Google Play Store
App Store

Yeni Anayasa, İsrail saldırısı söylemi, çözüm süreci… Rejim yeni bir oyun alanı yaratırken ondan samimiyet bekleyen, normalleşmeyi savunan muhalefet ise neden sonuç ilişkisini hâlâ kavrayamadı. Rejimin kendini tekrar tahkim etmeye çalıştığını söyleyen siyaset bilimciler “Meşruiyet arayışına çıkan Erdoğan ve Bahçeli muhalefetin nerede duracağına karar verme çabasında” dedi.

Rejimde oyun bitmez
Bahçeli’nin Öcalan çağrısının ardından Erdoğan’ın Barzani’yle görüşmesi dikkat çekti. (Fotoğraf: AA)

Politika Servisi

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli ortaklığı ile varlığını sürdüren rejim, yeni dönem siyasetinde ipleri bir kez daha eline alma derdinde.

Muhalefet ile girilen normalleşme süreci ile nefes alan Erdoğan, Bahçeli’ye verdiği el uzatma görevi sonrasında süreci sonuna kadar desteklerken Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a “Örgütü tasfiye etsin, terörün bittiğini ilan etsin” çağrısı tartışmaları derinleştirdi.

Çözüm sürecinin detaylarının peşine düşen muhalefet ise rejimin kurmaya başladığı oyun alanının içine girmiş durumda.

İktidarın samimi olup olmadığı gibi birçok başlık tartışılmaya devam ederken ortaya atılan çözüm sürecinin, İsrail saldırıları üzerinden kurulan birlik beraberlik naralarının ve Anayasa tartışmalarının ‘asıl amacı nedir?’ sorusu yanıt bekliyor. Bu haliyle rejimin varlığını tartışmaktan çekinen Meclis muhalefeti, sürecin nasıl ilerleyeceğini dert edinmiş bir pozisyonda ilerliyor.

Tartışmalar devam ederken AKP kadrolarının DEM Parti mesajları da dikkat çekiyor. Son olarak AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, "DEM Eş Genel Başkanı Sayın Tuncer Bakırhan’ın ‘Kürtler iktidarla anlaştı diyenler bu ülkenin çözümsüz şekilde devam etmesini istiyorlar.’ sözlerine destek çıktı. Miroğlu, “DEM’e ister iktidar ister başkaları, kim merhaba dese, hafif bir diyalog kapısı aralansa, DEM’lilere hemen ‘iktidarla işbirliği’ suçlaması yapılır ve tuhaftır. Bu defa oyun tutmayacak gibi görünüyor. Sırrı Süreyya’nın Cumhurbaşkanımıza ve Devlet Bey’e nazik teşekkürü görmezlikten gelinemez” dedi.

Erdoğan’a eski yol arkadaşlarından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’dan destek verdi. Davutoğlu ‘Samimilerse çözüm sürecini destekleriz’ derken Babacan, sürecin ülke için olumlu olacağını ileri sürdü.

Öte yandan DEM Parti’nin bugün yapacağı eski Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş ziyareti de dikkatleri oraya çekerken CHP Lideri Özgür Özel’in de bir ziyaret gerçekleştireceği açıklandı. Edinilen bilgilere göre Özel, Demirtaş’ı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine yapacağı beş günlük geziden önce ziyaret edecek.

MANİDAR BARZANİ GÖRÜŞMESİ

İç siyaseti dizayn etmeye çalışan Erdoğan ise dün Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ile görüştü. Barzani’den hemen önce Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın ile kısa bir toplantı gerçekleştirdi.

Öcalan çağrılarının ardından gelen görüşmenin zamanlaması manidar olarak nitelendirilirken Erbil’den yapılan açıklamada görüşmede IKBY’de yapılacak seçimler ve Türkiye’nin Irak ve Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerinin geliştirilmesini, bölgedeki son gelişmeler ve ortak çıkarları ilgilendiren konuların ele alınacağını açıkladı.

Yaşanan süreçleri Siyaset Bilimciler Ahmet Murat Aytaç, Gülgün Erdoğan Tosun ve Cem Özatalay değerlendirdi.

REJİM KENDİ KRİZİNİ AŞMAYA ÇALIŞIYOR

Siyaset Bilimci Aytaç, “2010’lardaki süreçte, AKP yalnız Kürt açılımı ile değil Alevi açılımı, Roman açılımı gibi hamlelerle kendini ülke sorunlarına çözüm bulan güç olarak tahkim ediyordu. Ancak bugün rejim meşruiyet sorunuyla karşı karşıya. Bu bağlamda rejimin normalleşme ihtiyacı, rejimin meşruiyet krizini geniş bir toplumsal mutabakat zemini yaratarak aşma ihtiyacına denk düşüyor” dedi.

Aytaç şöyle konuştu: “Derinleşen ekonomik krize kadar içerideki otoriterleşmenin yarattığı yanlızlaşma, toplumun aşırı kutuplaşması, hükümet hesabına bile yönetim başarısızlığı olarak kaydedilmiyordu. Ancak uygulanan ekonomi politikalarının etkisi, “güvenlik” ve “beka” söylemiyle baskılama politikasını boşa çıkarınca durum değişmeye başladı. Ekonomik ve sosyal baskılar, toplumsal kutuplaşmanın rejimin toplumsal tabanını genişletmek için bir sınırlılık haline gelmesiyle birleşince normalleşme ilk olarak CHP ile iktidar arasında bir yumuşama vurgusuyla gündeme geldi. Rejimin anayasa değişikliğine duyduğu ihtiyaç, bugün yürürlükte olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adlı rejimin geniş bir toplumsal uzlaşı zemininde onay bularak meşruiyet krizini aşmasıyla ilgilidir”

Aytaç, “Ortadoğu’daki çatışmalara, İsrail ve İran gerginliğinin yan etkileri üzerine yapılan vurgu muhalefeti bir ulusal mutabakat zemininde nötralize etme amacına da matuf. Dolayısıyla, son gelişmelerin altında yatan temel dinamik, rejimin gelecekteki siyasi zorluklara karşı kendini daha dayanıklı hale getirme çabasının yanı sıra muhalefeti etkisizleştirecek bir savunma mekanizması olarak da görülmesi mümkün” diye konuştu.

Rejimin normalleşme ihtiyacı muhalefetin durduğu yeri ve böylesi bir süreçten elde edeceği kazanımların sınırını işaret de ediyor diyen Aytaç şu ifadelere yer verdi: “CHP ve DEM Parti gibi partiler için ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Kayyum atamadan kitlesel tutuklamalara kadar uzanan bir yelpazede ağır bir siyasi baskı altındaki bir gücün, “normalleşme” çağrısına kayıtsız kalamayacağı aşikar. Yine CHP Genel Başkanı Özel’in “cam tavan” olarak tarif ettiği sabit seçmen desteğin AKP tabanına erişerek aşma hedefi, normalleşmeye kapıyı aralamasında etkili oluyor. Gelgelelim mevcut haliyle normalleşme ve bir normale dönüş aracı olarak çözüm süreci, Türkiye’deki demokrasi ihtiyacının asgari programını bile temsil etmeyen bir düzeye denk geliyor. Kanımca muhalif bloğun işin bu boyutunu mutlaka göz önünde bulundurması gerekir.

PARÇALANMIŞ MUHALEFETİN SONUÇLARI OLUR

Gülgün Erdoğan Tosun ise “Rejimin belirli kesimlerde çözüm süreci olarak adlandırılan hamlesinin dış politika açısından bölgemizde yaşanan gelişmeler, iç politikada ise doğal olarak bu konuda yaşanma ihtimali olan gelişmelerle ve Anayasa tartışmaları ekseninde siyasal alanda yeniden mevzilenmelerle ilişkilendirilebilecek boyutta” dedi.

“İktidar ortaklarının hedeflere ulaşması doğrultusunda yeni bir tahkimatın oluşması mümkün” diyen Tosun şöyle konuştu: Kürt kanadının beklentilerine uygun yanıtlar verilirse iktidarla yakınlaşması, bunun sonucunda da parlamento içi ve dışında bu kesimden Cumhur ittifakına destek yönelimi oluşturabilir. Böyle bir yönelimin doğal sonucu, parçalanmış bir muhalefet, iktidarla Anayasa değişikliği başta olmak üzere belirli konularda işbirliği yapabilecek bir muhalefet üretebilir. Bunun anlamı; Cumhur İttifakının talep ettiği Anayasa değişikliğinin referanduma gidecek parlamento çoğunluğunun oluşması, hatta referanduma gerek kalmadan değişikliklerin ya da yeni bir Anayasanın kabulü olabilir. Böyle bir gelişme ise muhalefetin parçalanmış görünümünde Erdoğan’a yeniden Cumhurbaşkanı olma yolunu açabilir.

GÜNDEM ÜSTÜNLÜĞÜ İKTİDARA GEÇTİ

Başta CHP olmak üzere muhalefet barışın önünde engel olacak bir yerde konumlanma ya da öyle algılanmak istemiyor. Fakat süreç çok hızlı ilerlediği için partilerinin yararına ve ülke yararına nerede durmaları gerektiği konusunda da şimdilik bir netliğe sahip olduklarını söyleyemeyiz. Şurası da bir gerçek ki, yerel seçimlerden bu yana muhalefetin elindeki gündem belirleme konusundaki üstünlük iktidar kanadının eline geçmiş görünüyor. Önümüzdeki süreçte muhalefetin bu durumu tekrar kendi lehine döndürebilme olasılıkları-stratejileri üzerine kafa yorması gerekiyor.

İÇ VE DIŞ SİYASETTEKİ YENİ KURULUM

Erdoğan’ın iç ve dış siyaseti birlikte kurduğunu söyleyen Cem Özatalay ise, “Şu an için her şey ihtimaller zinciri. Uluslararası gelişmeleri de kullanan Erdoğan bir kez daha konum değiştiriyor ve bunun dışarıda da içeride de yansımalarını ortaya koyuyor. Yani oyunu iki yerden de kuruyor. Son süreçte dillendirilen Kürdistan formülü de bunun hem Ortadoğu ayağında hem de iç siyaset ayağında bir yere oturtuyor” dedi.

Özatalay, “Dolayısıyla bir dizi senaryoyu deneyebilir Erdoğan ancak ortaya atılan bu sürece muhalefetin nasıl cevap vereceği de önemli. CHP Lideri Özel, şimdilik Türkiyelileşme üzerinden Demirtaş ile görüşmeyi tercih ediyor. Kürt hareketi ise hem ABD ile hem Erdoğan ile masada oturacak görüntüsü veriyor” diye konuştu.