İlmek ilmek örülen dayanışmada başrol olan gençlerin kentin yeniden kuruluş hikâyesinde attığı adımlar kalıcılaşacak.

Reçetemiz dayanışma ve mücadele
Fotoğraf: BirGün

SOL Genç Dayanışma Gönüllüleri*

6 Şubat günü aralıklı gerçekleşen depremlerin ardından yıkımın etkisini her geçen gün daha da hissettik. Duygularımız hüzünle sınırlı değil. Baştan aşağıya her aşamasında sorumluluğunu yerine getirmeyen, felaketi derin bir uçuruma sürükleyen iktidara öfkeliyiz ve bu öfke daima mevcut kalacak.
Deprem haberini alır almaz ülkesini çıkarsız seven gençlerin yani bizlerin toplumsal seferberlik adına bulunduğumuz her alanda elimizi taşın altına koyduk ve her şeyi geride bırakarak “dayanışma yaşatır” çağrısıyla ülkenin dört bir yanından deprem bölgesine yola çıktık. Deprem bölgesine vardığımızda iktidara ait tek bir kurum yoktu. Bina duvarlarına “birileri var” yazılamalarını, enkaz altındaki sesleri, yıkıntıların başında yükselen ağıtları, ceset torbası bulabilmek için koşuşturanları ve çaresizliğe itilen insanlarımızın gözlerindeki öfkeyi duyduk ve gördük. Muazzam emeklerle kurduğumuz dayanışma merkezlerinde, gittiğimiz mahallelerde, duyduğumuz öfkenin ortaklığıyla yaraları birlikte sarmaya çalıştık.


İlmek ilmek örülen dayanışmada başrol olan gençlerin kentin yeniden kuruluş hikâyesinde attığı adımlar kalıcılaşacak. Bu hikâye Yeşilpınar Köyü’nden her sabah Dayanışma Gönüllüsü olmaya gelen Hataylı Rafi ve Eren, Samandağ’dan tüm imkânları zorlayarak ulaşan üniversiteli İrem ve Esen, Liseli Elana ve neşesini hiç esirgemeyen abisi Cem, SOL Genç’in çağrısıyla dayanışma faaliyetlerinde saat fark etmeksizin çalışan devrimci gençlerin hikâyesidir.

“Günü geldiğinde tuttuğumuz defteri açacağız” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı, Maraş’ta depremzedelere “dağılın gitsin, indirin şunları” şeklinde konuşan Bahçeli, depremin ardından çadırları utanmadan satan Kızılay ve ekran başında “bağış” yapan şovmenler bir tarafta ülkesi için dayanışma tohumlarını ekmekten geri durmayan gençler bir tarafta.

Halk yaralarını sarmaya uğraşırken bir darbe daha aldı. Rant düzeninin başını çeken AKP'nin ve talanının hedefi yine eğitimdi. Tek adam ve maşası YÖK'ün elbirliğiyle duyurduğu çevrim içi eğitim ve depremzedelerin öğrenci yurtlarına yerleştirilmesi kararı, muhalif bir hareketlenmenin ve halkın öfkesinin tam karşısında konumlanıyor. Geçtiğimiz günlerde depremzede öğrencilerden katkı payı ve öğrenim ücreti alınmayacağının açıklanması felaketler silsilesini maskeleme teşebbüsünden öteye geçmeyecek. Çarenin birbirimizde olduğunu, ne yazık ki acı bir biçimde, hep birlikte yaşayarak gördük. Hiç kuşku yok ki bizleri hayatta tutan dayanışma ve beraberlik, parasız ve nitelikli eğitim taleplerinin savunusunda da yolumuzu aydınlatacaktır. Saray, boş konutlar ve daha niceleri dururken; kitleleri dağıtma ve insanları yalnızlaştırma pahasına alınan KYK yurtlarını boşaltma kararı hüsranla sonuçlandı. Bazı bölgelerde depremzedeleri yerleştirmek üzere boşaltılan yurtların ancak yarı kapasitesine ulaşabildiğini biliyoruz. Fakat sıkıştığında çevrim içi eğitime sarılsa da; elini enkazın bırakın altına, üstüne bile atamayan iktidar gençlerin eşit şekilde çevrim içi eğitime ulaşabilmesi için hiçbir gereksinimi de sağlamıyor.

“Herkes kendi başının çaresine baksın” kötülüğünden alacaklıyız. Bu yaşananların ortaya çıkardığı üzere; planlı ve kamucu bakış bir kez daha ben buradayım diyor. Değişim zengin azınlıktan değil, geniş halk kitlelerinden yana kolektif bir akılla mümkün. Dört haftalık dayanışma pratiğinden çıkarılması gereken budur.

Yeni bir ülkeyi dayanışmayla kuracak irade bizde, bu ülkenin gençlerinde. Ellerimizden doğacak çiçekler, can çekişen memleketin havasını temizleyecek.

*SOL Genç Dayanışma Gönüllüleri adına Umut Karataş – Semih Güleryüz