Lise yıllarında bir kıza aşık olmuştum. Beni beğenmesi için elimden geleni yapıyordum ama kız, bu çabalarımı zerre dikkate almıyordu. Belli ki kendini benden üstün görüyordu. Sonunda tüm özgüvenim yıkıldı ve umursamayan, küstah genç zırhına büründüm...Yıllar sonra evlenmiş, çoluğa çocuğa karışmış bir kadın olarak karşıma çıktı. Lisedeki saçmalıklarımızdan bahsedip gülüşürken aniden, “Biliyor musun, sana aşık olmama ramak kalmıştı” dedi. “Bana ilgi gösterdiğini anlayınca ne yapacağımı bilemedim, sonra sana aşık olmak üzereyken sen birden değiştin ve özgüvenim paramparça olarak seni unutmaya çalıştım.”

Hemen herkesin evinde olan ve neredeyse kimsenin okumadığı üç kitaptan biri Jane Austen’in “Gurur ve Önyargı” adlı romanı olabilir (diğerleri Küçük Prens ve Kuran). “Pride” gurur demek olduğu halde, kitabın konusundan hareketle “Kibir ve Önyargı” demek de mümkün. Zaten buradaki “gurur” sözcüğü de, “gururlanmak” gibi değil, daha çok “gurur yapmak” anlamında kullanılan bir sözcük. Roman boyunca benim lisede başımdan geçen durum bir salıncak gibi tekrarlanır: Türlü önyargılarla kavrulan karakterler vuslata ermelerine ramak kala pes eder ve saçmalarlar; bu döngü romanın sonuna kadar devam eder.

***

Ramak Türkçe’de sadece “ramak kalmak” deyimiyle kullanılıyor, tek başına kullanımı yok; “neredeyse”, “olmak üzereyken” anlamında bir deyim.

Bu deyimi herhalde en iyi Erdoğan biliyordur. Erdoğan kaybetmesine ramak kala onu kurtaran karşıtlarının emeğiyle bugüne geldi. 1994 İstanbul Büyükşehir seçiminin favori adayı kesinlikle o değildi. Seçimi muhtemelen Livaneli kazanacaktı ama seçime ramak kala müteahhit burjuvazisi ve seçime giren diğer sol partiler Livaneli aleyhine akıl almaz bir hakaret kampanyası başlattılar. “Livaneli gecekonduları yıkacak” sözü kırk bin kere tekrarlandı ve bu konuda sadece Erdoğan direkt konuştu: “Ne yıkması, ilave kat hakkı vereceğiz.” Böylece Erdoğan devrimcilerin kurduğu gecekondu mahallelerinden bile oy alarak İstanbul seçimini kıl payı kazandı.

1999’da Erdoğan akbil yolsuzluğu nedeniyle hapse atılmasına ramak kala, bazı generallerin inanılmaz bir hızla verdiği emir doğrultusunda “şiir okuduğu için” hapse atıldı. Senaryo yazarları iyi bilir, bir kahraman yaratmak istiyorsanız onu en şiirsel biçimde mağdur edin.

2002 seçiminde çok partili bir koalisyon döneminin başlamasına ramak kala, Erdoğan hayatında ilk ve son kez rakibi ile televizyona çıktı. Mesele şu ki, diğer parti liderleri bu programa davet edilmemişti. Erdoğan’ın Baykal’la yaptığı bu ikili programın sonunda “sadece iki aday var” yargısı yeterince seçmenin aklına düştü, MHP ve DYP foto finişle baraj altı kalırken AKP yüzde 34 oyla yüzde 66 mebus çıkartarak tek parti olarak iktidara geldi.

2007’de DYP ile ANAP birleşti ve tüm dengeleri bozacak üçüncü partinin meclise girmesi kesinleşti. Tarihi bambaşka yaşatacak bu seçimin olmasına ramak kala DYP ve ANAP sebebi hala bilinmeyen biçimde ayrıldı ve AKP bir kez daha tek parti olarak seçimi kazandı.

2014 yerel seçim kampanyaları her gün ortaya çıkan ses bantlarıyla beraber başladı. Erdoğan’ın siyasi hayatının bitmesine ramak kalmıştı, muhalefetin tek yapması gereken “Biz bu tapelerin kaynağını bilmiyoruz. Suçu kanıtlanana kadar kimseye hırsız diyemeyiz, bu da adil mahkemelerin işidir. Şu anda yerel seçime odaklanıyoruz” demekti ama muhalefet tam tersini yapıp tapelerin üzerine atladı. Böylece en olmayacak şey oldu, yerel seçim genel siyaset ikliminde gerçekleşti. Yeterli sayıda seçmen Erdoğan’ın yanında kutuplaştı ve Erdoğan tarihi bir zafer alarak o meşhur pozu vermek için balkona çıktı.

***

Birkaç ay sonra Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan hayli endişeliydi. Sesi kısılmış olmasına rağmen günde beş mitinge çıkıyor, İstiklal Marşı’nı prompter’dan okuyor, Acun’la futbol oynuyordu. Rakibi Ekmelettin İhsanoğlu, CHP seçmeninin tüylerini diken diken edebilecek bir vitrine sahip olmasına rağmen hiç miting yapmadan her nasılsa seçmeni konsolide edebildi ve daha önemlisi varoşlardaki emekçi AKP seçmeninden oy alabildi. Seçimin ikinci tura kalması garantiydi ve ikinci turda avantaj İhsanoğlu’na geçecekti. Erdoğan’ın imdadına Aydın Doğan medyası yetişti, Doğan medyası “Tatilciler tatilde, kimse rezervasyonunu iptal etmedi” haberlerini sabah akşam vermeye başladı. Bu açık bir yalandı, tatil yerleri bomboştu, herkes oy kullanmak için büyük kentlere geri dönmüştü. Doğan medyası bu şeytani yalanla şu algıyı yerleştirmeye çalıştı: “Tatile kim gider? CHP seçmeni... Hepsi hala tatildeyse demek ki CHP’liler oy kullanmayacak.” Bu çabalarla sersemleyen muhalif seçmeni, seçime üç gün kala (tam olarak ramak kala) Konda devirdi. Konda, araştırma paylaşmak yasak olduğu halde “Erdoğan yüzde 57” diye en uçuk yandaş şirketin bile vermediği bir oran açıkladı. “Madem herkes tatilde, madem Erdoğan yüzde 57 alacakmış, o halde oy kullanmayayım” diyen 2 milyon CHP seçmeni evlerinin 100 metre ötesindeki sandığa gitmediği için son hafta yüzde 48’lerde görünen Erdoğan’ın oyu, yüzde 51’e çıktı ve seçim ilk turda bitti. Kibar bir araştırma şirketi olan Konda, seçimden bir gün sonra özür dilemeyi ihmal etmedi.

Tüm bu olayları anlatan ve buraya sığdıramadığım birçok olayı da içeren “Ramak” isimli bir kitap bile yazabilirim. Erdoğan’ın ne zaman başı sıkışsa, karşıtları bazen kibirle, bazen önyargıyla, bazen gizemli nedenlerle Cebrail misali yetişip, hezimete ramak kala onu kurtardılar.

“Hep pozitif ol, yandık bittik edebiyatı yapma, Türkiye’ye güven ve seçmene bu güveni yansıt, Erdoğan düşmanlığı üzerinden iletişim kurma ve onu seven vatandaşları sev” diye özetlediğim ve her yerde detaylı anlattığım için ben olmaksızın herkesin rahatça kullanacağı siyasal iletişim stratejimi bir kez daha anımsatayım, tekrardan zarar gelmez... Türkiye’de “siyasetsiz” bir seçmen kitlesi var, seçim kararını değiştirebilen tek kitle bu kitle. Bu insanların aklı fikri, borçları, işleri, çocukları, aileleri... Sen “Hırsızları yargılayacağım” dedikçe bu seçmeni korkutuyorsun ve böyle yaptığın tüm seçimleri de kaybediyorsun. Seçim sonuçlarını değiştirebilecek kadar kalabalık bir seçmen kitlesi, sırf muhalefetin söylem hatalarından dolayı seçime ramak kala geri dönüp tekrar AKP’ye oy veriyor. Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı? Ramak kala kararını değiştiren bu siyasetsiz seçmenle kim sağlam bağlar kuracaksa o olmalı.

Şimdi Millet İttifakı seçimi kazanıyor diye açıklıyorlar ya... Bu işin bir de “ramak”ı var dostlar.

Gurur ve Önyargı hayli uzun bir romandır ama hiçbir romanı okumak yirmi yıl sürmez. Bunca yazılandan ders almayıp bildiğimizi okumaya devam edersek elimizde ramak bile kalmayacak, benden söylemesi.