Ortadoğu’nun kendine has sıcak gündemi, başka mevzularda kolay kolay kalem oynatmaya müsaade etmiyor maalesef ki. Askeri, politik akışın baş döndüren hızı, anlık değişen dengelerin yol açtığı trafik, ister istemez insanı içine çekiyor. Trump’ın “askerleri çekeceğiz” açıklamasından sonra dengelerin sarsıldığı Suriye’de roller yeniden dağıtılmaya çalışılırken, ABD askeri/sivil bürokrasisinin bugünkü Ankara çıkarması kritik önemde. ABD heyeti yüzyıl […]

Ortadoğu’nun kendine has sıcak gündemi, başka mevzularda kolay kolay kalem oynatmaya müsaade etmiyor maalesef ki. Askeri, politik akışın baş döndüren hızı, anlık değişen dengelerin yol açtığı trafik, ister istemez insanı içine çekiyor.

Trump’ın “askerleri çekeceğiz” açıklamasından sonra dengelerin sarsıldığı Suriye’de roller yeniden dağıtılmaya çalışılırken, ABD askeri/sivil bürokrasisinin bugünkü Ankara çıkarması kritik önemde.

ABD heyeti yüzyıl önceki Sykes-Picot Anlaşması’na benzer bir paylaşım planıyla gelirken, kapalı kapılar ardında ne tür pazarlıkların yapılacağı muamma. Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, IŞİD ile Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Jeffrey ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dunford’tan oluşan heyet ellerindeki “renkli haritalar”la Ankara’yı kızdırmayacak, ama Kürtleri de kaybetmeyecek formüller peşinde.

Ortalıkta çeşitli senaryolar boy gösteriyor.

TÜRKİYE NASIL TESKİN EDİLECEK?

Yeni Osmanlıcılar ABD’nin çekileceği üslere Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konuşlanması için hevesli. Bu niyet defalarca en yetkili ağızlarca deklare edildi. Ancak ne tür bir seçeneğin kullanılacağına dair mutabakat yok.

Birinci senaryo: Tampon bölge

ABD’nin YPG/SDG ile olan münasebetinden rahatsız olan Türkiye’ye sınırlı operasyon izni verilerek, oluşan öfkenin teskin edilmesi gündemde. Ankara’nın Fırat’ın doğusundan Dicle’nin batısına uzanan güzergâhta 15-20 kilometre derinlikte geçici bir tampon bölge kurması planlar dâhilinde. Bu senaryoda YPG/SDG kuvvetleri sınırdan aşağıya güneye indirilecek.

İkinci senaryo: Menbiç’e operasyon

Fırat Nehri’nin batısında kalan YPG/SDG’nin son günlerde Suriye devletine bırakma kararı aldığı Menbiç ile Takva barajının altında Rakka’nın hemen üstündeki küçük dar bölgeye Türkiye’nin girmesine izin verilmesi de seçenekler arasında. Menbiç, Ankara’yı teskin etmek, sinirlerini yatıştırmak için gözden çıkarılabilecek çok da stratejik olmayan bir bölge.

Üçüncü senaryo: Rakka-Deyrizor’a harekât

ABD’den doğacak boşluğa hevesli olan Yeni Osmanlıcılar, ABD yerine Suriye içlerinde Fırat nehri boyunca konuşlanmaya hevesli. Buradaki misyonunu bölgesel taşeronlarına ya da NATO’ya havale etmek isteyen ABD açısından, kendisine sadık olmak koşuluyla hangi aktörün ihaleyi aldığının önemi yok. Seçenekler arasında en zorlusu olsa da masadaki senaryolardan birisi de

KÜRTLER NASIL KORUNACAK?

ABD’nin çekilme ihtimaline karşı Rusya ve Suriye’ye yanaşan Suriye Kürtleri’nin pozisyonu bölgesel denklemde önemli. Washington yeni müttefiklerini kaybetmeyi göze almış değil. “ABD askerleri, Kürtleri korumaya yönelik bir anlaşma olmadan çekilmeyecek” diyen Bolton, Ankara’dan önceki durağı Tel Aviv’de, Türkiye’nin ABD ile koordine olmadan herhangi bir askeri müdahalede bulunmaması konusunda uyardı. “Koruma”nın nasıl olacağı meçhul.

Birinci senaryo: Uçuşa yasak bölge

Fırat’ın doğusundan çekileceğini açıklasa da, her fırsatta Kürtleri koruyacağını deklare eden ABD’nin, “uçuşa yasak bölge” ile bu planını devreye sokması gündemde. Bu seçenek ile koruma sağlanan Kürtlerin Şam-Moskova cephesine yanaşmasını da frenlemiş olacak. Uçuşa yasak bölge formülasyonu daha önce Irak’ın kuzeyinde denenmişti.

İkinci senaryo: TSK yerine Arap askeri

ABD, Ankara’nın olası hamlesinin sadece Kürtlerden değil, Araplardan da tepkiyle karşılanacağını farkında. Olası tepkileri hesaba katan ABD’nin, kendisinden doğacak boşluğu Arap ülkelerine bırakma seçeneği de burada devreye giriyor. BAE, S.Arabistan, Bahreyn gibi Arap ülkeleriyle Mısır’dan asker ihtiyacının karşılanması olası. Bir nevi Sünni NATO’nun ABD yerine bölgeye intikali.

TEHLİKELER, RİSKLER

Bugünkü Ankara pazarlığından ne çıkacağı belirsiz ancak, ABD’nin bölgeye dair her planının kaosu daha da büyüteceği aşikar. ABD emperyalizminin dümen suyuna gitmek aktörlerin her biri için büyük risk. IŞİD ile mücadele bahanesiyle ABD’nin gazıyla Türkiye’nin Suriye-Irak sınırındaki Abu Kamal’i de uzanan 350-400 kilometre derinlikteki bölgeye inmesi risklerin en büyüğü. Ankara’nın ABD’ye ısrarla “YPG ile değil benimle çalış, IŞİD’le mücadeleyi ben üstleneyim” çıkışı ülkeyi Suriye çöllerinde yeni maceralara sürüklemek demek.