Seçim yaklaşınca bildik klasik taktikler ve vaat paketleri gündeme gelir. Hükümetler iktidarını korumak ve İslamizasyon için, asimilasyoncu adımları atmak için raftaki Alevilik paketini indirir ve kuşatılmış Alevileri avlamaya başlar.

Davutoğlu’nun da “paket” politikaları “şıp” demiş ustasının burnundan düşmüş!

Raftaki pakete sıkıştırılmış Alevilik yine gündemde. Cumhuriyet tarihi boyunca hep böyle yapılmış. Hükümetler seçim ya da dönemsel ihtiyaçları için raflara sıkıştırılmış Alevi paketini gündeme getirir. Fakat inanç özgürlüğünün evrensel ilkelerine uygun, somut hiçbir demokratik ve hukuksal adım atılmadan tekrar rafa kaldırılır.

İndir kaldır rejimi
AKP iktidarı, Cumhuriyet hükümetlerinin “Alevi sorununu çözmemek” için rafta tuttukları paketi 2003 yılında da gündeme getirip sonra sessizce rafa kaldırmıştı. Tıpkı 1963 yılında TBMM’ye getirilip tekrar rafa kaldırılan “Mezhepler Müdürlüğü” paketi gibi.

Cumhuriyet tarihi boyunca yaklaşık 20 kez Alevilik paketleri hükümetlerce raftan indirildi, sonra tekrar kaldırıldı.

AKP döneminde paketi raftan indirip kaldırma siyaseti daha da arttı!

2007’de Alevi paketi, Reha Çamuroğlu’nun koordinatörlüğünde “Alevi iftarı” ve “Alevi Açılımı”na dönüştürülerek raftan indirildi. Fiyaskoyla tekrar kaldırıldı. 2009’da Alevi paketi, Necdet Subaşı’nın koordinatörlüğünde “Alevi Çalıştayları” olarak ambalajlandı. Çalıştay tutanakları kitaplaştırılıp Alevi paketiyle birlikte tekrar rafa kaldırıldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde RTE Alevi paketini tekrar indirdi. Ramazan ayında “Alevilerle iftar buluşması” organize edip, “Aleviler’in kalbini tamir edecek” ustalığa soyundu. Üçüncü köprünün adına Alevi celladı Yavuz’un adını vererek, Gezi Direnişi’nde şehit düşen Alevi gençleri yuhalatarak, Alevileri “ateist”, “bölücü” diyerek ötekileştiren ve düşmanlaştıran politikaların ustası olunca, Alevi paketi tekrar yerine kaldırıldı!

Dayat ve asimile et açılımı
Şimdi Davutoğlu raftaki Alevi paketini tekrar indirdi.

Seçim var... Pakete ihtiyaç var!

İslam’ın TEK MABEDİ cami avlusuna bırakılması lazım. “Her dinin tek bir mabedi vardır. Müslümanların mabedi camidir ancak farklı yerlerde ibadet edilebilir. Cemevleri de bunlardan biridir” denilecek! Yani “Alevilerin gerçek mabedi camidir! Cemevinde de ibadet edebilir” denilerek Sünni ulemanın tanımları içinde “çözüm” bulunmuş olacak! Almanya, İsviçre, Danimarka ve birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğu gerçeğini AKP hükümeti ve Sünnileşmiş rejim tanımamaya devam edecek!

Çünkü Alevilik ve Aleviler teolojik, ideolojik, ekonomik, siyasal ve güvenlik konseptleriyle ciddi bir kuşatmayla karşı karşıyadır. Kuşatılmış Aleviler, Emevi Sünniliği’ne dayalı teolojik kuşatma üzerinde adım adım Sünnileştirilmek isteniyor.

AKP ve Diyanet, Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğu gerçeğine saygı göstermek yerine, onu kendine göre Sünnilik penceresinden tanımlamayı dayatıyor.

Cemevi için “Biz buna mabet diyemeyiz. Alevi vatandaşlarımız, ‘Ben Müslümanım’ dediğine göre, o zaman bir bölünmeye zemin hazırlamamak gerek.” “Devlet ve Diyanet herkese eşit yaklaşıyor” diyen AKP hükümeti nasıl bir “Alevi açılımı” yapılabilir?

Güçlü olanın güçsüz olan azınlık kimlikleri baskı, zulüm, asimilasyon ile ötekileştirdiği, düşmanlaştırdığı ve ezip geçtiği hoyrat bir ülkede yaşıyoruz.

Bu ülkede Alevi olmak zor!

AKP eliyle kurulmuş Emevi Sünniliği’ne dayalı rejimde, geliştirilen yeni dil ile Aleviler üzerindeki nefret ve ayrımcılık yaygınlaşıyor. Alevileri bu kuşatmalardan kurtarmadan hiçbir “açılım” ve rafta duran hiçbir Alevilik paketi Alevilerin derdine çare olmayacaktır!