Meclis Başkanlığı ve Kültür bakanlığı yapan AKP’li İsmail Kahraman geçtiğimiz günlerde, AKP Genel Başkanını kurtarmak ve toplum önünde onun yerine şimşekleri kendi üstüne çekmek için ısrarla, laikliğin ve anayasanın ilk 4 maddesinin kaldırılmasını istedi.

Bu talep aslında AKP ve Erdoğan’ın da nihai hedefiydi! Ama milletin bam teline basan Kahraman oldu.

***

AKP ve onun gibi düşünenlere sormak lazım. “Bu 4 maddenin neresini değiştirmek istiyorsunuz? Devletin Cumhuriyet olmasına mı karşısınız? İnsan haklarına saygılı, demokratik laik, sosyal ve hukuk devleti olmasını mı istemiyorsunuz? Milli marşını, Başkent Ankara’yı ve bayrağını mı beğenmiyorsunuz?
Yoksa Türkiye’nin hâlå parçalanmadığına mı hayıflanıyorsunuz? Türk'ün Kürt'ün, Arap’ın Laz’ın Çerkez’in, Alevi'nin Sünni’nin eşit yurttaş olmasına mı karşısınız?" Açıklayın! Evet, ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere birçok dert yaşanıyor.

Sebebi belli. 20 yıldır AKP’nin tüm yönetim kadroları sinsice böyle bir kaosu yaratmak için çabaladı! Temel sorunun AKP olduğunu artık görmeliyiz!

Önce T.C ibareleri kalktı. Ulusal bayramlar kutlanmaz oldu. Ülkenin tüm değerleriyle oynandı. Atatürk’e hakaret edildi. Şehitlere kelle dendi. Saklayamadıkları kinle Cumhuriyet’in kazanımları haraç mezat satıldı. Ülke kaynakları yandaşlara peşkeş çekildi. Ekonomiyi çökerttiler. Tarımı yok ettiler. Adalet, hak özgürlük ortadan kalktı. Taraflı ve bağımlı hukuk düzeniyle kimsenin can ve mal güvencesi kalmadı! Daha ne yapılabilirdi ki? Bir cahil küme ülkeyi acımasızca tarumar ediyor. Sonra da utanmadan sağa sola laf yetiştirmeye çalışıyor. Oysa bir ülkede refah ve mutluluk laik demokrasinin varlığıyla eşdeğerdir! Laiklik olmadan hak ve özgürlükler olmaz. Laik bir düzende yargı bağımsız ve tarafsız olur.

Gelişmiş çağdaş ülkeler bu düzende yaşıyor. Dünyada “5 laik ülke var” demek yalancılıktan da öte fikri sahtekarlıktır! Dünyada var olan ülkelerin yarısı laik düzeni uyguluyor. Çünkü biliyorlar ki bu düzen, insan haklarına saygıyı, kültürel gelişmeyi ve ekonominin güçlenmesini sağlamaktadır. Bu düzende biat yoktur. Evrensel hukuk vardır! Laiklik günümüzde din ve devlet ilişkileri adına gündeme gelen temel tartışmadır. Soğuk savaş döneminin ardından dinin dünya siyasetinde ağırlığının artmış olması, laiklik tartışmalarının yoğunlaşmasına da sebep olmuştur.

Emperyalistler İslam ülkelerini, işgal altında tutabilmek ve yer altı kaynaklarını rahatça sömürebilmek için bu ülkeleri laik ve demokratik düzenin dışına atmışlardır!

Bilinen o ki; din, uyuşturucu gibi bağımlılık yaptıkça, emperyalist yayılmanın da önü açılmaktadır. Dahası, toplumların dine olan esaretleri yoğunlaştıkça, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeleri durur, refah seviyeleri düşer sonucunda toplumsal barış yok olur!

Demokrasiden, hak ve özgürlüklerden uzaklaşırlar. Devlet evrensel hukuk yerine şerri hukuku uygular. El, kol, kafa kesme öne çıkar! Kadın erkek eşitliği yok olur. Kadına zülüm, çocuğa tasallut başlar. Sonunda ölümler artar ve devlet bu hunharca yapılan katliamlara ses çıkaramaz! Vahim olansa, cahil bırakılan toplumun bu yapılanların farkında olmamasıdır.

Epey süredir destek ve güven kaybeden AKP, tekrar din tacirliğine başladı. AKP baştan beri laik düzene karşı olduğunu dile getiriyordu. Ayasofya Camii’nin açılmasıyla birlikte tam vazgeçildiğini açıkladı. Hatta Ayasofya İmamı, hilafetin gelmesi için duyurular yaptı. Bilinçli yada bilinçsiz. Halifeliği üzerinde tutanlar nutuk bile attı. Zaten hanedanlık kurulmuştu. Şimdide “laikliğin olmadığı dini bir anayasa yapacağız” diyorlar.

Muhtarlık görevini dahi verseniz yapamayacak bazı kişiler, parti başkanı olarak “ülkemizde laiklik tehlikede değildir” diyerek, AKP’nin uyguladığı bu sinsi politikaya yıllardır, bilinçli ya da bilinçsiz, alet oldular! Gelinen bu vahim noktada Millet İttifakı adı altında “Çağdaş Cumhuriyet"e sahip çıkanların oylarına talip olmaya çalışıyorlar! Ama laikliği ağızlarına almadan! İttifakın yapması gereken ilk iş hangi ilkeler üzerinde birleştiklerini açıklamaktır!

Sadece “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” demekle yetinilemez! Başta laiklik olmak üzere toplumu geliştirecek ve hasar görmüş Türkiye’yi yenileştirecek bir anlayış sergilenmelidir! Çağın teknolojisini ve demokratik hak, özgürlükler ve adaletle donatılmış felsefesini geleceğe taşıyacak bir düzen sözü de verilmelidirler... Bilinmeli ki toplum, Erdoğan düşmanlığı yerine devrimci bir karakterle yeni ve ileri dünya düzeni hayallerini bu ittifakta görmek ister!

***

Millet İttifakı'nın düzenlediği toplantılara sol partiler katılmıyor. Niye? Sol Parti, Türkiye İşçi Partisi, TKP, EMEP, HDP ve sayamadığım partiler, bu ülkenin dinamik, güvenilir ve vizyon sahibi siyasetçilerine sahipler. Aslında “Laik demokrasi"de birleşilerek, cumhuriyet taçlandırılacaksa mutlaka etkin ve ideoloji olarak yetkin sol partilerde bu bileşimin içinde olmalılar. Sol partiler düşünce zenginliğinin yanı sıra toplumun güçlenmesinde ihtiyaç duyulan enerjinin kaynağı olacaktır. Bugün ülkenin geleceği için düşünen ve tavır koyan hiçbir kimse ve kurumu öteleme lüksüne sahip değiliz. Siyasetin görevi umudu var etmek olmalı.