Erdem Gül, hapiste değil de Ankara’da gazetede olsaydı haber yayınlanır yayınlanmaz beni arar ve “Ee söyle bakalım?” diye başlar, ardı ardına yüz soru sorardı. Haber dediğim şu “Almanya’daki RAF’ın geri dönüş korkusu” meselesi. Erdem, radikal ya da değil Avrupa soluyla, özellikle de Alman soluyla yakından ilgilenirdi. Avrupa solunda, daha doğrusu Avrupa’da sosyalizme dair herhangi bir kıpırdanma olsa sanki bu konular benden sorulurmuş gibi hemen Erdem’e hesap vermek zorunda kalırdım. Sırf Erdem sorar diye okuduğum, ilgimi çekmediği halde ilgilendiğim ve hatta yazdığım çok konu olmuştur.

Şimdi Erdem, bana soru soracak durumda değil. Ama biliyorum ki, bu konuda kafasında sorular var ve benden yazı bekliyor. Konuyu hatırlatalım önce: Geçen hafta, Almanya – Bremen kenti yakınlarında, 2015 Haziran ayında zırhlı bir para taşıma aracını soymaya kakışanların bir dönem tüm dünyada adından söz ettiren Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) üç eski militanının olduğuna dair DNA örnekleri olduğu basına yansıdı. Aşağı yukarı tüm dünya, bu haberden sonra “RAF geri mi dönüyor” diye sormaya başladı. Peki, RAF geri mi dönüyor? Soruya verilecek birkaç cevap var.

Tarihimizin yanındayız

raf-geri-mi-donuyor-107026-1.

Birincisi, RAF geri dönmüyor. RAF bittiğini ilan etti ve geriye dönmek niyetinde olmadığını da açıkça ilan etti.

Ancak, bunun bir de açıklaması var ki biraz kafaları karıştırıyor. Açıklama paragrafı şöyle:

“Tarihimizin yanındayız. RAF, kapitalist ilişkileri yıkmaya katkı sağlamak için, bu toplumun genel eğilimine karşı duran küçük bir azınlığın devrimci girişimiydi. Bu projenin sonlanması, bu yolu izleyerek başarılı olamadığımızı gösteriyor. Fakat bu, başkaldırının gerekli ve meşru olmadığını göstermez. RAF, dünyanın her tarafında egemenliğe karşı ve kurtuluş için savaşanların yanında durma kararımızdı. Bizim açımızdan bu karar doğruydu. (…) Mücadeleye her şeyini verme kararlılığını göstermiş ve bu mücadelede hayatlarını yitirmiş bütün yoldaşları saygıyla anıyoruz ve bundan sonra aynı yolu izleyeceklere başarılar dileriz…”

Aslında bu açıklama kısmı da yoruma açık olamayacak kadar açık. Ancak, burada bir konu var. RAF’ın kendini feshettiği bu bildiri sanki RAF’ın yakalanmış, hapis yatıp çıkmış ve hala hapiste olan 1. ve 2. kuşak militanlarını bağlıyor gibi. Çünkü RAF’ın bir de üçüncü kuşak militanları var ve bu kuşak henüz yakalanmadı. Ve kuşağın işlediğine inanılan 10 siyasi cinayet de henüz aydınlatılamadı. İşte Almanya’daki son soygun olayına karıştığı iddia edilen bu Danielle Klette, Volker Staub ve Burkhard Garweg isimli üç kişi, RAF’ın son, yani üçüncü kuşağından.

Peki, bu kişiler RAF’ı yeniden diriltmeye, canlandırmaya uğraşır mı?

Bu soruya cevap vermek zor. Zaten RAF’ın en güçlü olduğu zamanda toplam militan sayısı birkaç düzineyi geçmiyordu. RAF’ın kitlesellik, çoğalma gibi bir derdi de yoktu. Az kişiyle çok ses getiren etkili eylemler yaptı.

Erdem Gül bütün bunlardan sonra “hala yazdıklarına ikna olmadım, verdiğin cevaplar laf döndürme” falan diyorsa, ona eski RAF militanı Inge Viet ile 2011 yılı Ekim ayında yaptığım röportajdan alıntı yaprak cevap vermek isterim. Almanya’da birkaç yılda bir RAF’ın dönüş korkusu yaşanır. Ben de Viet’e o zaman “Sahi geri dönecek misiniz? Ne yapıyorsunuz” diye sormuştum.

Viet şöyle yanıtlamıştı:

"Almanya Federal Cumhuriyeti kuruluşundan beri meşruiyet sorunu içindedir. Eski faşist yerleşik yapılanma, ‘demokrasi’ formu içinde çok zahmetli bir biçimde gizlendi. Faşist yetkilileri olan bütün kurum ve aparatları ile işçi sınıfını sömürme gibi olağan suçu ve insanları kitlesel olarak katletme ve mallarına el koyma gibi olağandışı suçları olan kapitalist sınıf, 12 yıl boyunca karını artırabiliyordu. Bunu hiç bir önemli konuda sorumlu tutulmadan yapıyordu."

İşte bu "demokrasi“ RAF tarafından saldırıya uğradı ve devletin meşruiyeti zedelendi, RAF devlet suçlarının sürekliliğini de ortaya çıkardı: "Devletin bütün dünyada diktatörlerle işbirliği ve suç ortaklığı, kurtuluş hareketlerine karşı bütün savaş ve saldırıları desteklemek, kendi kaderini tayin hakkına ve ilerici süreçlere karşı olmak."

Burjuva sınıfın RAF nefreti hiç azalmıyor. RAF’ın ortaya çıkardığı devrimci dürtüyü söndüremiyorlar. Silahlanarak onlara saldırabilen bu radikal antifaşist, bu radikal antikapitalist hareket, hiç bir zaman kendini satmadı. Hala parıldıyor ve ‘RAF hangi hatayı yapmıştı‘ diye sormak yerine, RAF’ın cesaretini ve eylemlerini kendine ölçü alan devrimci ruhlara ilham veriyor.

Egemenler en çok neden korkuyorlar ve neden kendilerini korumaya çalışıyorlar: Kararlı devrimci güçler ile bağlantılı olan kitlesel ayaklanmalardan!

Sürece umutla bakıyorum

Tatmin olmamışım ki bir soru daha sormuşum:

RAF ve 2 Haziran Hareketi radikal sistem karşıtı hareketlerdi. Siz her ikisinde de bulundunuz. Eski yoldaşlarınızla görüşme, birlikte çalışmanız oluyor mu? Diğerleri neden pek ortalıkta görülmüyor?

Viet şöyle cevap vermişti:

“Her birimizin siyaseten ortalıktan çekilmesinin kendine özgü ve ayrı nedenleri var. Bu konuda spekülasyonda bulunmak ya da onları yargılamak bana ters düşer ve buna hakkım da yok. Ama düşündüğünüzden çok daha fazla kişi siyasal olarak aktif ve ancak yeni yeni görünür hale gelmeye başladılar.

Uzun süre hapiste yattıktan sonra, yeniden aktif hale gelen arkadaşlar siyasetin birçok alanında, deneyimin getirdiği olgunluk ve kaliteyle iş yapıyor. Anti ırkçılık alanında çalışanlar var, siyasal ve sosyal tutuklular için çalışmalar yapılıyor, taban örgütlenmelerinde, savaş ve militarizm karşıtı hareketlerde ya da devrimci tarihin korunması ve ileriye aktarılması konusunda çalışılıyor. Ben Berlin’de hapisten çıkan yoldaşlarla birlikte uzun yıllar boyunca legal ama radikal siyasal çalışmalar gerçekleştirdim. Ama bir zaman gelir herkes yorgun düşer. Ben de.

Öyle değil, söylediğiniz gibi ben sadece anti militarist eylemlere yoğunlaşmıyorum. Bu devrimci bir perspektif göz önünde tutularak oluşturulmaya çalışılan genel devrimci inşa sürecinin siyasal pratiklerinden sadece biri. Bu söylediklerim şimdi kulağa büyük bir şeymiş gibi gelebilir ama oldukça zahmetli adım adım ilerleyen bir pratik eylemcilerden de oldukça uzun soluklu olmasını bekler.

Yeni kuşak devrimcileri ileri doğru götüren sürece büyük bir umutla bakıyorum. Elimizde bir sihirli değneğin olmadığının bilincindeyiz.”

Tutuklanmadan birkaç dakika önce “tutuklanmadan sesini son bir duyayım diye telefonunu açtım” demiştin. Tutuklanacağına inanmamıştım. Demek ki öngörülerim doğru çıkmıyor. RAF meselesinde benden bu kadar! Hasretle kucaklarım.