Rejim kurumsal inşasını tamamlıyor: Amaç sonsuza dek iktidar
Bir yanda “çözüm” rüzgarları eserken diğer yanda seçimlerin göstermelik yapıldığı, Meclis’in işlevsiz hale geldiği bir dönemin kapıları aralanıyor. Adım adım inşa edilen yeni rejim, engellere karşı yol temizliği yapıyor.

Politika Servisi
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda “ömrümün yettiği dek koltuğu bırakmayacağı” mesajı verdi. Erdoğan, aynı toplantıda ana muhalefet partisi lideri Özgür Özel’i de hedef alarak “başkomutanlık” sıfatıyla tehdit etti. “Haddini bilmezsen, haddini bildiririz” diyen Erdoğan’ın bu çıkışı kurumsallaşmaya çalışan rejimin en net tariflerinden biri oldu.
Bir yanda “çözüm” tartışmaları ve estirilmek istenen “bahar havası” diğer yanda ise peş peşe gelen kayyumlar, belediye operasyonları, belediye başkanlarına yönelik soruşturmalar, tutuklamalar var. Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını açıklayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na diploma üzerinden açılan altıncı soruşturma, siyasilere, gazetecilere, sokak röportajında konuşan yurttaşa, sosyal medyadan tepkisini dile getiren vatandaşa, kısaca yeni rejimle uzlaşmayan tüm kesimlere yargı sopası gösteriliyor.
Toplumsal rıza üretme şansı kalmadığını gören rejim, iktidarının ömrünü ancak daha da otoriterleşerek uzatacağını düşünüyor. Sandıkta yenilme ihtimalini ortadan kaldıracak formül ise Rusya, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerine benzer bir rejimin inşa edilmesinde aranıyor. Bunun gerçekleşmesi halinde seçimlerin göstermelik yapıldığı, Meclis başta olmak üzere devletin kurumlarının işlevini birer bire yitirdiği, muhalefetin etkisiz kaldığı, muhalefet liderlerinin cezaevlerine atıldığı, rakipsiz, yüksek oy oranlarıyla seçilen devlet başkanlarının sınırsız yetkilerle donatılarak hiçbir denetimden geçmediği, laikliğin kırıntılarının dahi süpürüldüğü, ülkenin gerici kuşatma altına alındığı bir yönetim biçimi ortaya çıkacak.
KIRILMA ANLARI
23. Yılına giren iktidar, bugünkü rejime çok kritik kırılma anlarından geçerek geldi. Hemen her dönem kendisine yeni ortaklar ve kullanışlı aparatlar bulmayı başardı. Ergenekon operasyonlarıyla başlayan dönüşüm, 2010’daki Anayasa Referandumu ile tarihi bir kırılma yaşadı. Yargının ele geçirildiği bu dönem, “vesayet rejimiyle hesaplaşma” olarak sunulurken “Yetmez Ama Evet” diyen liberal çizgi cehennem ateşine adeta odun taşıdı. Kürt hareketinin “boykot” tavrı da “hayır” cephesinde önemli gedikler açtı.
Fethullahçı çeteyle girişilen ortaklık 2013 sonrası bozulurken, bu tarihlerde başlayan ilk çözüm süreci de 2015’teki haziran seçimlerinde dağıldı. 7 Haziran seçiminde AKP’nin tek başına iktidar olamamasıyla başlayan süreçte Suruç ve Gar Katliamları başta olmak üzere bombalı saldırılar, sınır ötesi operasyon, Türkiye genelinde gözaltı ve tutuklamalar, Doğu ve Güneydoğu kentlerinde sokağa çıkma yasakları ve saldırılarda yüzlerce yurttaşın hayatını kaybettiği en karanlık dönemlerden biri yaşandı. 5 Aylık sürecin ardından 1 Kasım’da tekrarlanan seçimde AKP tek başına iktidar olmayı başardı.
Fethullahçı çeteyle bozulan ortaklık 15 Temmuz 2016’da kanlı bir darbe girişimine yol açtı. Darbe girişimi bastırılırken bu kez OHAL rejimi devreye girdi. Ülke KHK’larla yönetilirken akademisyenler, kamu görevlileri başta olmak üzere toplumun geniş kesimleri hedef tahtasına konuldu. Bu dönem yaratılan “Yenikapı Ruhu” AKP-MHP ortaklığına dayanan yeni rejimin sloganı oldu. Erdoğan’ın “Atı alan Üsküdar’ı geçti” dediği, 2017’deki Anayasa Referandumu ile bugünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kuruldu.
BUGÜNKÜ PLAN
Ardından gelen yerel seçimlerde rejimde gedikler açılırken muhalefetin hataları, AKP türevi sağ partilerle kurulan 6’lı Masa deneyimi ve Cumhurbaşkanı adayına odaklanan seçim stratejisi sonucu 14 ve 28 Mayıs seçimleri kaybedildi. AKP 23 yıllık iktidarında ilk ciddi sandık yenilgisini ise 31 Mart seçimlerinde aldı. İlk kez ikinci parti konumuna gerileyen AKP en önemli kalelerini de kaybetti. Ancak seçimin hemen ardından gelen yumuşama, normalleşme tartışmalarıyla nefes alan rejim, Ortadoğu’nun yeniden dizaynına göre dış politikada eksen değişikliğine giderek içeride “çözüm” süreci başlattı.
Muhalefet blokunu dağıtarak bir kez daha Erdoğan’a başkanlık koltuğunu sunmayı, rejimin kurumsallaşmasını sağlamayı amaçlayan süreç bugünlerde bir kez daha piyasa çıkan geçmişin “yetmez ama evet” çizgisinin ateşli savunucuları tarafından "bahar havası" gibi pazarlanmaya çalışılıyor. Tek adam rejimi devam ettikçe ülkeye barış gelmeyeceği, düne kadar Kürt sorununu inkar edenlerden demokrasi beklenmeyeceği ise ortada duruyor.
∗∗∗
REJİMİN YOL TEMİZLİĞİ
• Ülkeyi, toplumsal yaşamı, yargıyı ihtiyacına göre dizayn eden rejim, TMSF’den İklim Kanunu’na, LGBTİ+’ları hedef alan taslaktan dezenformasyon hamlesine dek yeni düzenin hukuksal zemini hazırlanıyor.
• TMSF yeni düzenleme ile önemli yetkiler aldı. Kurum, kayyum atanan şirketleri 5 yıl boyunca yönetebilecek. TMSF, Türk Ceza Kanunu ve terörün finansmanı suçlarında kuvvetli şüphe durumunda devreye girecek.
• Uzun süredir beklenen ve TBMM’de görüşülmeye başlanan, “Türkiye’nin ilk iklim kanunu” ile iklim krizinin ciddiyeti ve aciliyeti perdeleniyor. İklimi korumanın değil sermayenin çıkarlarına göre yok etmenin yolu açılıyor.
• AKP, “Aile Yılı” ilan ettiği 2025’te kadınları ve LGBTİ+’ları hedef alan düzenlemelerle saldırılarını yasalaştırmaya hazırlanıyor. Taslağın yasalaşması halinde söz konusu maddeye “Doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” deniliyor.
• Kamu ihale rejimini fiilen işlemez hale getiren iktidar düzenleme yapma hazırlığında. Alımları kolaylaştıran yöntemin muhalefetin de işine yaraması iktidarı rahatsız etti, ‘‘tasarruf’’ gerekçesiyle belediyelerin eli kolu bağlanacak.
• Daha önce Dezenformasyon Yasası ardından Etki Ajanlığı gibi düzenlemelerle gazetecileri, basın özgürlüğünü cezalandırmayı amaçlayan iktidar bu kez “Veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturma” suçunu yarattı. Teklif ayrıca görüşülmek üzere Genel Kurul’a geldi.
• Türkiye, 2011 yılında imzaladığı ve 10 Şubat 2012’de Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden 2021’de Erdoğan’ın bir gecede aldığı kararla resmi olarak çekildi. Karar kadınların yoğun tepkisine neden oldu.
• Yurttaşların özel hayatlarına müdahale etmeyi amaçlayan Siber Güvenlik Kanun Teklifi de Meclis’te görüşülüyor.