Suriye, Kobane’deki savaştan kaçan 8 yaşındaki Raşid Oso, İstanbul, Okmeydanı’nda polisin zırhlı aracının çarpmasıyla hayatını kaybetti.

Polisler, çocuğu hastaneye götüreceklerini söyleyerek, Raşid’i çarptıkları araçla götürdü. Okmeydanı sakinleri 155’i arayıp Oso’nun ezildiğini kayda düşünce başka polisler de geldi. Tutanak tutulsun isteyenlere, “Türk polisi adildir. O akrepteki [zırhlı araç] polisler zaten tutanağı tutmuşlardır. Ekip göndermeye gerek yok” deyip gittiler. Gidiş o gidiş.

Okmeydanı SSK Hastanesi’ne götürülen Raşid Oso’nun öldüğünü öğrendik. Ölümünün üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti. Ne polisin olay yeri tutanağını gördük ne soruşturma açıldığını duyduk. Ama Raşid’in cenazesine ailesinden başka kimsenin alınmadığını veya olaydan hemen sonra Oso ailesinin evine giden polislerin Raşid’in fotoğraflarına el koyduğunu biliyoruz.

Tutanak tutulup tutulmadığını, tutulduysa gerçekten olay anından sonra mı düzenlendiğini, tutanağın içeriğini, neden 8 yaşındaki bir çocuğun fotoğraflarına el konulduğunu, buna dair resmi/yazılı bir emir olup olmadığını, Raşid’in cenazesine katılımın neden engellendiğini, polislere adli/idari soruşturma açılıp açılmadığını, hatta Raşid’in nasıl ve nerede öldüğünü bile tam olarak bilmiyoruz.

Raşid Oso, polisin zırhlı araçlarının çarpması sonucu öldürülen onlarca kişiden biri olarak kayıtlara geçti. Hayatındaki belki de tek resmi kayıt bu oldu.

HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir, Olağanüstü Hal ilanından sonra zırhlı araçlar nedeniyle meydana gelen veya zırhlı araçların yer aldığı ölüm ve yaralama olaylarıyla ilgili açıklama yapmıştı, 18 olayda ölenlerden en küçüğü, Van merkezde kirpi tipi zırhlı aracın ezdiği 4 yaşındaki Taha Kılıç’tı.

24 Ekim 2016’da Şırnak, Cizre’de 5 yaşındaki Hakan Sarak ile 9 Şubat 2017’de Mardin Dargeçit’te 7 yaşındaki Berfin Dilek de aynı şekilde hayatını kaybetti. Çocukları ezerek öldüren polislerin akıbetini bilmiyoruz, soruşturma açıldı mı, hâlâ görevdeler mi, yargılandılar mı?

Yargılanırlarsa ceza alırlar mı?

19 yaşındaki lise öğrencisi Şahin Öner de Diyarbakır’ın Yenişehir ilçesi Şehitlik semtinde 10 Şubat 2013’te düzenlenen protesto gösterisine müdahale eden polis aracının çarpmasıyla ölmüştü. Önce Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nün, sonra da Diyarbakır Valisi’nin ‘elindeki bombanın patlaması sonucu öldüğü’ iddiasının ardından medya, Şahin’i ‘terörist’ ilan etti.

Yetkililerin açıklamasını tek referans alan gazeteler, Şahin Öner’in polise bomba atmak isterken öldüğünü yazdı. Haber başlıklarından bazıları: “Taşıdığı el yapımı bomba üzerinde patladı”, “Diyarbakır’da bomba paniği”, “Bomba elinde patladı”, “Polise attığı bomba elinde patladı”.

Birkaç gün sonra ön otopsi raporu çıktı, rapora göre Öner, ‘trafik kazasına bağlı ezilme sonucu ölmüştü.’

Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi de olayla ilgili nihai raporunda, ‘olay yerinde bomba kullanılmadığını, Şahin Öner’in ölümünün görgü tanıklarının ifadelerinde belirtildiği şekliyle polis aracının çarpması ve sürüklemesi ile meydana geldiğini’ yazdı. Adli Tıp Kurumu ayrıca, ‘Karayolları Trafik Kanunu’na göre olayın basit bir trafik kazası olarak değerlendirilmeyeceğini’ belirtti ve ‘kaza kusur raporu’ vermedi.

Ancak medya ve yetkililer hükmünü çoktan verdiğinden polise ‘trafik kazası’ davası açıldı, o da olaydan dört yıl sonra (Neyse ki medyayı değil, raporları dikkate alan Diyarbakır 7. Asliye Ceza Mahkemesi, olayın ‘taksirle’ değil, ‘kasten öldürme’ olduğuna hükmetti de dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderdi).

Raşid Oso’ya kurallara uygun bir otopsi yapıldı mı, otopsi yapıldıysa raporu açıklanacak mı, savcılık resmi açıklamaları değil de bu raporları dikkate alacak mı? Bilmiyoruz.

Yoksa ‘trafik kazası’ ibareli bir hastane kaydıyla sonsuza dek unutulacak mı?