Türkiye bir kez daha bütün dünya milletlerini ve de devletlerini karşısına almak pahasına 9 Ekim 2019 Çarşamba günü ‘destan yazmak’ üzere Silahlı Kuvvetleri’ni Suriye topraklarına sevk etti.

Adına ‘Barış Pınarı Harekâtı’ denilen savaşa, ‘savaş’ denilmemesi için de büyük özen gösteriliyor. Bu minik ayrıntıya da riayet edilmesi hususunda Türk medyası şahane bir performans sergiliyor.

Sadece tek kaynaktan beslenerek yaptıkları ‘yerli ve milli haberlerle’ yabancı gazetelere, televizyonlara ve harekât yapılan unsurlara karşı ‘malzeme’ vermiyorlar. Müslüman-Türk medyasının savaş alanının uzak yerleşimlerinden yaptıkları canlı yayınların hiçbirinde ‘haber değeri’ bulamayan uluslararası ajanslar, kendi muhabirleri aracılığıyla habire ‘iftira’ atmak için çırpınıp duruyorlar!..

Eskiden böylesi durumlarda cephenin öte yanına da birer haberci ekibi yollayan yaygın medya, kamuoyunu moral bozucu yönde bilgilendiren haberler yapabiliyorlardı.

Şimdi Allah’a şükür ki, ‘yerli-milli medya’ kendine geldi. Sadece devletinden ve milletinden gelen bilgileri haberleştiriyor. Tam anlamıyla milli birlik ve beraberlik havası oluşturmak amacıyla var gücüyle çalışıyor.

Ancak hükümete aşırı yakın olma haliyle iftihar eden bazı yayın organları ‘yıkıcı muhalefetin’ ekmeğine yağ sürecek haberleri manşetine çekebiliyor.

Bilindiği üzere muhalif çevrelerde, sıcak çatışmaların söylendiği gibi ‘Güvenlik İhtiyacından’ ziyade iktidar partisinin 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde ve 23 Haziran 2019 İstanbul seçiminde kaybettiği oy desteğini yeniden kazanmak için yapıldığı tezini işleniyor.

İktidar da bu savın gerçek olmadığını savunuyor. Tam bu kritik aşamada Yeni Şafak gibi yerli-milli bir gazete 16 Ekim 2019 günkü nüshasında çok taze kamuoyu araştırması yayınladı:

‘Türkiye Tek Yürek Oldu!’

Areda Survay adlı kuruluş 2 bin 160 kişi üzerinden yürüttüğü geniş kapsamlı araştırma sonunda Barış Pınarı Harekâtı iç kamuoyunda yüzde 76 oranında destek bulmuştu.

Çok önemli desteğin kime ait olduğu her halde tartışılamaz!.. Harekâtı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yürütüyor. TSK’nin de Başkomutanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Dolayısıyla yüzde 76’lık destek doğrudan Başkomutan RTE’nin hanesine yazılacaktır.

Daha altı ay öncesinde büyük bir seçim yenilgisi alan AKP Başkanı, Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük başarısı sadece kendisine ait kabul edilmemelidir.

‘Yapıcı’ muhalefetin katkılarını görmezden gelemeyiz. Türk askerlerinin yabancı ülke topraklarına sevk edilmesine onay verdikten sonra “Erdoğan’ın politikalarına karşıyız” şeklindeki muhalif demeçleriyle AKP seçmenlerinin de kalbini kırmadan girdikleri yol, doğrudan er eğitim alayının nizamiye kapısından gönüllü geçmek anlamına geldiğini en iyi Başkomutan biliyor.

Bütün ülke O’nun arkasına birerli kolda uygun adım koşmaya hazır hale gelmiştir. Artık onlar Başkomutan’ın emrinde her türlü askeri eğitimi almaya uygundurlar.

Başkomutan ister ister sınıra doğru koşturur, ister alçak sürünme emri verir! Muhalefet bu haldeyken seçim sandıkları açtırıp onları bayraklara sarıp gömebilir.

Muhalefet partileri asker selamıyla TBMM’den mesajlar verince, laiklik şiarıyla “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek yeri göğü inleten milyonları yeni Başkomutan’ın emrine sunabilirler.

Bir tek yeni slogan eksik kalır:

“Recep Tayyip’in askerleriyiz!”