Rakı seçerken dikkatli olun. Cesur olun. Rakı seçiminize korkularınızın yön vermesine izin vermeyin. Civardan şu rakıyı iç bu rakıyı iç diye baskı gösterenleri umursamayın. “Şu rakı olmasın da hangi rakı olursa olsun” demeyin. Beğendiğiniz rakıyı ısrarla isteyin.

Rakı ve seçim!

Seçeneksizliğin kötü olduğu kesin. Ama insanın sınırsız seçenek sahibi olması güzel midir? Bu sorunun cevabı nereden baktığına bağlı olarak değişir elbette. Ama o seçeneklerin varlığının irrasyonel bir huzur verdiği kesin. Mesela ben mantar flaminyon diye bir yemek olduğuna bile emin değilim. Asla yoga yapmam. Ama doktor bunları yasaklarsa hoşuma gitmeyeceği kesin. Yahut Swaziland’ı haritada bile gösterirken zorlanırım. Hiç gitmeyeceğim neredeyse kesin. Ama Swaziland kralı ülkeye girişimi yasaklasa kalbim kırılırdı. Demem o ki seçmek zor, dışarıda bırakılmak kötü.
Sayısız, hakikaten sayısız yer varken gelmişiz on beş küsur milyon insan İstanbul’u seçmişiz yaşamak için. Çıldırmış olmalıyız. Seçim yaparken korkularımız belirleyici oluyor maalesef. Yoksa kimsenin Mecidiyeköy’ü Datça’da bir badem bahçesine tercih edeceğini zannetmiyorum. (Enfes badem cacığı olur Datça’da, denediniz mi?)
Neyse, konumuza dönelim. Bakalım rakıyla ilgili ne tür seçimlerimiz var.


Meyhane mi bar mı?
Meyhane bar değildir. Barlar, kulüpler, enerjinin, sıklıkla cinsel enerjinin yüksek, muhabbetin düşük olduğu, dans / adrenalin / kurt dökme / eğlence mekânlarıdır. Başımız gözümüz üstünedir; lafım yoktur, gitmişliğim vardır. Ama başka bir şeydir.
Revaçta barların kabul kriterleri “dam”, kılık kıyafet, giriş parası filan gibi abuk sabuk şeylerdir. Meyhanenin giriş kriterleri bambaşkadır. Meyhanede kimseyi rahatsız etmedikçe neredeyse yasaların izin verdiği her şey serbesttir. Müdavim parasız kalınca diğer müdavimler bunu kimseye hissettirmeden halleder. Hatta bakınız artık askıda rakı bile var birçok meyhanede. Canım Cigerim (dikkat, yumuşak g ile söyleyince çok kızıyor) Celil abiye bin selam.
Barda rakı içilmez mi? Hem nasıl içilir. Ben sadece meyhane mi bar mı sorusu karşısında yerimi tarif ettim.


Geçmişte rakı seçimleri
Eskiden Tekel vardı. Daha eskiden adı İnhisarlar Dairesi’ydi. Bir şişe öbürünü tutmadığı için seçecek pek bir şey yoktu. Talih ve dedikodu faktörü (“Ahmet abiye iyi rakı gelmiş”) ile yürürdü işler.
Anasonun hasat mevsiminde bir aşırı yağış olurdu misal hop ürün bozuldu, o sene rakının formülü yahut yapım yöntemi el mahkûm değişirdi. Tekel yedeğe anason almayı akıl ettiğinde 1980’li yılların sonuna gelinmişti.
Şişenin dibini içmeden görmek
Bir de seçim konusunda batıl itikatlar almış yürümüştü. Misal, 1980’ler ve ‘90’lar boyunca şişelerin dibine bakılırdı. Yeni Rakı şişesinin dibindeki numara ne kadar küçülürse o kadar iyi olduğunu düşünülürdü. Elbette saçmaydı, bilirdi pek çoğumuz. Devlet neden kaliteye göre numara koysun ve bunu bir de şişenin altına yazsın? Ama benim dahi şişe dibinden numara kontrol etmişliğim çoktur.
E, işlevsel yahut değil. Gönül seçmek istiyor.
Geçen zamanda Tekel’in en kıymetli mühendislerinden Fügen Basmacı, Vefa Zat ağabeyimiz, Aydın Boysan ağabeyimiz dahil olmak üzere bir çok üstada bu durumun sebebini sordum ve hepsinden aynı cevabı aldım. Numaralar rakıyla değil şişeyle ilgiliydi. Ama hâlâ zaman zaman rakı şişesinin dibine bakasım gelir.


Meyhane seçimi
Meyhane seçimi çok kritiktir tabii. Benim kriterlerim şunlar:
Az meze, nerede milyon tane meze var, bir kısmı zorlama yahut endüstriyeldir. Makul bir meyhanede az ama güzel, günlük meze olur. Sakin servis, henüz kül yerçekimiyle tanışırken kül tablası değişiyorsa şüphe edin o mekândan. Servis dediğiniz sakin yapılır. Garson, barba filan da muhabbetin laubali değil doğal parçalarıdır. Mahalle meyhanesi, makbul olanıdır. Beşiktaş’ta Kartal, Beyoğlu’da Merih, Kadıköy’de MeyHane, Ankara’da Kyanos, yeni açılmış, enfes…
Az müzik, müzik asla muhabbeti bastıramamalı. Endüstriyel fasıl, yani avaz avaz “Ormancı” diye bağıran insanlar asla. Makul fiyat, meyhane rutin gidilen bir yerdir. Sık gitmeye uygun fiyatları olmalı. Nezaket zarafet göze çarpmalı. Ama nezaket dediysem öyle eğilip bükülmelerden bahsetmiyorum. “Önce başkası” diyebilmekten bahsediyorum.
Allah kimseyi meyhanesiz memlekete düşürmesin.


Kural seçimi
Misal önce rakı, sonra su ille konacaksa sonra buz konur. Rakı buzdolabının en alt rafında soğutulur. Öbür türlü kristalleşebilir. Yahut çilingirin makbulü 3, 4 kişiyi aşmaz. Öbür türlü kakofoni olur, muhabbet zorlaşır. Kimse çok hızlı yahut yavaş gitmez. Öbür türlü denge bozulur.
Şart mıdır bunlar? Hayır elbette. Rakıda tek kural vardır: Kimseyi rahatsız etmediğin sürece her şey serbesttir. Bunlar yılların oluşturduğu sevimli ve işlevsel tecrübeler, gelenekler, kültürdür.


Rakı seçimi
Velhasıl rakı seçerken dikkatli olun. Cesur olun. Rakı seçiminize korkularınızın yön vermesine izin vermeyin. Civardan şu rakıyı iç bu rakıyı iç diye baskı gösterenleri umursamayın. “Şu rakı olmasın da hangi rakı olursa olsun” demeyin. Beğendiğiniz rakıyı ısrarla isteyin.
Her durumda en iyi seçim cesaretle, gönlüne göre, saçma hesaplara prim vermeyen, özgürce yapılan seçimdir.
Şerefe!