Laboratuvar ortamında üretilen yeni fotoreseptör hücrelerinin dejenere olmuş retinaya verilmesi ile yeni hücreler oluşturulabilmekte ve ışık algısı yerine getirilebilmektedir. Henüz kliniğe adapte olmasa da bu çalışma umut vericidir ve ileride kendinden söz ettirecektir

Retina hastalıklarında hücresel tedaviler

Retina, merkezi sinir sisteminin bir uzantısı olan gözlerimizin en iç tabakasıdır. Nesnelerden yansıyan ışınların toplandığı bu yapı, farklı hücrelerden oluşur. Retinanın ana görevi herhangi bir görüntüyü kimyasal uyaranlara dönüştürüp beyindeki görme merkezine ulaştırmaktır. Retina aynı zamanda vücudun biyolojik saaatini düzenlemek ve üç boyutlu mekansal algıyı yaratmak gibi önemli işlevlere de sahiptir. Retina çeşitli hücrelerden oluşur.

Örneğin, ışığı alan fotoreseptörler renk ve kontrast derinliğini yaratırken retina sinirleri fotoreseptörlerde başlayan sinyal mekanizmasını beyne iletir. Bu iki hücre tipinin arasında birçok ara sinir hücresi bulunur ve etkili sinir iletiminin oluşturulmasında bu hücreler elzemdir. Retina, karmaşık bir yapıya sahiptir. Birçok farklı hücre tipinin zarar görmesi sonucu çeşitli retina hastalıkları ortaya çıkar.

Örneğin, retinitis pigmentosa bir dejeneratif hastalıktır ve gece görüşü ile bir noktaya odaklandığımızda o noktanın etrafını da algılamamızı sağlayan evrimsel bir adaptasyon olan çevresel görüşün azalmasını beraberinde getirir. Makular dejenerasyonda ise retinanın merkezi yok olur ve görüntünün ortası bulanıklaşır, tünel görünümü denen durum oluşur. Birçok retinal hastalıkta önem arz eden hücrelerden bazıları ortadan kaybolur ve bu hücrelerin yerine yenisi yapılamadığı, yani doku kendisini yenileyemediği için de hastalarda körlüğe kadar gidebilen bir gerileme görülür.

Gen terapisi bazı koşullarda mümkündür

Retinal nörodejeneratif hastalıklar için şu anda bir tedavi yoktur ancak çeşitli klinik denemeler yapılmaktadır. Yaşa bağlı makular dejenerasyon (AMD) retina hastalıklarından en sık görülenlerinden biridir. AMD için gerçekleştirilen klinik denemelerden birinin temelinde, bağışıklık sisteminin normalin üzerinde seyreden etkinliği sonucu komplement sistem denen bir mekanizmanın işlevinin retinanın fonksiyonunu bozduğu hipotezi yatmaktadır. Çalışmaya göre, CD59 denen bir hücre yüzeyi proteininin, retinanın bağışıklık sistemine tepki vermesini önlediği ve gen terapisi metoduyla retinanın dejenerasyonunun bir ölçüde durdurulabildiği düşünülmektedir. Gen terapisi, genellikle virüsler kullanılarak istenilen genlerin insan DNA’sına eklenmesi amacını taşır. Örneğin mutasyona uğramış bir gen kopyasının yarattığı bir hastalığı, normal bir kopyanın istenilen hücrelere verilmesi ile çözmek bazı koşullarda mümkündür. AMD için de deneysel çalışmalarda belli virüsler kullanılarak CD59 proteininin retina hücrelerinde etkin hale getirilebildiği ve böylece komplement sisteminin kötü etkilerinin azaltılabildiği öne sürülmektedir. Başka retina hastalıkları için de virüs kullanılan gen terapisi çalışmaları vardır. Örneğin retinitis pigmentosa için bu tarz klinik çalışmalar devam etmektedir. Ancak bu metodlar hala erken deney aşamasındadır. Bazı araştırmacılara göre çeşitli klinik öncesi bulgular çok inandırıcı değildir ve her ne kadar zararlı olmayan tipleri kullanılıyor olsa da adenovirüs gibi virüsler ile gerçekleştirildiği için uzun vadede güvenlik konusunda kaygı uyandırabilmektedir.

Yamanaka’nın metodu geliştirme aşamasında

AMD için başka bir yöntem, 2014 yılında Japonya’nın RIKEN enstitüsünden gelmişti. AMD’de bozulduğu bilinen retinal pigment epitel hücrelerini laboratuvar ortamında oluşturup hastalara nakleden araştırma grubu, bazı hastalarda görmede iyileşme kaydetmişti. 2012 yılında tıp alanında Nobel ödülü alan Shinya Yamanaka’nın keşfettiği ve birçok laboratuvar tarafından geliştirilen, günümüzde yaygın bir metod olan iPSC teknolojisini (herhangi bir hücreyi laboratuvar ortamında istenilen hücre tipine çevirebilmek) kullanarak gerçekleştirilen bu tedavi denemesi, oldukça pahalı ve bazı biyolojik komplikasyonlara yol açtığı için halen geliştirme aşamasındadır ancak umut vermektedir.

Bir diğer deneysel çalışma ilk aşamada deney hayvanlarında başarılı sonuçlar vermiştir. Fotoreseptörlerin kaybolmasına çözüm arama amaçlı olan bu çalışmada laboratuvar ortamında üretilen yeni fotoreseptör hücrelerinin dejenere olmuş retinaya verilmesi ile yeni hücreler oluşturulabilmekte ve ışık algısı yerine getirilebilmektedir. Henüz kliniğe adapte olmasa da bu çalışma umut vericidir ve ileride kendinden söz ettirecektir.

Retinal hastalıklar özellikle yaşlanan nüfusta oldukça yaygın bir sağlık sorunudur. Merkezi sinir sisteminde bir hücresel terapi imkanına en yakın olduğumuz yer retinal hastalıklar olsa da hâlâ bir tedaviden uzağız. Yine de, hızlı teknolojik ve bilimsel gelişimler, bu durumun kısa süre içinde değişeceği umudumuzu taşımamızı sağlıyor.

cukurda-defineci-avi-540867-1.