Ressam Reyhan Abacıoğlu’nun son dönem resimlerinden oluşan özel bir seçki “Soneler” adıyla İzmir Art Shop Sanat Galerisi’nde. Eskimolar karı elli sözcükle tanımlarmış ya, o da hüznü bin bir sesle tanımlıyor; resminin caz halleriyle.

Resmin caz hali

İbrahim Karaoğlu

Yıllar önce, Johanesburg’daki bir konferansa “Birleşmiş Milletler” kültür elçisi olarak gönderilip, caza uyarladığı Balkan ve Anadolu ezgileriyle dolu coşkulu bir konser veren ünlü caz sanatçımız Yıldız İbrahimova ile Güney Afrika dönüşü, evinde buluşmuştuk. Afrika’nın renkleri, sesleri ve konser üzerine söyleşirken; söz dönüp dolaşıp renkler ve müzik oldu. John Cage’in renkli notasyonlarını anlatmaya başladığında, çok özel bir sürprizle, konsolundan Cage’in “Aria” kitabını çıkarmıştı. Yirmi sayfalık kitapta; göz alıcı renkler, grafikler ve birbirinden farklı dillerdeki sözcüklerle oluşmuş caz notasyonları vardı. Onları gördüğümde, ressam Reyhan Abacıoğlu’nun, sesi ve susu duyumsatan resimlerini anımsamıştım. Çünkü onun resim serüveninin en önemli varyantlarını, farklı izleklerini yakından izlediğim dönemlerden, her bir resminin; içindeki seslerin tınısını renklerle caza dönüştürdüğü hali belleğimdeydi hep.

resmin-caz-hali-854744-1.
Fotoğraf: Aykut Uslutekin

TUVALE YANSITTIĞI AURA İÇLİ BİR ÇIĞLIK GİBİ

Eskiden, ne zaman atölyesinde buluşsak, herhangi bir resmine baktığımda; renklerin salınımını ve tuvale ritmik dalgalarla yayılarak oluşturduğu aurayı içli bir çığlık gibi duyumsardım. “Niye böyle?” diye sorardım. “Bana benziyor resimlerim.” derdi. “Çığlıkları içlerinde saklı... Yaşadığım çağın tüm çirkinliklerini görüp duyumsadığımda, yaratma sancısı başlıyor. Kişi yaşamın her formuna, her boyutuna merakla, sakınımsız yaklaştığında daha bir yoğun hissediyor yaşadıklarını. Yaşama dair çok şey birikiyor içinde. Öz dışavurum kaçınılmaz oluyor. Yaratma itisi resme dönüştürüyor biriktirdiklerimi. Hiç doyuma ulaşmayan bir iti yaratma. Bildiğim tek yaratma biçimi de resim benim için... Yaşamla aramdaki dengeyi korumak için, çıldırmamak için, yaşama karşı sorumluluğumu ve biriken yükümü dışa vurmak için, yaşamı çoğaltmak ve savunmak için...” diyerek, yine kaldığı yerden başlardı resmine.

Yıllarca sayısız sergiler açtı. Ulusal ve uluslararası çok özel projelerde birlikte olduk çoğu kez. Delacroix’dan Rodin’e, Picasso’dan Dali’ye, Beuys’dan Le Corbusier’e kadar dünya ustalarının yapıtlarının bulunduğu, küratörlüğünü yaptığım “Ellerin Büyüsü” sergisinde yer alan resmi Alman Koleksiyonerler Prof. Hans Zilch koleksiyonunda şimdi. Ve on yıl önce küratörlüğünü yaptığım “Bavulum Dolu Sanatla” sergisinden de bir resmi “Goslarer Museum” koleksiyonunda. Yurt içi ve yurt dışında pek çok koleksiyonda da resimleri var Reyhan’ın.

Son dönem resimlerinden oluşan özel bir seçki “Soneler” adıyla İzmir Art Shop Sanat Galerisi’nde İzmirlilerle buluşuyor. Şair Ali Günvar’ın, İtalya’da “En İyi Şiir” Ödülü alan “Soneler” kitabıyla aynı adı taşıyor sergi. Ve o kitabın kapağı da Reyhan’ın “Soneler” resimlerinden biri. Yine caz var görsel sonelerin içinde. Resminin ritmik müzikalitesi görsel bir dinleme estetiği yaratıyor. Fransız şair/ressam/eleştirmen Paul Claudel’in sanat üzerine yazdığı metinlerden oluşan “Göz Dinler” kitabı geliyor aklıma. Çünkü Reyhan’ın yapıtları da gözle dinlenen, ruhumuza caz üfleyen resimler.

“Yaşamdan aldıklarımı, resim olarak geri veriyorum dünyaya. Yannis Ritsos, Bilge Karasu, Aslı Erdoğan, Ali Günvar, Bahadır Bayrıl, vb. pek çok şair/yazar... Ingmar Bergman, Michael Haneke, Tony Gatlif, Nuri Bilge Ceylan vb. sinemacılar... İlle de müzik... Ve adı Nil olan bir çocuk ve onun resimleri... Ve yaşamın kendisi, daha çok acısı ve hüznü etkiliyor resimlerimi.” diyen Abacıoğlu bir caz ustası aslında. Yalnızca doğaçlama ritimleri yansıttığı için değil, metaforlaştırdığı şeyleri cazın hüznüyle büyülediği için de... Hani, Eskimolar karı elli sözcükle tanımlarmış ya, Reyhan da hüznü bin bir sesle tanımlıyor; resminin caz halleriyle.