Yoksulların alacakları hizmeti ‘Evet’ oyuna bağlamak bu milletin hangi değeri ile bağdaşır? Namus ve şeref üzerine edilen yeminini bile tutmayan bir kamu görevlisine nasıl güveneceğiz?

Referandum Gerçekleri - 8: Tehditle yapılan anayasa!

Bu yazının muhatabı aslında tüm vatandaşlarımız ama özellikle de referandumda ‘Evet’ vermeye niyetli olanlar.

Her topluluk, etnisite, millet/ulus kendisine, kolektif kimliğine “iyi” özellikler ve değerler atfeder. Söz konusu olan kendisini milliyetçi olarak tanımlayanlar olunca daha belirgin ve bir övünmeye de dönüşür bu; yardımseverlik, fedakârlık, harbilik, şeref, kadirşinaslık, sözüne güven, ahde vefa, hakkaniyet, zorda kalana yardım, adalet, vs. gibi.

Sadece uluslaşma süreçlerinde değil, tüm ortak öykü, hikâye ve destanlarda iyi/olumlu özellikler öne çıkarılır. Özellikle tarihsel kişiliklerin “adil” ve “delikanlıca” davranışları da aynı işlevi görür. Bizde de böyle olmuştur.

Fatih’in fermanlarından, halifelerin yaşamlarına kadar hep bu değerler sayılır dökülür. Mevlana’dan Yunus’a, Dede Korkut hikâyelerinden Köroğlu’na kadar hep yukarıdaki değerler yüceltilir.

Bu girişi şu nedenle yaptım: saat geçmiyor ki elinde yetki bulunan kamu görevlilerinin bu yetkiyi referandumda ‘Evet’ çıkartmak için kötüye kullandıklarına dair yeni bir örnek duymayalım:

‘Birkaç’ örnek!
“…Görüşmelerde muhtarlar, Kaymakam Karaman’ın kendilerine ‘köylerinden belirli bir oranda ‘Evet’ oyu çıkmadığı taktirde köylerine hizmet götürmeyeceğini, bütçeden pay ayırmayacağını ve mühürlerini ellerinden alacağını’ şeklinde tehditlerde bulunduğunu ifade etti.”

“…Adnan Menderes, Düzce ve Mardin Artuklu Üniversitesi rektörlerinin ‘Evet’li videoları ile Uludağ Üniversitesi rektörünün Erdoğan’lı Evet afişi paylaşımları Meclis’e taşındı. CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a nasıl bir yaptırımda bulunacağını sordu.”

“…AKP Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün Nevşehir’deki ‘Evet’ propagandası için okullar tatil edildi. 21 Mart’ta Nevşehir’de referandum çalışması yapan AKP’li Açıkgöz için, öğrenciler belediye salonuna götürüldü. 16 Nisan Referandumu’nda ‘Evet’ denilmesi için yapılan çalışmada, lise öğrencilerinin yanı sıra okul müdürleri ve ilçe milli eğitim müdürlerinin de yer alması dikkat çekti.”

“… CHP Burdur İl Başkanı Barış Ayten, AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun ‘Evet’ propaganda toplantısına kurum müdürleri ile katılan Burdur Valisi Şerif Yılmaz’a tepki gösterdi. CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker ve önceki dönemde görev yapmış il başkanlarıyla beraber basın açıklaması yapan CHP Burdur İl Başkanı Barış Ayten, Vali Yılmaz’a ‘Devletin valisi olduğunu unutma’ dedi.”

“Malatya İl Seçim Kurulu Müdürü, kişisel Facebook hesabından ‘Kılıçdaroğlu’nun başı için evet’ yazılı bir mesaj paylaştı.”

“3 Şubat’ta Ümraniye Modoko Camii İmamı, verdiği cuma vaazında ‘Başkanlık sistemine Hayır’ diyenleri gafillikle suçladı, AKP’nin icraatlarını sayarak ‘Evet’ propagandası yaptı.”

“…17 Şubat’ta Kayyım atanan Sur Belediyesi, tüm çalışanlarının cep telefonlarına, referandumda ‘Evet’ oyu verilmesini isteyen mesajlar attı.”

Bunlar ilk anda aklıma gelen somut olaylar. Yüksek Mahkeme üyeleri, Valiler, Kaymakamlar, Hakimler, Savcılar, İmamlar, Milli Eğitim Müdürleri… Hepsi ‘Evet’ için seferber olmuşlar. Tehdit, baskı, ceza korkutması ve ödül vaadi ile halkın oyunu değiştirmeye yönlendirmeye çalışıyorlar.

Bir de ‘Hayır’ çalışmalarına çıkarılan engeller var ki yazmaya kalksak sayfalar yetmez. Mafyatik tehditler, özel sektörde işten çıkarma tehditleri, tutuklamalar, gözaltılar, yasaklamalar, stand kaldırmalar, afiş imha etmeler.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 6. Maddesi’nde, tüm kamu görevlilerinin göreve kabul edildiklerinde ettikleri uzun bir yemin var:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”

Bir de 7. Madde’de tarafsızlık tanımlanmış: “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.”

Bu ilkeleri ihlal eden kamu görevlileri eninde sonunda hesabını vereceklerdir.

Hangi ‘değerler?’
Benim asıl üzerinde durmak istediğim böyle eşitsiz yarış içerisinde yürütülmesine ‘Evet’ vermeyi düşünen yurttaşlarımızın tepki vermemeleri.

Bir dağ köyünde yaşayanların, yoksulların alacakları hizmeti, çıkacak ‘Evet’ oyuna bağlamak bu milletin hangi değeri ile bağdaşır?

Ya da sicil ve atama yetkisini, not verme yetkisini elinde bulunduranın ekmeği peşindeki çalışanı bir yönde oy kullanmaya zorlaması hangi ‘değerimizle’ bağdaşır?

Asgari ücretle çalışanlara “Evet oylarınızın fotoğraflarını çekip getirin yoksa işten çıkarırım” diyenleri duymadınız mı?

Namus ve şeref üzerine edilen yeminini bile tutmayan bir kamu görevlisine nasıl güveneceğiz?

Aynı meydanda duran ‘Hayır’ standı kaldırılırken ‘Evet’ standında bulunan sizlerin ilk önce karşı çıkıp, aksi takdirde standınızı kaldırıp eşit koşulda çalışmanız, modern bir “Pembe İncili Kaftan” hikâyesi olmaz mı?

Ya da ‘Evet’ çıkmazsa yolunuzu yapmam diyen kaymakama “Gerekirse o yolu beraber biz yaparız” diye kafa tutmanız Köroğlu gibi hissettirmez mi sizi?

Yoksul köylüleri yolsuz bırakma, ekmeği peşindeki emekçiyi işinden etme, öğrenciyi okuldan atma tehditleriyle mi “dış güçlerle mücadele” edeceksiniz?

Toplu açılış adı verilen etkinliklerin aslında bir propaganda toplantısı olduğu açık seçik değil mi? Bunun aklınızla alay edilmesi olduğunu düşünmüyor musunuz?

‘Hayır’ için çalışanlara bu kadar engel çıkaran belediyelerin size tahsis ettiği bedava otobüslere binerken adalet duygunuz hiç incinmiyor mu?

Madem bu referandumda ‘Hayır’ çıkması bu kadar tehlikeli (!) “Niye seçenek olarak önümüze getirdiniz?” diye hiç sordunuz mu?

Her seçeneğe eşit olanakların ve serbest tartışma koşullarının sağlanmadığı bir ortamda yapılan referandum dayatma olur. Dayatılan sonuç çıksa bile, sürekli tartışılır ve istikrarsızlık kaynağı olur.

Eşit, özgür ve adil koşullarda tartışılmayan Anayasa değişikliğine HAYIR!