Google Play Store
App Store

Çözüm süreci tartışmalarında vites yükselten rejim, kendine yeni bir dokunulmazlık zırhı yaratmaya çalışıyor. En az bir dönem daha adaylık peşinde olan Erdoğan, Bahçeli ile beraber kalıcılaşma derdinde.

Rejim kendine zırh arıyor
Dervişoğlu’nun grup toplantısında fırlattığı urgana Bahçeli, İYİ Parti’yi asarak yanıt verdi. (Fotoğraflar: AA)

Politika Servisi

Ülkede ciddi bir yönetim krizi yaşayan rejim, 1 Ekim’de Meclis’in açılmasıyla beraber başlattığı ‘çözüm süreci’ tartışmalarını önceki gün MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başka bir boyuta taşıdı.

Siyasetin doğrudan gündemine oturan Öcalan çağrısı ise adım adım örüldü. Yerel seçimlerin ardından meşruiyetini yitirmeye başlayan, toplumsal desteğini ciddi anlamda kaybeden Erdoğan ve Bahçeli, başlatılan yumuşama tartışmalarından iç cepheyi güçlendirelim vurgusuna kadar kendilerini kalıcılaştırma hedefi olan yeni bir sürecin fitilini ateşledi.

Bahçeli’nin ‘Ne Kandil ne Edirne’ vurgusu Öcalan üzerinden gidecek bir süreci işaret ederken yaşananlar ‘devlet aklı’ söylemleri ile servis edilmeye başlandı.

Erdoğan’ın ‘İsrail’in gözü bizde’ söylemi ile iç siyasetteki herkesin kendi arkasına dizilmesini istediği beklentisi, Öcalan çağrısı ile beraber Ortadoğu politikalarını referans veren ‘büyük oyun’ söylemlerine dönüştü. Muhalefetten gelen tepkiler ise şimdilik temkinli olsa da rejim demokratikleşme adıyla yeni bir tahkim derdinde.

Öte yandan Bahçeli’nin çağrısının ardından DEM Parti’den de ‘Tecriti kaldırın Öcalan ne diyor hep birlikte görelim’ yanıtı gelirken tartışmalar dün de devam etti.

Bahçeli’nin çağrısını değerlendiren Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gülten Kışanak, CHP lideri Özgür Özel’in "El yükseltiyorum" sözlerine atıf yaparak şunları söyledi:

"Herkes el yükseltiyor ya, ben de el yükselterek çağrıda bulunayım. Ama el vererek de el yükseltmek istiyorum, sadece başkalarına talepte bulunarak değil. Belki 29 Ekim Cumhuriyet’in ilan edilişinin yıldönümü vesilesiyle sayın Öcalan’ın sesini duyabiliriz. Bu el yükseltenlere çağrı yapıyorum."

ÖZEL BİR SAVAŞ OYUNU BAŞLADI

Konuya ilişkin PKK Merkez Komite üyesi Helin Ümit’in açıklaması da dikkat çekti. Medya Haber’de katıldığı programda değerlendirmelerde bulunan Ümit, karşılaştıkları durumun normal olmadığını ancak bu girişimden hayırlı sonuç beklemenin de bir gaflet olacağını söyledi.

Bahçeli’nin açıklamalarını değerlendirirken bu gerçeklerin akıldan çıkarılmaması gerektiğini belirten Ümit, özel bir savaş oyunuyla karşı karşıya olduklarını ifade etti.

SAĞIN MİLLİYETÇİLİK YARIŞI BAŞLADI

Yapılan çağrı bir taraftan devlet aklı olarak sunulurken sağ cenahtan ‘teröristler’ söylemiyle tepkiler yükseldi. İYİ Parti Genel Başkanı Musavat Dervişoğlu da partisinin grup toplantısında Bahçeli’ye yüklendi. Dervişoğlu, geçmişte Bahçeli’nin Recep Tayyip Erdoğan’a ip atıp "Ben asamadım, sen as" şeklindeki sözlerini hatırlatarak, elinde tuttuğu idam ipini yere fırlattı. Dervişoğlu, "Al şimdi bu ipi baş köşede başının ucuna as" ifadelerini kullandı. Açıklamaların ardından ise Bahçeli’nin ipi istediği belirtilirken Dervişoğlu ipi Bahçeli’ye yolladı. Erdoğan’ın eski ortaklarından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise Erdoğan ve Bahçeli’ye çağrı yaptı. Davutoğlu, “Somut eylem planınızı açıklayın” dedi.

YENİ ŞAFAK DETAYINA DEĞİNDİ

Önceki gün ‘Gazi Meclis’i vurgusu yapan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ta Tarihi Kentler Birliği toplantısına katılmak üzere geldiği Urfa’da tartışmalara ilişkin konuştu. Yeni Şafak’ın ‘Öcalan’ın yeri İmralı’dır’ manşetine işaret eden Yavaş, "Yeni Şafak gazetesi de Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamaların tersine bir manşet attı. İlginç şeyler oluyor yukarıda. Göreceğiz hep beraber" ifadelerini kullandı.

İÇERİDE VE DIŞARIDA SIKIŞIK BİR İKTİDAR VAR

Öte yandan gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan EMEK Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan iktidarın iç ve dış politikada sıkışmışlığına dikkat çekti. 31 Mart yerel seçimlerinde belediyeleri önemli ölçüde kaybeden iktidar bloğuna dikkat çeken Aslan, rejimin kayyum politikalarıyla Kürt hareketini tasfiye etmeye yönelik adımlar attığını ve ekonomik kriz gibi sorunlar karşısında da toplum nezdinde inandırıcılığını yitirdiğini söyledi. Aslan, “Tüm bunları düşündüğümüzde iktidar açısında bir sıkışmışlığın ve çözümsüzlüğün olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız” dedi.

ANA NEDEN İKTİDARI KORUMA KAYGISI

BUPAR Araştırma Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Doç.Dr. Onur Alp Yılmaz ise yaşanan süreci değerlendirdi. İktidarın siyasi elitleri ve iktidara yakın kalemler Bahçeli’nin çıkışını 8 ana temaya dayanarak meşrulaştırmaya çalışıyorlar” diyen Yılmaz, “Şüphesiz Bahçeli’nin bu çıkışının ana nedeni iktidarı koruma kaygısı. Ancak bu 8 ana tema, iktidarın bu asıl gerçeği saklamak için kullanacağı argümanları içeriyor” dedi.

“Rejimin öne sürdüğü argümanların bugünkü temel işlevi, Soğuk Savaş döneminde ‘komünist tehdit’le aynı” diyen Yılmaz şöyle konuştu: O dönemde sermaye, bürokrasi ve siyaset nasıl imza attıkları her türlü rezilliği ‘komünist tehdit’ korkusunu örgütleyerek meşrulaştırdılarsa bugün de Cumhur İttifakı iktidarını ‘İsrail tehdidi’ ile ‘Ortadoğu’da değişen dengeler’ üzerinden meşrulaştırmaya ve korumaya çabalıyor.

ADAYLIKLA İSRAİL İŞGALİ AYNI TUTULACAK

Güvenlik kaygısını arttırmaya dayanan bu strateji, anayasa tartışması ve Öcalan’a yapılan çağrı gibi yöntemlerle DEM ve YRP gibi aktörleri hem elitler hem de taban bazında bölme amacını taşıyor. Öyle bir noktaya doğru gidiyoruz ki Erdoğan’ın adaylığına karşı çıkmakla ‘İsrail’in Türkiye’yi işgal etmesine alkış tutmak’ eşanlamlı kılınmak üzere ve kılınacak. Dış politika ve buna bağlı olarak Erdoğan’ın adaylığı Cumhur partileri tarafından ‘partiler üstü bir milli mesele’ olarak kodlanarak tartışılmaz bir hale getirilecek”

Yılmaz, rejimin argümanlarını ise şöyle açıkladı:

• İsrail tehdidine karşı iç cephenin güçlendirilmesi

• Çözüm süreci gibi değil... Çağrıyı terörün bitmeye yaklaştığı bir dönemde yaptı... Dolayısıyla acizlik değil meydan okuma

• Tarihi fırsat penceresi… Hep beraber terörün olmadığı bir Türkiye’yi inşa edelim… Siyasi hesaplara kurban edilmesin…

• Bahçeli’nin çağrısı değil, devlet aklı ve Bahçeli, hiçbir siyasi beklenti içinde değil.

• DEM’in silahlı mücadeleyle arasına sınır koyup koyamadığını test etme arayışı

• PKK’nın derdinin ve "uğruna mücadele ettiği" şeyin Kürtler ve Kürtlerin hakları mı, yoksa siyonist İsrail mi olduğunu teşhir etme iddiası ve Batı’nın Kürt kartını elinden alma çabası

“Bu maddelere bakıldığında Bahçeli’nin bu çağrısına karşı çıkmak, bir siyasi parti liderine değil, devlete, barışa ve milli güvenliğe karşı çıkmak ve İsrail’le iş tutmakla eşanlamlı kılınıyor” diyen Yılmaz, Yani Bahçeli’nin çağrısına karşı çıktığınızda aynı anda ahlaksız, vatan haini ve çıkarcı pozisyonuna düşmüş oluyorsunuz. Buradan Erdoğan’ın bir dönem daha adaylığından ve güvenlikçi kaygılardan başka bir şey çıkmaz” diye konuştu.

∗∗∗

İP CAMBAZLARINA ÜLKE BIRAKILAMAZ

Bahçeli’nin çağrısıyla beraber yaşanan gelişmeleri SOL Parti Sözcüsü Önder İşleyen değerlendirdi. “Kürt sorununun ülkenin demokratik dönüşümünün en önemli halkalarından birisi olarak ele alınarak acilen çözülmesi gerektiği açık” diyen İşleyen, “Ancak AKP ve MHP’nin bu sorunu çözmeyeceğini de biliyoruz. Bahçeli’nin uzanan elinde barış, Erdoğan’ın elinde kardeşlik olduğuna kimse inanmıyor olsa gerek” diye konuştu.

Önder İşleyen
SOL Parti Sözcüsü

İşleyen, şu ifadelere yer verdi: “Basit ama gerçek şu ki, Erdoğan’ın en az bir dönem daha başkanlık koltuğunda oturması için bir oyun sahneye konuluyor. Bu şekilde, çözülen rejimi ayakta tutarak, siyasal İslamcı rejimin geri döndürülemez biçimde kalıcılaştırılması amaçlanıyor.

Yirmi yılın sonunda, Cumhuriyet’in tüm birikimleri, parlamentodan yargıya tüm kurumları yok edilerek, MİT’ten orduya devletin tüm yapıları ele geçirilerek bir rejim kuruldu.

Mafyası, çetesinden tarikatçılara uzanan gerici güçler ittifakı şimdi girilen çözülme sürecini durdurmak üzere yollar arıyor. Normalleşmeden anayasa tartışmalarına; Öcalan’a çağrıdan iç cephe tahkimatına her şey bu yolun taşlarını döşemek üzere sahneye konuluyor.

Bunun için her şeyi kullanarak kah barış diyerek kah savaş diyerek, yapmayacakları şey yok. ABD’nin İsrail eliyle bölgeye yaydığı savaş içinde yeni Orta Doğu düzeni arayışında rol alarak da, BOP’un ikinci sahnesinde görev üstlenerek de yapılmak istenen bundan başka bir şey değil. Evet, bir kez daha söylemek gerekirse, tüm bunlar şimdi bütün toplumu büyük bir taassup dalgası içine sokan, büyük bir göçmen istilası altında ülkenin demografik yapılarını da değiştirerek güçlendirilen İslamcı faşist tek adam rejimini kalıcılaştırmak için yapılıyor.

Muhalefetten güç devşirmek üzere hazırlanmış bu oyunun parçası olmayı reddederek, şimdi tüm muhalefet güçleri toplumun tüm direniş dinamikleriyle birleşerek bu rejime son vermek üzere mücadele etmelidir. Böyle bir sorumluluk bilinciyle birleşerek, ülkenin kaderini ip cambazlarına bırakmamak üzere çalışmalıyız.