Yeni bir çağın arifesindeyiz. Kapitalist emperyalist düzen krizde. Neoliberal ekonomik buhran derinleşiyor. Ticaret savaşlarının, askeri müdahalelerin, hegemonya, nüfuz, güç mücadelesinin tırmandığı, “yeni bir dünya savaşı”na doğru yol alındığı mevcut siyasal iklim, fena halde yirminci yüzyılın ilk evresindeki kaotik dönemi çağrıştırıyor. Müesses nizamın çöküşü gelişmiş coğrafyalarda yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtlığı ve milliyetçiliği de körüklüyor. Jonhson’lar, Trump’lar, Duter’teler, Salvini’ler, Orban’lar, Netanyahu’lar, Le Pen’ler, Wilders’ler hepsi de bu düşmanlıklar üzerinden yükselen sağ/aşırı sağ, muhafazakâr, popülist liderler.

SOKAKLARDA İKİ FARKLI DALGA

Egemenler arası paylaşım kavgasında rekabet kızışırken, dünyanın dört bir tarafında sokaklar, meydanlar kaynıyor. Ancak sokaklara çıkanlar bir bütünlük oluşturmuyor; homojen olmayan ikili bir dalga, ayrışma söz konusu.

Kendi içlerinde farklılıklar arzetseler de büyük bölümü küresel kapitalizmle sorunu olan, ilerici bir nitelik taşıyan, emekten, özgürlüklerden, adalet ve eşitlikten yana hareketler. Sokaklara çıkanlar sadece “ilerici” değil tabii ki. Madalyonun bir de diğer yüzü var. Yabancı düşmanı, ırkçı, faşist, gerici reaksiyoner, mezhepçi çeşitli hareketler de var.

1)İlerici/sol hareketler: Artan yoksulluğa, adaletsizliğe, zamlara ve kötü yönetimlere karşı da direniş hareketleri ve isyan dalgası büyüyor. Latin Amerika’dan Asya-Pasifik’e, Avrupa’dan Ortadoğu’ya yerkürenin her bir köşesinde toplumsal çalkantılar var. Fransa’da Sarı Yelekliler’in eylemleri bir yılı aştı. Lübnan’da iki aydan fazladır eylemler sürerken, Irak ve Şili’de de bir ayı geride bıraktı. Kolombiya’daki halk hareketi de haftalardır devam ediyor.

2) Gerici/faşist hareketler: Küresel finansal krizin ardından özellikle Avrupa’da bu tür hareketlerin yükselişe geçtiklerini görüyoruz. Bazı yerlerde çok ciddi bir faşizan sokak gücünü oluşturuyorlar. ‘Sınır devriyeleri’ kurarak, insan avına çıkanlar da var, Orban, Salvini, Duterte gibi liderlerin ayak işlerini görenler de. Bulgaristan, Macaristan gibi çeşitli Doğu Avrupa ülkelerinde sınır bekçiliği de yapabiliyorlar. Hong Kong’da ABD marşı eşliğinde müdahale talep eden göstericiler ile Veneuzela’da benzer bir arzuyla her türlü provokasyonu yapanlar en can alıcı örnekler. Bu hareketler sokaklara çıksalar da direniş hareketleri kapsamında değerlendirilemez.

FAŞİZME KARŞI 100 BİN ‘SARDALYA’

Bugünlerde birinci gruptaki direniş dalgasına eklemlenen yeni bir hareket ayrı heyecan yarattı. İtalya orjinli hareket kendisine ‘Sardalyalar’ adını veriyor. Meydanları ‘balık istifi’ doldurmayı hedefledikleri için kendilerine bu ismi seçen faşizm karşıtı ‘Sardalyalar’ hareketi, ilk eylemini 14 Kasım’da ülkenin kızıl kentlerinden Bologna’da yaptı.

Irkçı lider Salvini’ye karşı her hafta meydanları dolduran ‘Sardalyalar’ son olarak yüz bin kişiyle Roma’da sokağa döküldü. Faşist Lig Partisi’nin göçmen karşıtı politikalarını protesto eden hareketin liderlerinden olan beden eğitimi öğretmeni Mattia Santori, hoşgörüsüzlüğe, sağ popülizme, milliyetçiliğe karşı olduklarını söylüyor. Bir ay önce başlayan hareket dalga dalga büyüse de hükümet ve muhalefete mesafeli olduğunu deklare eden ‘Sardalyalar’ın naif söylemleri, ideolojisiz yapıları, bir stratejiden yoksun olmaları ve siyasal tahayyülleri nedeniyle Podemos gibi bir yapıya dönüşmesi içten bile değil.

DİRENİŞ HAREKETLERİ NEREYE?

Podemos, Sardalyalar, Sarı Yelekliler… Birbirilerine hayli benzeyen, Akdeniz esintileri taşıyan, ‘Latin Avrupa’nın nevi şahsına münhasır hareketleri. Bu direniş hareketlerinin belli bir süre sonra sönümlenme, ya da düzen içinde yok olmasına karşı solun devreye girmesi şart. Bu yapılmadığı takdirde hareketin bileşenlerinin büyük bölümünün zamanla ‘yeni faşizmin’ kitle gücüne dönüşmesi kuvvetle muhtemel. Bütün bunlar olurken zamanın ruhunu yansıtan, kendiliğinden gelişen bu tarz hareketlere öncülük yapamadığının farkında olan sol da çeşitli arayışlarda. “Avrupa’yı resetleyelim, sola gidelim” sloganıyla İspanya’nın Benalmádena kentinde bir araya gelen Avrupa solunun üç günlük kongresinde, solun kendisini yenileyerek sürece önderlik yapması ele alındı. Arayışlar, arınmalar, yeni yol haritaları… Solun silkinerek ayağa kalkma zamanı.