Temmuz 2011’de, yani henüz Suriye’de bir iç savaş patlak vermemiş, henüz IŞİD kurulmamış, henüz komşularının iç işlerine karışmayı kendisine imparatorluk günlerinden hak ve miras gören megalomanik liderler tırlarla iç savaş sevkiyatına başlamamışken, İngiltere’de MAC (Muslims Against Crusades/Haçlılara Karşı Müslümanlar) isimli aşırı dinci oluşum ‘İslam Emirlikleri Projesi’ adını verdiği saçma ve doğası gereği insanlık düşmanı ‘işgal planı’nı cümle aleme duyurdu. Grubun internet sitesinden yapılan açıklamaya göre nüfusu 2.8 milyona ulaşan Müslümanlar bundan böyle yoğun yaşadıkları bölgeleri İslam Emirliği ilan edecek, buralarda artık Britanya yasaları değil İslam şeriatı geçerli olacaktı: “Son 50 yılda Birleşik Krallık tanınamayacak ölçüde değişti. Bir zamanlar Hıristiyanların egemenliğinde olan ülke artık İslami kimliğini zalim Britanya hükümetinin şeytani değerlerine karşı korumak isteyen Müslümanlarca ele geçirildi.”

Londra’dan Liverpool’a, Leicester’dan Manchester’a kadar toplam 12 bölgede kurulacak ‘emirlik’ler ‘seküler köktenciliğin Müslüman topraklarını işgali’ni önlemek için “İslami Önlem Pakedi 2011”de (Islamic Prevent 2011) belirtilen stratejiye uygun önlemler alacaktı. Bu pakette mesela “Bir Müslüman ancak Şeriat kanunlarına uyabilir, hiçbir insan yapımı yasaya itaat etmez.”, “Müslümanlar İslam’a tamamen yabancı ve karşıt olan sekülarizm ve demokrasiyi reddetmek zorundadır.”, “İslami olmayan bir topluma entegre olmak Müslümanlar tarafından kabul edilmeyecektir.” ya da “ Batılı yaşam tarzının etkisindeki her Müslümanın rehabilite edilmesi gerekmektedir.” gibi maddeler vardı.

reyiz-siz-bolgeye-giriyorsunuz-223003-1.

Özgürce yayımlanabilmesini tamamen ‘Britanya hükümetinin şeytani değerleri’ne borçlu bu maddeler ‘Müslüman olmayanların girmesi yasak olan bölgeler’in (no-go areas for non-Muslims) gündeme gelmesiyle farklı bir seviyeye taşındı. Tabii henüz asker korumasında sınır kapıları yoktu ama, kendileri gibi düşünmeyen insanların yönettiği bir ülkede yaşayan, laiklik, demokrasi ve özgürlükçülük sayesinde laikliğin, demokrasinin ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasını isteyen bu Müslümanlar direk ve duvarlara yapıştırdıkları “İslami kuralların uygulandığı Şeriat Kontrolünde Bölge’ye giriyorsunuz. İçki, kumar, domuz eti, uygun olmayan kıyafetler yasaktır.” afişleriyle kendileri dışındakilere en fazla ne kadar saygılı olabileceklerini gösteriyorlardı.

2014’te işi bir adım daha ilerletip Müslüman mahallesinde salyangoz satışını engellemek için ‘şeriat devriyesi’ adını verdikleri paramiliter grupları sokaklara saldılar.
Neyse ki bugün bu dinsel şiddet dalgası haber konusu bile edilmeyecek kadar gerilemiş görünüyor ama yerini başka bir saçmalık aldı: Son yıllarda bu tür gelişmeler karşısında endişelenen herkese ‘İslamofobik’ etiketi yapıştırılıyor, böylece sanki bu akılcı ve gerçekçi bir endişe değil de hastalıklı bir korkuymuş izlenimi yaratılmaya çalışılıyor.

reyiz-siz-bolgeye-giriyorsunuz-223004-1.

Kızların okumasını günah olarak tanımlayıp yüzlerce öğrenciyi köle pazarında satılmak üzere kaçırıp kendileri gibi düşünmeyen insanları kafasını keserek ‘cezalandıran’ şeriatçı örgütlerin, çocuk ve kadınlara yönelik istismar ve şiddeti din üzerinden meşrulaştıran aklı penisinde molla tayfasının, Tophane’de açılış kokteyli basan dincilerin, oruç tutmayanlara ve şort giyen kadınlara saldıran manyakların, İzmir’de Fazıl Say konserine satırla saldıran adamın haberini gördüğünüzde insanlığın geleceği adına endişeleniyor ve bu toplumsal kötülüklerin kaynağı hakkında olumsuz şeyler düşünüyorsanız son derece mantıklı bir bireysiniz demektir; ‘İslamofobi’ diyenlere aldırmadan endişelenmeye devam edin!

Ama sadece endişelenmekle olmaz, o endişe kaynaklarının sınırlarını genişletmesine izin vermeyin, yaşam alanlarınızı koruyup açık açık belirtin: “Burası özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik yaşam bölgesidir; çocuk istismarı, küçük yaşta evlilikler, kıyafet baskısı, inanç dayatma, homofobi, kadına ve erkeğe yönelik her türlü şiddet, her türlü terör saldırısı, nefret suçu içeren vaaz ve fetvalar, her konuşması ve eylemiyle ülke ve bölge toplumlarını biraz daha batağa sürükleyen ‘reyiz’ler giremez!”