Başsoy’un, “kavanoz siyasetçileri için değil”, birbirini seven gençler için kaleme aldığı ‘Seveceksen Radikal Sev’, hem kazanan ve kaybeden stratejilerin hem de bunlara oy veren ve vermeyenlerin hikâyelerini ortaya koyuyor.

Radikal sevgi iletişimi ve stratejisi

TOLGA ARAS

Türkiye’de demokrasinin seçim sandığına indirgendiği özellikle son on yedi-on sekiz yılda nice kampanya, slogan, “zafer” ve “yenilgi” gördük. Eleştiri adı altında hakaretler işittik, verilere ve sonuçlara kilitlendik, siyasi partilerle birlikte stratejilerin yarışına tanık olduk. Araya diğer partiler girse de bu yarış, genellikle AKP ve CHP arasında geçti.

İletişimci, yazar ve matematikçi Ateş İlyas Başsoy, ‘Seveceksen Radikal Sev’ başlıklı kitabında, CHP’nin AKP karşısında kazandığı Antalya’daki 2009 yerel seçim stratejisinin 2019 yılında Türkiye geneline uyarlanışını anlatırken yalnızca bir stratejiden ve partili seçmenlerden bahsetmiyor; “partisiz” ve “siyasetsiz seçmenlere” sesleniyor, sokaktaki insana göz kırpıp seçimin, parti binalarına sıkışmaması gerektiğine dair yorumlar sunuyor.

2019 yılına gelene dek, AKP karşısında çoğunlukla iletişimsizlik ya da en hafif deyişle eksik iletişim “stratejileriyle” yola koyulan CHP’nin bu kez farklı bir rota çizerek girdiği 31 Mart Yerel Seçimleri, aynı zamanda partinin fanusunun dışına çıkışına denk geliyordu. Başsoy’un, “kavanoz siyasetçileri için değil”, birbirini seven gençler için kaleme aldığı bu kitap, hem kazanan ve kaybeden stratejilerin hem de bunlara oy veren ve vermeyenlerin hikâyelerini ortaya koyuyor. Diğer bir ifadeyle “destan yazanlardan” değil, farkına varılan gerçeklere göre tekrar karılan kartlar ve aslında bundan fazlasından; sistemden, bu sistemi dönüştürme ihtimalinden ve strateji kurmaktan bahsediyor: “Değişimler ve seçimler, birbirini yaratıyor. Bu nedenle tarihten, diyalektikten, hayattan bağımsız bir seçim aramamak gerek. ‘Seçim’den kastım da sadece oy kullanmak değil. Seçmenin seçimlerini sadece ‘seçim’e indirgemesi kadar kötü bir fikir olamaz. Beni ve bu kitabı doğrudan ilgilendiren konu, nasıl bir insan olmayı seçeceğimiz.”

Başsoy, ‘Seveceksen Radikal Sev’in bir iletişim kitabı olduğunu söyleyip “bu kitap bir deneyim aktarıyor ve bir iletişim modeli sunuyor” diyor: “Seçime dayalı bir sistemde, mümkün olduğunca fazla insanla nasıl dönüştürücü bir iletişim kurabiliriz? Bu bildik soruya yanıt arayan ve yazarın deneyimlerine göre cevap da sunan bir kitap elinizdeki.”

FANUSTAN ÇIKMAK

“Radikal Sevgi” ve “Diyalojik İletişim” başta olmak üzere, pek çok kavramdan söz eden Başsoy, formel ve doğrudan bir seçim stratejisi sunmadan tercihleri gündeme getiriyor. Bu bağlamda CHP ve AKP’nin seçim stratejilerinden, zafer ve yenilgiden çok daha başka bir zemine iniyor.

Yönetme ve iletişim algoritmaları ile bunların seçim stratejilerine yansımasını, kısa ve net cümlelerle aktarma da diyebiliriz bu “başka”lığa. Bir diğer ifadeyle AKP ve CHP özelinde, iletişim tarzlarını karşılaştırma diye nitelemek de mümkün Başsoy’un yaptığını. Bu, aynı zamanda hem seçmen profillerini ortaya koyuyor hem de bir toplum panoraması çıkarıyor.

Kısacası, siyasal ve toplumsal iletişim tarzlarını enine boyuna inceleyen yazar, diyalektik iletişimden diyalojik iletişime ve ardından yine diyalektik iletişime doğru savrulmaları, yalpalayışları ve bunlardan hangisinin ne gibi gerekçelerle tercih edildiğini çözümlüyor.

Doğru kelime belki de bu; çözümleme: Herhangi bir fanustan yani parti gözlüğüyle bakmadan iletişim stratejilerini ve bunun toplumdaki yansımalarını analiz etmek… Dolayısıyla popülizmin gayya kuyusuna düşmeden ya da herhangi yeni bir popülist söylem yaratmadan; olup biteni yorumlarken taze bir iletişim stratejisinin nasıl meydana getirilip işlevselleştirildiğini kâğıda dökmüş Başsoy.

Sadece bu değil elbette; stratejilerin ve iletişimin “siyasetsiz seçmende” bulduğu karşılığı da anlatıyor Başsoy ve bunu, her şeyi bildiğini iddia etmeden yapıyor. Yani parti yöneticilerinin ve siyasetçilerin düşmeye teşne olduğu yanlışa kendisini kaptırmadan deneyimlerini aktarıyor.

‘Seveceksen Radikal Sev, basit ve hamasi propagandalarla kurulan “iletişim stratejilerinin”, bakan ve gören gözler tarafından değiştirilebileceğini gösteriyor bize. Üstelik başarılı olmuş uygulamalar da bunu kanıtlıyor. Başsoy, işte bunların tamamını klasik iletişim ve strateji kitaplarından farklı bir üslupla anlatıyor.