Farkındayım, başlık "referandum sonucunun tahlili" olmalıydı. Ancak n'edeyim, BirGün

Farkındayım, başlık “referandum sonucunun tahlili” olmalıydı. Ancak n’edeyim, BirGün matbaaya erken gittiğinden sonuçlar belli olmadan yazmak zorundayım.  Sonucun tahlilini de daha sonra yaparız.
Efendim, biz yaştakiler “tahlil” deyince hemen aklımıza, hastanede yaptırdığımız tahliller gelir haliyle. Tahlil için çoğunlukla kan verilir. Laboratuara gönderilir. Doktor da kan değerlerine bakar, “sende şu hastalık var” ya da “turp gibisin” der… (Burada “turp” önemli!)
Şimdi de durum farklı değil. AKP cümlemizi hasta etmişti. (Kan vermemize gerek kalmadı, kanımızı emdi!) Şimdi tahlil sonuçları üzerinde konuşulacak…
Evet çıktıysa “şöyle”, hayır çıktıysa “böyle” aradaki fark az ya da fazla ise “vay be” denilecek… Ve hele boykot zirve yaptıysa, AKP’nin defterini Kürtler de dürecek…
“Evet” çıktıysa… Belli ki hastalığımız ağırlaşacak… Gündeme gelen “değişiklikler” AKP iktidarındaki gidişat doğrultusunda olacağından, “değişinim” (mutasyon) devam edecek ve illa ki mutasyon kaynaklı yeni hastalıklarımız baş gösterecek…
AYM ve HSYK’ya attıkları neşter yanı sıra ilaç niyetine verdikleri de, sadece birer plasebo, yani kandırmaca hapı… Mesela en janjanlılarından birisi AİHM yerine AYM’ye bireysel başvuru hakkı. Lakin yapısı değişmiş bir AYM’de böyle bir “hak” AİHM’e başvuruyu da engellemeden öte bir anlam taşımayacak. Kadınlar için pozitif ayrımcılık vaadi var ama kotalar veya benzer şeyler hak getire, yok böyle bir şey... Zaten bizzat Başbakan “kadın örgütleri temsilcileri” karşısında “kadın erkek eşitliğine inanmadığını” açıkça dile getirmemiş miydi?
“Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı” ise tam bir palavra, çünkü buna dair esas ve usuller daha sonra kanunla düzenlenecek. Yani telekulak AKP hükümeti tarafından bahşedilecek. Yandaş sendika yaratma, kamu çalışanlarına yargı yolunu kapatma rezaleti de böyle bir pakette demokratikleşme diye yutturulacak…
Veee… Başbakanın söylediğine göre heybedeki asıl turplar sonra çıkacak. Başkanlık sistemi… Sermayenin el değiştirmesinin hızlanması… Küresel sermayenin teveccühüne mazhar olunması için kırk takla daha atılması…
Başbakan’ın sözünü ettiği “yeni bir anayasa” olacaksa elbette bunlar için olacak ve o da bir kez daha diyecek ki “daha fazla demokrasi için 2011 seçimleri sonrasını bekleyin! Dokunulmazlık, seçim barajı gibi şeyleri de boş verin…”
Sol liberaller bu “boş verin” lafına belki burulacaklar, ama devreye yine  (Onurkan’ın haberindeki) Formül reklamcılık, AKP il başkanlığından Tolunay Keskin girecek, liberalleri yine ikna edecek. Ellerine bedavadan birer pankart verecek...  (Ve biz bileceğiz ki, yine ellerinde sadece pankartın sopası kalacak!)
İşte böyle: Siyaset yaparken “yetmez ama buna da şükür” demeye başlayanlar,  emekçilerin bağımsız siyasetinden vazgeçip dilenci siyasetine yönelenler, bir kez daha şükredebilmek için, önlerine konan her kırıntıyı gagalayacaklar.
“Hayır” çıktıysa? İşte o zaman yeni bir tahlil daha gerekecek! Elbette sömürü düzeni  değişmeyecek… Eskiden borusunu öttürenler öttürmeyi sürdürecek…
İşte bu yüzden, bilinmelidir ki, nasıl Tayyip Beyin asıl turpları heybedeyse, Hayır’ın büyüğü de heybededir… Bizim cenahtan referandumdan sonra da ve her zaman, sömürüye ve zulme, yalana ve dolana Hayır denmeye devam edilecek…
***
Referandum tahlilinin sonucu şimdilik bu kadar efendim, “referandum sonucunun tahlili için kısa süre sonra yeniden buluşmak üzere” dedikten sonra son bir tahlil daha patlatayım mı?
Muhtemelen siz de duymuşsunuzdur, son günlerde internette bir mani dolaştı: “Memleketi soydum, başucuma koydum, ben bir anayasa uydurdum, duma duma dum, referandum!” AKP de Ramazan davulcusuna eşlik ederek tokmağı başımıza vurdu durdu: duma duma dum, referandum!
Çok eskiden, kırk beş yıl kadar önce filan, çocukluğumda Akşam gazetesinde Çetin Altan okuyarak solculuk öğrenirdim (çocuklarının kulakları çınlasın).  Mesela Kuran kurslarında öğretilen bir tekerlemeye nazire şöyle yazmıştı, o zamanın AKP’si AP için: “Ba beyli bala buladı bambur beyli bap bup, sat vatanı satıver de Sam amcayla şap şup!”