Reina, “Yaşam biçimine saldırı değil” diyenlere: Peki bunlar ne?

Bazı medya grupları ve temsilcileri, bu ara hükümetin gazabına daha fazla uğramamak için yeni bir yöntem keşfetti: Havuz medyasının birkaç gün önce diline doladığı bir söylemi sahiplenmek. İlk yazanları unuttururcasına o söyleme sımsıkı sarılmak...

Hükümetin gazabından kurtardığı söylenemez ama ısrarla bunu yaparlarsa dayak yemeyeceklerini varsayıyorlar hâlâ...

Bu taktiğe, en son Reina saldırısı sonrasında tanık olduk. 39 canın gitmesinden sonra, laikliğe sahip çıkan, yaşam biçimine saldırı eleştirisi yapanlara karşı kullandılar. “Beşiktaş, Kayseri, İzmir saldırısı da mı yaşam biçimine saldırı?” gibi bir söylemle eleştirileri geçersiz kılmaya çalıştılar.

Ülkede son dönemde bir eleştiriyi boğmanın en güzel yolu, onu bağlamından koparıp başka bir şeyle yanıtlamak. Bu şekilde eleştirilerin ne kadar mantıksız olduğu sonucunu çıkarmak... Kavramları kasten karıştırıp, eleştirilen gerçekleri perdelemek...

Evet, Reina’yı tarayan teröristin elbette yaşam biçimine saldırma gibi bir niyeti olmayabilir. Ama, toplumsal zemini dinamitlemek için orayı seçmesi sebepsiz mi? Laikliğin ve ona karşı saldırıların ülkenin yumuşak karnı haline getirilmiş olması ile buranın hedef seçilmesinin hiç mi ilgisi yok? Peki saldırıdan sonra sadece birkaç meczubun değil, binlerce vicdansız sosyal medya kullanıcısının “Hıristiyan adeti kutlarken öldüler, oh olsun” tadında paylaşımlar yapması da sebepsiz mi? Ülkedeki ötekileştirmenin, laikliğe yönelik durmayan saldırıların bu vicdansızlıkta hiç mi rolü yok?

Noel Baba’ya silah dayayanların, sünnet edenlerin; IŞİD’in Fransa katliamı sonrası Gaziantep’te zafer turu atanların; Paris’te katledilenler için saygı duruşunda ıslak çalanların; “İlk laik şeytandır, dünyada ne kadar hırsız, p...venk varsa laiktir” diyen, erkek öğrencilerle yan yana oturan öğrencilere “Büyüyünce hayat kadını mı olacaksınız” diye soran öğretmenlerin; “Süslenip sokağa çıkan kadın zina yapmış sayılır” diyen Milli Eğitim müdürlerinin; yılbaşını kutlamayı “Değerlerimizle uyuşmayan gayrimeşru davranışlar” sayan Diyanet’in ve bütüüün bunları izlemekle yetinenlerin hiç mi payı yok?

Bir de.. Havuza özenen kalemler, o suya dalmadan önce bütün bunları bir kez daha düşünseniz? Ayrıca emin olun, korkunun ecele faydası olmuyor. Ne yaparsanız yapın, o dayağı yiyeceksiniz...

***

Erdoğan’a Saray’da kim tuzak kurdu?

reina-yasam-bicimine-saldiri-degil-diyenlere-peki-bunlar-ne-230964-1.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neredeyse hepsi “baş” olan onlarca danışmanı var. Yalnız Saray’da çalışan o “baş”lardan biri kendisini fena halde tuzağa düşürdü. Kesin paralel yapı tarafından yerleştirilmiştir oraya, Cumhurbaşkanımızı kamuoyu önünde zor duruma düşürmek için... Kriptodur, net.

Erdoğan, önceki günkü konuşmasında trol medyasının piri ‘A haber’in’ bir haberine atıfta bulundu. ‘A haber’, eski NATO Başkomutanı ABD’li general Wesley Clark’ın 2011’deki konuşmasını keşfetmişti 6 yıl sonra. “Sahip olduğunuz tek araç çekiç ise her problem size bir çivi gibi görünür” cümlesini, “Bize bir çekiç lazımdı, o yüzden de DEAŞ’ı kurduk” diye çevirmişti A haber.

Kargadan başka kuş bilmeyen, havuzdan başka medya izlemeyen o başdanışman da, ahaber’in bu çarpıtmasını Erdoğan’ın konuşmasına eklemiş. Cumhurbaşkanı, Şanlıurfa’daki konuşmasında “Bir general Amerikalı açıklama yapıyor ‘DEAŞ’ı biz kurduk’ diyor. Ben söylemiyorum Amerikalı general söylüyor” dedi.

Şaka değil, bu yalan yüzünden Cumhurbaşkanı NATO’daki müttefikini terör örgütü kurmakla suçlamış oldu resmen. Hayır, ABD’nin bölgedeki tehlikeleri çıkarlarına göre kullanmasından dem vurmaksa mesele, daha taze ve doğru bir örnek vardı. Tabi, Saray’da havuzdan başka medya izlemedikleri için kaçırdılar. Birkaç gün sonra görevini devredecek olan ABD Dışişleri Bakanı Kerry, “Esad’ı müzakereye zorlamak için IŞİD’in güçlenişini uzaktan izledik” itirafında bulunmuş. A haber’de yayınlandıktan sonra Erdoğan’ın konuşmasına girer belki.

***

Bir karar verseniz artık: Sabotaj mı, beceriksizlik mi?

reina-yasam-bicimine-saldiri-degil-diyenlere-peki-bunlar-ne-230965-1.

Geçen hafta sormuştuk. “Yahu ampul taksa manşet olan Enerji Bakanı Albayrak, ülkenin yarısına elektrik verilemeyince niye hiç haber olmuyor?” diye... Memleket kendisinden elektrik alamayınca, haber de alamadı bir süre.

Sadece bir tweetini gördük o günlerde. Yaşlı başlı bir bürokratın karşısına geçmiş, “ortamlarda fırça attım dersin” pozu vermişti. Karşısındaki TEDAŞ bürokratının karizmasını yerle bir ederek elbette.

Tweet metninde de şu ifade yer alıyordu: “BEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne geçerek bu kez Avrupa Yakası’ndaki çalışmaları inceledik. Eksiklikler konusunda ciddi uyarılarda bulunduk.”

Bu tweet, yurdum insanındaki yangını söndürememiş ki önceki gün açıklama yapma gereği duydu Enerji Bakanımız: “Hem siber saldırı hem sabotaja uğradık. İstanbul’a gelen 7 ana hattın tamamı, tarihinde ilk kez koptu. 3 yerde kabloların kesilmesini engellerdik. Amerika merkezli siber saldırıya uğradık.”

Yahu madem elektrik kesintileri tamamen “dış mihrakların” oyunu, o TEDAŞ bürokratını niye rezil ettiniz? Kabloları o mu kesti, ABD’ye gidip siber saldırıları o mu yaptı?