Lucian Freud’u evinin merdivenlerine kadar takip ederken, sanat eleştirmeni Sebastian Smee’nin gözüne bir şey takılır; stüdyo kapısının yanında, Freud’a ait “Francis Bacon’ın Portresi” ile hazırlanmış bir 'aranıyor' el ilanı. El ilanları, 1988’de Berlin Müzesi’nden çalınan eseri bulmak için yapılan başarısız kampanyanın bir parçası.

Bu ilan sebebiyle aklını kurcalayan sorular, Smee’nin; Freud ve Bacon/Picasso ve Matisse/Manet ve Degas/Pollock ve Kooning olmak üzere modern sanatçılar arasındaki ilişkileri inceleyen kitabı 'Rekabet Sanatı'nı yazmasına vesile olur. 'Rekabet' terimi ezeli düşmanların karşı karşıya gelmelerini akla getirse de Smee, modern dönem sanatçıları arasındaki ilişkilerde farklı bir şey keşfeder ve bu kalıbın modası geçmiş olduğunu düşünür; “Hayatımızda aklımızı çelen ya da etkilendiğimiz insanlar varsa -bu insanlar sanatçıysa, bakış açısı olarak- onlara doğru sürükleniyoruz ve bu sarhoş edici bir duygu. Aynı zamanda kendimizde eksik olabilecek şeylerin -eğer sanatçıysak, sanatsal yaklaşımımızda eksik olabilecek şeylerin- bilincine varıyoruz” der.

Freud her zaman portre çizmiş olmasına rağmen ve ilk portreleri çocuksu ve masum bir stile dayanırken, Bacon’ın risk alan, serbest, iç içe geçmiş resimleri, modelinin etrafını çevreleyen boşluğa olan ilgisi, genç sanatçı için ilham kaynağı olur. Freud sonraları; “Sanırım Francis’in serbest çizim tarzı, daha cesur olmam için bana yardımcı oldu” der.

Modern çağa kadar özgünlük, sanat eleştirisi için bir kriter değildir ve Smee bunun bir kriter olarak kabul edilmesini "her türlü problemi yaratan değişim” diye değerlendirir. “Bir kez özgünlüğü diğer şeylerden üstün tuttuğunuzda, sanatın niteliğini değerlendirmenize yardımcı olan diğer kriterleri kaybedersiniz.”

Matisse ve Picasso, yıllarca birbirlerini daha ileri noktalara taşımak üzere yeni deneylere ve daha geniş ufuklara ittiler. Başta, daha düz ve doygun kompozisyonlarda giderek parlaklaşan renkleri kullanma riskini alan Matisse’tir. Picasso özgün ve yetenekli olmasına rağmen, Matisse kadar sınırları zorlamaz. Fakat birlikte zaman geçirdikçe Picasso, Matisse’in gölgesinde yaşamaktan rahatsız olmaya başlar.

“Sanırım Matisse, Picasso’yu sanatsal kariyeri boyunca oldukça verimli hale getirecek şekilde istikrarsızlaştırdı” diye açıklar Smee. Bu, Picasso’nun Matisse’e sürüklenmesinin, denediği şeylerin ve ilhamlarının bir sonucudur. Aynı zamanda onu Matisse’ten uzaklaştırır, kendi kimliğini ve sesini bulmasını sağlar. Kısmen Matisse’i büyüleyen Afrika masklarından esinlenen Picasso, başyapıtı "Avignon’lu Kızlar" üzerinde çalışmaya başlar. Matisse de başlangıçta Picasso’nun kayırıldığını düşünürken, sonunda ilişkilerinin düşündüğünden daha akıcı olabileceğini fark eder, hatta Picasso’nun kübizminden de yararlanır.

'Rekabet'i piyasa olarak değerlendiren Carol Duncan ise; yüksek kültürün çok temel ama tipik biçimde göz ardı edilen bir özelliğinden bahseder: Profesyonel eğitim almış sanatçıların büyük çoğunluğunun muazzam bir fazlalık oluşturduğunu, bu fazlalığın da sanat piyasasının normal koşulu olduğunu söyler.

"Günümüzün hat safhada girişimci çağdaş sanat dünyasında sanatçıların çoğunluğu, fazladan yetenek ordusu gibi, işlenmemiş bir kaynak oluşturuyor-özellikle de büyük müzeler, piyasayı yönlendiren galeriler, sanat fuarları, bienaller, dergiler vs açısından bakıldığında."

"Öğrenciyken 'önceden başarısız olmuş' sanatçılarız, sanatçı olduğumuzda ise milyar dolarlık sanat ve eski eserler endüstrisini oluşturan parlak yıldızları göze görünmeden ayakta tutan âtıl bir karanlık madde gibiyiz."

'Başarısızlık', sanatın asimetrik ekonomi politiğini işleten bir şey; bu ekonomi politik, ona katkıda bulunan fikirlerin, beklentilerin, duyguların, emeğin ve hizmetlerin eşitsiz biçimde ödüllendirilmesi üzerine kurulu. Bu gölge oyuncular reel sanat dünyasının yeniden üretiminde toplu olarak merkezî bir rol oynuyorlar.

21. yüzyıl kapitalizmi için muhteşem bir model: Herkes katkıda bulunsun, çok azı karşılığını alsın, sermaye semirsin.

Kaynakça;

*vesaire.org'da Abigail Cain’in, Artsy’de yayımlanan 'Rekabet 20. yüzyılın ressamlarını nasıl biçimlendirdi?' adlı makalesi, kısa çevrisi; Selin Pervan

*Sanat ve Emek/Sanatçıların Birbirleriyle Rekabet Etmesi Kimin İşine Yarıyor?/skopbülten/Gregory Sholette,'in 'Let's Talk about the Debt Due' başlıklı yazısı, kısa çevirisi: Elçin Gen