Rakamlarla aram hiç iyi olmadı. Ne para pul hesabı yapabildim ne de matematikten korkmadığım bir tek gün oldu öğrenciliğimde. Yine de, rakamları not etmek gibi bir alışkanlığım oldu, köşe yazmaya başlayalı beri…

Not ettiğiniz rakamlar, hep aynı şeyleri yazmaktan bıktığınız, bazen yazacak bir şey bulamadığınız ya da yazdığınız bir yazı son anda bir nedenle boşa düşüp yayımlanamaz olduğunda imdada yetişiyorlar. Köşeyi kurtarıyorlar.

Orduların bir düşman/isyancı öldürmek için kaç mermi yaktığını biliyor musunuz?

2005 Eylül’ünde Independent gazetesinde yayımlanan, “Askerler öldürülen her isyancı için 250.000 mermi yakınca, ABD İsrail’den mermi ithal etmek zorunda kaldı” başlıklı haber dikkatimi çekmiş, not etmişim.

Kuşkusuz, vatan savunmasındaysanız mermi sayılmaz, ama bir düşman/terörist/isyancı öldürmek için 250 bin mermi yakıldığını duymak da epey şaşırtıcı.

Bu rakamı ortaya atan Washington merkezli askeri araştırmalar grubu GlobalSecurity.org’un direktörü John Pike. ABD kuvvetlerinin 2002 -2005 arasında 6 milyar mermi harcadığını belirtip, bir düşman/terörist/isyancı öldürmek için kaç mermi harcandığını hesap etmenin zorluğunu vurguladıktan sonra, bir hesapla 1 isyancı için 300 bin kadar mermi yakıldığı sonucuna varıyor ve “Haydi bunu 250 bin diye yuvarlayalım” diyordu.

ABD Ordusu’nun Vietnam’da bir “düşman” için 50 bin mermi yaktığına, savaş tarihi içerisinde düşmanın sabit pozisyonu, aradaki mesafe, orman ve dağlık alanlarda hareketli düşmanla çatışma gibi nedenlerin bir kişi için harcanan mermi miktarını değiştirdiğine dair de notlar tutmuşum.

Buradan bakınca, “insan öldüren”ler listesinde en tepeye mermileri yazamayacağınızı görüyorsunuz!

Dünya nüfusu, üretilenleri tüketmekte yarattığımız uçurumu ortadan kaldırmak bir yana sürekli büyütürken, hızla artıyor. Bir hesaba göre, 2050 yılında 9,6 milyar insan olacak dünya üzerinde. O zamana kadar, ürettiklerimizi bölüşmenin daha adil bir yolunu bulamazsak, açlık “insan öldüren”ler listesinin tepesine oturacak. Hoş, şimdiki yeri de tepede zaten!

Bugünün dünyasında saniyede bir insan açlıktan ölüyor. 6 milyarlık dünya nüfusunun 1 milyarı açlık pençesinde, yani her 6 kişiden biri sağlıklı bir yaşam sürecek kadar gıdaya erişemiyor. Geçen yıl, açlık çeken 1 milyar insanın 36 milyonu ölmüş!

Şu uzaya otomobil gönderdiğimiz, robotlara sunuculuk yaptırdığımız 21. yüzyıl’ın en önemli sorunu açlık. Her 5 saniyede bir 5 yaşınaltında bir çocuk doğrudan açlık ya da onunla ilgili nedenlerle yaşamını yitiriyor.

Hal böyleyken yiyecek israf ediyoruz! Hem de nasıl!

Dünyanın bir yılda israf ettiği gıdanın 1,3 milyar ton olduğu hesap ediliyor. Bu toplam rakam içerisinde Türkiye’nin payı yaklaşık 10 milyon ton. Her yıl 9,5 milyon ton meyve ve sebzeyi ve 5 milyon ekmeği çöpe atıyoruz. Gıda israfını engellemeye dönük bir proje hazırlayan Aral Ajans, israf ettiğimiz gıda maddelerinin yıllık parasal karşılığını 214 milyar TL olarak hesaplamış.

Açlıktan ölümlerin nedeni yeterince gıda üretememek değil! 6 milyarlık bir dünya nüfusumuz var ama yılda 12 milyar insana yetecek kadar gıda üretilebiliyor.

Dünya nüfusunun yarısı günde 2,5 dolarla, 1,3 milyar insan da günde 1,25 dolarla geçinmeye çalışıyor; aç karnına yaşamaya yani…

Her yıl ishalden ölen insan sayısı 850 bin kadar. 750 milyon insan temiz suya erişemiyor. Temiz su olmayınca, el hijyeni bile “insan öldüren” olabiliyor.

Hepimizin” cebinde pek akıllı telefonlar var ve “bazılarımız” o akıllı telefonlarla her şeyi elektrikle çalışan akıllı evlerini uzaktan kumanda ediyorlar ya, dünya nüfusunun yaklaşık 1,6 milyarı elektriksiz yaşıyor hâlâ…

Dağ gibi sorunlarla sarılı etrafımız. Belki yukarıdaki rakamların söylediği kadar çarpıcı değil hepsi sorunların. Ama insanların ezici çoğunluğu sorunlarla boğuşuyor; yakınımızda ve uzaklarda...

Bir siyasi öznenin toplumsallaşıp çoğalmasının yolu da ucundan kıyısından tutup gündelik hayat içinde sorun çözen aktörlere dönüşmekten geçiyor.