığını, olaydan 4-5 gün kadar önce boşaltıldığını ve yapıda bir ailenin kaldığına yönelik beyanların olduğunu, bu yerin yıkılmasıyla ilgili mal sahiplerinin çok daha öncesinde bir firma ile anlaşma ve noterden satış sözleşmesi yaparak, kiracının isteksiz olarak yapıdan çıkmasını sağladıklarını tüm bunların olayın çok öncesinde geliştiğini söyledi.

"Siyah Doblo araç" iddiası

Siyah bir Doblo araçla ilgili iddialarda da bulunulduğunu anımsatan Emir, bununla ilgili Rabia Naz Vatan'ın ailesi tarafından sosyal medyada aracın plakası ve fotoğrafı verilerek "trafik kazasına karışan araç budur" şeklinde beyanlarda bulunulduğunu hatırlattı.

Bunu ihbar kabul ederek incelemeye başladıklarını anlatan Emir, "Aracı incelediğimizde 8 Nisan 2018 ile 15 Nisan 2018 arasında herhangi bir karayolunda kaydının olmadığı, araç sahibi de 'o tarihlerde Trabzon'daki köyünde olduğunu' beyan ediyor. Olay tarihinde farklı bir araçla beraber Eynesil'e geldiğini beyan ediyor. Bununla ilgili görgü tanıklarının da beyanları var." ifadelerini kullandı.

Emir, tam emin olmak adına aracı bu sefer tarafsız bir kuruma götürerek kriminal inceleme yaptırdıklarını ve aracın komple incelendiğini belirterek, aracın en ufak bir parçasında boyama, değişme ve iz olmadığının net bir biçimde ortaya çıktığını söyledi.

Doblo marka aracın trafik kazası yaptığı iddiasının ortaya çıkmasına sebep olanın Hanife Dede isimli bir kişi olduğunu belirten Emir, şöyle konuştu:

"Bayanın ifadesine bizzat katıldım ve soruları da ben sordum. Tarlada çalıştığı esnada bir çığlık sesine benzer ses duyduğunu, aynı sesi Önder Dede de odun taşıdığı alanda duyduğunu hatta bu sesten çok etkilendiğini ancak çalışmaya devam ettiğini söylüyor. Mürsel Küçükal da bu sesten bahsediyor. Aynı sesi duyan üç farklı noktada üç farklı kişi ve sürelerini mukayese ettiğimizde aşağı yukarı aynı saatlere denk geliyor. Bayana sorduğumuzda, 'ben Doblo araçları tanımam, Doblo markasını bilmem. Tüm araçlara aynı söylemde bulunurum' dedi. Kendisine yedi tane farklı araç gösterdik, hepsini Doblo olarak söyledi. Arabayı gördüğünü iddia ettiği saati tam olarak belirleyemedi."

Emir, o tarihte güzergahta olan beton mikserlerine ilişkin görüntüleri izlediklerini, şoförlerin ifadelerinin alındığını ve "o tarihte güzergahta herhangi bir şüpheli duruma rastlamadıklarını" kaydetti.

"Raporda yüksekten düşme ihtimali görüşümüzü belirttik"

Polis memuru Emir, olaya ilişkin tespitlerini içeren rapora ilişkin de şu bilgileri verdi:

"Bizim tespit edemediğimiz, yüzde yüz böyledir demiyoruz ama açıklamada bulunamadığımız 12 dakikalık bir zamanımız var. Bu süre içinde bir klasik trafik kazasını göz önünde bulundurabilirseniz nasıl olabileceğini, ne kadar zaman içinde gerçekleşebileceğini takdir edersiniz. Bu süre içinde de bu çocuğu bir yere götürecek, kanaması giderilecek, tedavisi yapılacak, kıyafetler çıkarılıp temizlenecek, tekrar geri giydirilecek, arabaya konulacak, götürülüp bulunduğu yere bırakılacak. Bunun için yeterli bir süre zaten yok ki o kadar açık bir yarada yoğun bir kanama olması durumunda onu da çok kısa sürede durduracak bir teknik olduğunu da bilmiyorum. Zaten raporlarda ana damar kopmasıyla ilgili herhangi bir veri yok. Olmadığı da söyleniyor. Çok kan olmaması ve Rabia Naz kızımızın ilk bulunduğu anda kendinde, gücünde olduğu, bağırdığı, yüksek sesle çığlık attığı, ambulansın içinde de bağırdığı verilerini de göz önünde bulundurduğumuzda başına ne olay gelmişse bulunmasından çok kısa bir süre önce meydana geldiğini değerlendiriyoruz.

İçinizde hekim varsa bu tür yaralanmaya, iç kanamaya, kırıklara maruz kalan bir insanın ne kadar süre bilincinin açık kalabileceğini çok daha iyi değerlendirecektir. Bizim yorumumuz çok fazla uzun olamayacağını, başına her ne olay gelmişse bulunmasından çok süre önce meydana gelmiş olabileceğini değerlendiriyoruz. Güzergahlarda yaptığımız araştırmalarda trafik kazası olabileceği şüphesini bizde uyandıran herhangi bir veriye ulaşamadık. Farklı bir yerde yüksekten düşme olabileceği yönende tespit de yok. Başına ne gelmişse bu binada geldiği, bu binadan düşmüş olabileceği, bu düşmenin itilme mi, atlama mı, kazaen mi olduğu yönünde herhangi bir tespitimiz yok. Raporun sonuç bölümünde bu çocuğun yüksekten düşmüş olabileceği yönünde görüşlerimizi belirttik. Araştırma sürecinde trafik kazası olabileceği yönündeki tüm detaylar da ayrıntılı şekilde, hassasiyetle, bir çocuğun vefat ettiğini de göz önünde bulundurarak, her yönüyle araştırdığımızın da bilinmesini istiyorum."

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, bir polis memurunun herhangi bir vakaya gittiğinde olay yerinin nasıl inceleneceği veya delillerin nasıl toplanacağına yönelik eğitim alıp almadığına ilişkin sorusunu yanıtlayan Emir, olay yerinin incelemesinin olay yeri inceleme şube müdürlüğünün görevi olduğunu, diğer herkesin görevinin ise olay yerini muhafaza etmek olduğunu söyledi.

"En ufak bir siyasi baskıyı bırakın idari baskıya dahi maruz kalmadık"

CHP'li Kılıç'ın, "Çalışmalar sırasında kasıtlı olarak bir delilin karartıldığına, karartılmaya çalışıldığına ya da herhangi bir yerden talimatla bir iradenin ayrı bir güç kullanarak olayı başka yere yönlendirmeye çalıştığına tanık oldunuz mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Olay yeri incelemesinde kim varsa ilçenin emniyet amiri dahil, tamamının HTS kayıtlarına varana kadar incelendi. Bu süreç boyunca kimse bize olayı kapatmamızı ya da 'burayı karıştırmayın, bunu irdelemeyin, şuraya bakmayın' tarzında bir söylemde bulunmadı. Bunu net olarak vicdanen söyleyebiliyorum. Ben otopsi resimlerinde Rabia Naz Vatan'ın gözlerinin içine bakabildim. Orada da o çocuğa bir söz verdim. Dolayısıyla hiçbir kimse ne bana ne ekibimize en ufak bir söylemde bulunmadı. Bu çocuk için her şey yapılır. Keşke daha fazlası yapılabilse ama elimizden geldiğince layıkıyla yapmaya çalıştık. Muvaffak olduk, olamadık orasını bilemeyeceğim. Bu süreç boyunca en ufak bir siyasi baskıyı bırakın, idari baskıya dahi maruz kalmadık. Bundan emin olabilirsiniz."