Altın çağını yaşadığı günümüzde yeni protest kabul edilen rap müziğe ışık tuttuk. Bu türün baskıya uğramasını kaçınılmaz gören rap müzisyenleri, “Esas rap, daha sistematik ve daha özgün, bir hesap sorma halinde ve hatta bütün ötekileri ve azınlıkları kapsayıcı tutum içinde” diyor.

Rap Z kuşağının sesi oldu

HAZIRLAYAN: Cihangir Köroğlu

Ülkemizde müzik listelerinin zirvesinde bir süredir rap var. Bu durum da “Gerçek rap nedir?” sorusunu karşımıza sık sık çıkarmaya başladı. Rap tarzına ilişkin göz ardı edilemeyecek bir durum da müzikteki isyan vurgusu. Sanatçıların rap müzik aracılığıyla sisteme ve haksızlıklara isyanı, toplumsal sorunlara hiç çekinmeden değinme tavrı, dinleyiciler tarafından fark edildi ve bu da rap müziğe sempati oluşmasını sağladı. Özellikle şu sıra tartışmaların odağında yer alan, toplumsal hiçbir olaya duyarlı olmayacağı söylenen ve üstten bir bakışla analiz edilmeye çalışılan Z Kuşağı, söylenenlerin aksine haksızlıklarla mücadele etmeye ve söz üretmeye devam ediyor. Bu söz üretiminin bir aracı olarak da rap müzik Z Kuşağı arasında önemli bir yer tutuyor. Dolayısıyla her kuşak kendi müziğini ve mücadele dilini de yaratıyor.


Murat Meriç’in açılışıyla, ülkemizdeki rap müziğin önemli isimlerinden Saian, Çağrı Sinci ve Aga B ile bu tarza ve dokunduğu alanlara dair konuştuk.

***

Onların dertleri hepimizin

► Her dönem gençliğin müzik alışkanlığına göre müzik tarzları değişiyor. 70’ler ve 80’lerde yükselen Anadolu pop/rockın ülkeyi kasıp kavurduğu dönem sonrasında protest müziğin yükselişe geçtiğini görüyoruz. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

rap-z-kusaginin-sesi-oldu-844686-1.

Murat Meriç: Anadolu pop bir yandan o dönemin ozanlarının geleneğini geleceğe taşıyan bir hamleydi. Dolayısıyla oradan beslendi, kendilerince bir şeyler kattılar ve büyüttüler. 80’li yıllarda da buradan devam etti. Mesela 70’li yıllarda Timur Selçuk piyanosuyla devrimci şarkılar söylediğinde ya da Zülfü Livaneli sazsız tamamen orkestra ile şarkılar yaptığında eleştirilmişti. Bunların devrimci bir tavır olamayacağını söyleyen insanlar vardı o dönemde. Nitekim 80’lerin ikinci yarısında 90’ların başında Bulutsuzluk Özlemi gibi topluluklar ortaya çıkıp yavaş yavaş politikleşen bir hatta şarkılar üretmeye başladığı dönemde de aslında bir şekilde çok da hoş karşılanmadı. Ya da Duman’ın Amerika karşıtı şarkı söylemesini, sol cenah hoş bulmadı. Çünkü onlar yaşam tarzları farklı olan rock topluluklarıydı. Ve ben niye bizim şarkılarımızı söylüyorlar tadında tartışmalara rastlamıştım. Hatta tam tersi Ahmet Kaya’yı da arabesk diye eleştirmişti o dönem solcu gençler. Orda yavaş yavaş ayrışmalar başlamıştı. Biz Mozaik’i dinlediğimizde elit olarak tanımlanıyorduk (Gülüyor). Grup Yorum varken niye Bulutsuzluk Özlemi diye soranlar oluyordu. Tam tersini söyleyenler de oluyordu. Bulutsuzluk Özlemi taş gibi rock yaparken niye Yorum vs. dinliyorsunuz gibi. Ben hepsini dinlediğim için hepsine maruz kaldım (Gülüyor).

►Özellikle yeni nesil rap, gençler tarafından oldukça beğenildi. Gençlerin dönemler arasındaki dinleme alışkanlıklarının değişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Murat Meriç:
Rap artık bütün dünyada yükselen bir müzik türü. Ve Türkiye’de de gençler, özellikle varoşlardan gelen, kenar mahallede yetişen ya da kolejlerde okumayan gençler seslerini bu tarzla duyurmayı tercih ettiler. İzmir’den, Ankara’dan, İstanbul’dan birçok isim çıktı. Onlar dertlerini anlatıyorlar ve dertleri aslında hepimizin dertleri. Evet, kendi aşk acılarını da yazıyorlar, başka şeylerden de bahsediyorlar ama bir şekilde seslerini çıkartmak ve kendileri gibi insanların sesini yükseltmek üzere ilerleyen bir ekip var rap’te. Bu dönem rap’in politikleşmesine sebep olan hikâye bu aslında. Bir de çoğu ismin yan yana gelerek yaptığı Susamam çok önemli bir şarkıydı bence. Çok güzel bir karşı duruştu ve aynı gün Ezhel de Olay’ı çıkardı, Ceza’nın içinde bulunduğu bir şarkı yapıldı. Ve neticede şarkıların çıktığı gece ortalık karıştı. Sonrasında ayrılmalar, kopmalar oldu, destekleyenler, köstekleyenler oldu. Kimileri yine aynı şekilde yapmaya devam etti, kimileri “Ah biz yanlış yaptık” dedi ama bunlar hep olur; “Biz yanlış yaptık”lar çıkar, safradır atılır. O şarkının girişinde bir söz vardı, “Biz müziğin dünyayı değiştireceğine inananlardanız” gibi. Gerçekten dünyayı değiştirebileceğini gördük orada. Çünkü çok genç isimler, gençlere, gençlerin sorunlarını anlattılar ve bu sorunların arasında trafik sorunu da vardı, çevre kirliliği de vardı, kadına şiddet de, faşizm de vardı.

***

Başkaldırı hayatın her alanında kendini gösterebilir

►Rap denilince akla gelen şeylerden ilki isyan meselesi. Türkiye’de rap bir isyanın ürünü müdür? Toplumdaki yansımasını nasıl yorumluyorsunuz?

rap-z-kusaginin-sesi-oldu-844687-1.

Saian: Özellikle Türkiye’de rap’in iki farklı yüzü var. Birisi göz önünde olan, poplaşan, endüstriyelleşen ve hatta lümpenleşen rap; bir diğeri de köklerine bağlı, bağımsız ve hatta kafa tutan, protesto eden rap. İlkindeki tavır kimileri için isyan eder gibi bir tablo çizse de, aslında altı doldurulamayan bir ergen isyanın ötesine de pek geçmeyen bir durum. Esas rap, yani asıl taşıyıcı olan rap ise daha sistematik ve daha özgün, bir hesap sorma halinde ve hatta bütün ötekileri ve azınlıkları kapsayıcı tutum içinde.

►Rap müzikte doğrudan bir sokak çağrışımı var. Elbette bu çağrışımın hepsini politik olarak nitelendirmek mümkün değil. Sizin için politik rap doğrudan iktidar eleştirisiyle mi sınırlıdır?

Saian:
İktidar eleştirisinden kasıt siyasi iktidarsa elbette bununla sınırlı değil, olmamalı. Hatta ben politik rap yerine protest rap demeyi tercih ediyorum. Bir başkaldırı hali hayatın her alanında gayet doğal olarak kendini gösterebilir. Kendi adıma, ben özgür düşüncenin ve insan onurunun karşısında olan her şeyin karşısındayım. Bir gün mevcut ahlaksal düzenle çatışırsınız, bir gün okulda öğretmenle ya da evde babayla ya da herhangi bir iktidar objesiyle. Bu anlamıyla evet iktidarla, üzerimize bir sulta kuran, kurmak yollarını arayan her şeyle çatışabiliyorum.

***

Rap’in baskıya uğraması kaçınılmaz

►Protest ruhunun yansımasını yaptığınız üretimlerde net şekilde görüyoruz. Bu üretimleri yaparken nelerden besleniyorsunuz?

Çağrı Sinci:
Okuduklarımdan, dinlediklerimden ve öncelikli olarak deneyimlediklerimden. İletişimde olduğum insanlar - yaşları ne olursa olsun - yüz ifadeleri, söyledikleri ya da söylemedikleri bir söz aklımda bambaşka anlam kapıları açan yaşantılara dönüşüyor. Her gün gördüğünüz yaşlı eskicinin, çirkin sesiyle söylediği şarkı, benim için muazzam bir dörtlüğün ilhamı olabiliyor. Bunun için kendi içime, bu deneyimlerin bendeki karşılıklarına, biraz da özenerek bakmam gerekiyor. Bazen bunu becerebiliyorum.

rap-z-kusaginin-sesi-oldu-844732-1.

►Her dönem muhalefete etki eden müzik tarzları, iktidarlar tarafından baskı altına alınmaya çalışıldı. Rap müziğin de böyle bir duruma uğradığını veya uğramasının yakın olduğunu düşünüyor musunuz?

Çağrı Sinci:
Baskıya uğraması kaçınılmaz, fakat bu nasıl bir baskı olur? MC’leri yazdıkları rap şarkılar yüzünden hapse atarak mı? Bunun işe yaramadığını gördük. Tabii zorla giydirilmiş bir halkı kin ve düşmanlığa tahrik ya da suç ve suçluyu övme kılıfının bedeli ve topluma yansıması, uyuşturucuyu methetme suçundan farklı olacaktır. Tepkisel anlamda sokaktaki karşılığı ne kadar farklı olur bunu kestiremiyorum. Zorla susturulmaya çalışılması bir yana, icra edicilerin özgürlükten değil lüks ve konfordan yana tavır takınması bana daha olası geliyor.

***

Farkında olmak ve fark ettirmenin peşindeyim

►Rap ve Z Kuşağı’nın ilişkisi oldukça derinleşti. Üretimlerinizi yaparken o ilişkiyi göz önünde bulunduruyor musunuz?

Aga B:
Bu, henüz bir derinleşme midir bundan pek emin değilim. Ancak kesinlikle o yönde şekillenecektir. Hip hop kültürüne karşı ilgilerinin çok yoğun olduğu aşikâr; bu yüzden, bu müziğin üreticisinin de muhakkak ki bu etki alanının farkında olması ve söylemlerini, tespitlerini, önermelerini bu bilinçle tartması gerekir diye düşünüyorum. Ben avazımı bu niyetle kullanmaya özen gösteriyorum.

rap-z-kusaginin-sesi-oldu-844688-1.

►Şarkılarınızda, mevcut yılgınlık haline hiç takılmadan dinleyeni harekete geçirecek ve cesaret pompalayan sözlere yer veriyorsunuz. Size göre insanlık adına bir şeylerin yoluna girmesi “risk alarak” mı olacak?
Aga B:
Esasen bunu daha çok kendim için yapıyorum. Söyledikçe pekiştirmek, hatırlamak için. Ve tabii ki "eşlik" de "eşlik eden" de hissedebilsin diye. Konu artık alışılmışlıkla alakalı diye düşünüyorum. Yoluna girmesini beklediğimiz şeyler, artık neredeyse katılaşmış. Buna ister konfor alanından çıkmak deyin ister risk almak. Bir şekilde dile getirerek, irdeleyerek kırmak gerek. Özünde, farkında olmak ve fark ettirmenin peşindeyim.