Bir haftayı aşkın bir süredir Réunion Adasındayım.

Bir haftayı aşkın bir süredir Réunion Adasındayım. Burası Hint Okyanusu’nda bir Fransız toprağı. Dört tarafı okyanusa açılan, dört dinden insanların ve dinsizlerin, başka kıta ve kültürlerden gelenlerin barış ve huzur içinde, iç içe yaşayabileceğinin kanıtı bu ada, Madagaskar ile Mauritius arasında yer alıyor. Konuşulan diller Fransızca ve Kreyol. Başta bir İngiliz kolonisi olan sonra da Fransız himayesi altına giren Réunion adası haritada hiçbir ülkeye ait değilmiş gibi küçücük ve uzak dursa da burada Fransadasınız. Kişi başına düşen gelir ve düzen size Avrupa’yı hatırlatıyor zaten hemen. Herkes güne çok erken başlıyor ve zaman yavaş akıyor. Kimsenin acelesi yok. Yavaş yürüyorlar, yavaş araba kullanıyorlar. Biri arkadaşına selam verip, bir iki dakika sohbet etmek için arabasıyla yolun ortasında durabiliyor. Şaşırtıcı olanı kimse kornaya basmıyor, kimse söylenmiyor. Bu acelesizlik şehir hayatından gelenlerin kimilerine huzur veriyor, kimilerince bir yerden sonra sinirini bozucu bulunuyor. Ama ada halkı alışkın. Burası romantik bir tatil ya da balayı adası altında tanıtılan adalardan değil. «Kolay turistler» için çok fazla seçenek sunmuyor. Bembeyaz kumlara uzanıp sakin, turkuaz denizinde yüzeceğiniz, Starbucks’da soğuk kahvenizi yudumlayacağınız bir yer arıyorsanız rotanızı başka yerlere çevirmeniz gerekiyor. Çünkü bu adanın siyah kumları, sörfçüleri çeken dalgalı suları ve bu sene beş kere köpekbalığı saldırısı yaşanmasının ardından yüzme yasağı getirilen sahilleri ve kendi ürettiği kahveleri var. Trekking, sörf, yamaç paraşütü, tüplü dalış gibi sporlardan hoşlananlar için Réunion bir cennet. Ben adanın başka köşelerini keşfetmek için sağa sola gittiğim gecelerin dışında, dört sene önce buraya yerleşmiş olan bir arkadaşımda kalıyorum. Bir yamacın tepesinde, palmiye ağaçlarının arasında okyanusu gören bir evi, iki de kedisi var. Haftanın sadece birkaç günü ve bazen yarım gün çalışıyor. Öğleden sonraları sörf yapıyor. Ada, Avrupa ülkeleri gibi göçmenlerden bıkmadığından ve onlara karşı önyargılı olmadığından gelen herkese huzurlu bir yaşam ve iş imkanı sunuyor. Zaten burada herkes başka bir yerlerden geliyor. 17. ve 19. yüzyılları arasında Fransızlar, Afrikalılar, Çinliler, Malezyalılar ve Hintliler adaya göç etmiş. Toplantı, toplanma anlamına gelen Rénion bu anlamda ismine yakışır yaşamaya devam ediyor.

Ada, Piton des Neiges ve dünyanın en aktif  volkanik dağlarından olan Le Piton de la Fournaise’in lavlarıyla şekillenmiş ve Piton de la Fournaise'in faaliyetiyle zamanla daha da büyüyor. Her patlamada adanın haritası yeniden şekilleniyor. Bu dağlar aynı zamanda önemli trekking merkezlerini oluşturuyor. Adayı gökyüzünden seyretmek isteyenler yamaç paraşütü ya da  helikopter turu yapabiliyor. Kreyol yemekleri baharatlı ve çok lezzetli. Balık tutmak, dalmak ya da ada turu yapmak isterseniz tekne kiralayabiliyorsunuz. Farklı kültürlerin birleştiği ve zamanla daha da büyüyen bu huzurlu, tropikal adada bu pazar son gecem.  Yemekleri, doğası, farklılıkların birlikte huzur içinde yasamak için sorun teşkil etmeyeceğini kanıtlamasıyla insanı kendine hayran bırakıyor. Benim gibi bu kadar sessizlik ve düzende huzursuz olanlar ise her şeye rağmen bir süre sonra adrenalinli sporlarından bile sıkılabiliyor. Evinde kaldığım, arkadaşım buraya yerleşmeyi herkese tavsiye etse de,  benim gibiler böyle cennete  yakın yerlerde sadece bir süreliğine kalabiliyor. Bir kere İstanbul’da yaşamışsanız belki bir delilik hali üzerinize yapışıyor. Pazartesi Mauritius’da olacağım. Sonrası gri bir kent, yağmur ve gülmeyi unutan şehir insanları... Ama şimdi alabildiğine yeşil ve mavi alabildiğine okyanus kokuyor.