Reprezantlar, pazarladıkları ilaç veya tıbbi malzemeyi her derde deva iksir gibi tanıtır. Politikacılar da öyle, onlar da ilaç pazarlamacıları gibi siyasi kararlarının olumsuz yönlerinin görülüp tartışılmasından hoşlanmazlar.  Diyorlar ki 2023 Vizyon Belgesi’nin hiç mi olumlu bulduğun tarafı yok! Ben de diyorum ki yoğun bakıma alınmış yani komadaki hastaya verilecek ilacın önce yan etkisine bakılır. Bizler, hastanın […]

Reprezantlar, pazarladıkları ilaç veya tıbbi malzemeyi her derde deva iksir gibi tanıtır. Politikacılar da öyle, onlar da ilaç pazarlamacıları gibi siyasi kararlarının olumsuz yönlerinin görülüp tartışılmasından hoşlanmazlar. 
Diyorlar ki 2023 Vizyon Belgesi’nin hiç mi olumlu bulduğun tarafı yok! Ben de diyorum ki yoğun bakıma alınmış yani komadaki hastaya verilecek ilacın önce yan etkisine bakılır. Bizler, hastanın refakatçisi olarak bunu yapıyoruz.

16 yıldır uygulanan yöntem, ayakta tedavi edilecek hastayı yoğun bakımlık etmişse sadece doktorun değil, başhekimi ve konsültasyon raporu vermiş tüm diğer ekibin değişmesi gerekir. Ayrıca başını kapısından uzatanı enfekte eden hastaneyi sil baştan temizlemek gerek. Bunca yıl sonra tedaviye ilk başlayan doktor, kullandığı ilaçların muadilinin yazılı olduğu bir reçeteyle ‘ben bu hastayı iyileştireceğim’ diye yeniden ortalıkta belirdiğinde ondan umut bekleyen (kimse kusura bakmasın ama) ya zır cahildir ya da hastanın ölümü umurunda değildir.
Eğitimin yoğun bakımda olduğunu söyleyen geldiğimiz noktanın sorumlularından biri olan Ziya Selçuk’tu; Selçuk, hastayı ölüm odasına sevk eden hastane, hastane sahibi ve ekibiyle sağaltacağını vaat ediyor bize! Güveni sarsılmış hasta ve yakınlarını ikna edebilmek için ise reprezantlarını devreye sokuyor!

Halkı soyup soğana çeviren eğitim tüccarları boş durmuyor: Ziya Selçuk’la yakaladıkları ikinci fırsatla “sektör” dedikleri eğitimdeki paylarını katlama düşü kuruyorlar. Konuşuyorlar, konuştukça ağızlarındaki bakla dökülüyor.
Hürriyet bu hafta üç özel öğretimciyi konuşturdu. Dershane işletmecisiyken bu iktidar sayesinde üniversite sahibi olmuş Mustafa Aydın, eğitimin sorununu “performans, hesap verebilirlik ve rekabet” noksanlığı olarak tarif etti. “Arkasındaki siyasi iradeyi ortaya koyar bir şekilde paylaşılmış” bulduğu Vizyon Belgesi’nin umutları yeşerttiğini dile getiren ERG direktörü Batuhan Aydagül “sabırlı” olmamızı telkin ediyor! TEDMEM’den Sabiha Sunar politik dili kullanmadaki acemiliğinden olsa gerek Selçuk’un “uygulamayacağız” dediği öğretmen performans değerlendirme sistemiyle ilgili olarak “Şüphesiz ki eğitimde öğretmen performansının ve bu performansla doğrudan ilişkili olan eğitimin kalitesinin geliştirilmesi için etkili bir performans değerlendirme sisteminin tasarlanması ve uygulanması gerekiyor. “ diyor…

TED başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ise iki yıl üst üste gelişme göstermeyen öğretmenlerin müdür, müdür yardımcısı, zümre başkanı ve müfettişten oluşan komisyon kararıyla işine son verilsin dedi. Pehlivanoğlu, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan iktidarın, laik öğretmenlerin görevine son verecek ve aynı zamanda “gelişme”nin ölçütünü belirleyecek müdürler komisyonunun “etik ilkelere, somut delillere dayanmayan kararı hakkında işlem yapılmasını” öneriyor!

Cumhuriyet gazetesininki ise tam bir fecaat! “Eğitimi 5 yılda yeniden şekillendirecek plana Cumhuriyet ulaştı” başlığı altında “MEB’in 5 yıllık planda bütün kademeleri ile kendisini yenileme kararı aldı. Bakanlık bürokratik yapısı ve mevzuatı, okul yöneticileri, öğretmenler ve eğitim tüm kademelerinde kökten değişiklikler yapılacak.” gibi muhabirine ulaştırılan herkese açık bilgilerle umut tacirliği yapıyor.

Cumhuriyet olayın farkında mı bilmiyorum; ama bildiğim bir şey var ki o da bu tür “sızdırma” haberlerin, seçime giderken zorlanacağı bir konuda hükümet politikalarının kabulünü kolaylaştıracağı, cumhuriyetçilerin umudunu kıracağıdır.