AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesine karşı çıktığına ilişkin yaptığı açıklama “Türkiye’nin adımı Batı’yı kolektif olarak karşısında görmesine yol açabilir” şeklinde yorumlandı.

Riskli veto mesajı

Politika Servisi

Rusya-Ukrayna savaşının ardından Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılma talepleri, küresel gerilimi artırdı. Finlandiya, NATO’ya katılma başvurusu yapacağını açıkladı. Benzer bir açıklamayı İsveç’in de yapması gündemde. 29-30 Haziran’da Madrid’de düzenlenecek olan NATO Zirvesi’nde iki ülkenin katılım talepleri masada olacak. Rusya kanadında ise alınan kararlara yönelik tepki var. Rusya Dışişleri Bakanlığı Finlandiya’nın NATO’ya katılımı halinde Rusya’nın ulusal güvenliğine yönelik tehditleri durdurmak için hem askeri hem de diğer nitelikte misilleme adımlar atmak zorunda kalacağını duyurdu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’yle görüştü. Kremlin’den yapılan açıklamada görüşmede Putin’in, "Finlandiya’nın güvenliğine yönelik herhangi bir tehdit olmadığı için geleneksel askeri tarafsızlık politikasından vazgeçmenin bir hata olacağını" söylediği aktarıldı. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandır Gruşko, NATO’nun Rusya sınırına nükleer güç yığması halinde gerekli önlemleri alacaklarını söyledi ve “Caydırıcılık sağlayacak yeterli önlemleri almak zorunlu kalacağız” dedi.

Finlandiya’nın yanı sıra İsveç ise geçen günlerde İngiltere ile güvenlik anlaşması imzaladı. Stockholm ziyareti sırasında İngiliz Başbakan Boris Johnson ile İsveçli mevkidaşı Magdalena Andersson güvenlik anlaşmasına imza atarken Johnson, basın toplantısında yaptığı açıklamada, İsveç’in saldırıya uğraması ve destek istemesi halinde ülkesinin gerekli desteği vereceği vaadinde bulundu.

İki ülkenin NATO üyeliğiyle ilgili çarpıcı bir çıkış ise AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Önceki gün açıklama yapan Erdoğan, “Biz şu anda İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içerisinde değiliz. İskandinav ülkeleri ne yazık ki terör örgütlerinin adeta misafirhanesi gibi. Ve oraların hatta daha da ileri gidiyorum parlamentolarında da yer alıyorlar. Bu noktada bizim olumlu bakmamız mümkün değil" dedi. Erdoğan’ın bu çıkışı Finlandiya ve İsveç’in yanı sıra bütün Batı ülkelerinde önemli bir gündem maddesi haline geldi. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Kirby, “Şu aşamada Türkiye’nin bu konudaki duruşunu anlamaya çalışıyoruz” dedi. Tartışmalar devam ederken NATO Dışişleri Bakanları dün Almanya’nın başkenti Berlin’de bir araya geldi. Toplantının ana gündemi Finlandiya ve İsveç’in ittifaka olası üyeliği oldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da toplantıya katılmak üzere dün Berlin’e gitti. Çavuşoğlu, Berlin’de "Türkiye daha önce Finlandiya’nın NATO’ya katılması için pozitif görüş beyan etmişti" ifadelerini kullanan Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto ile temasta bulundu.

RİSKLİ BİR ÇIKIŞ

Erdoğan’ın bu açıklamasını değerlendiren Dış Politika Uzmanı Semih İdiz, Rusya-Ukrayna savaşında oynadığı rolle birlikte kendisine manevra alanı bulan Erdoğan’ın, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği ile ilgili çıkışıyla beraber NATO’yu PKK-YPG konusunda hizaya çekmek istediğini ifade etti. Erdoğan’ın bu hamlesinin riskli olduğunu kaydeden İdiz, iki ülkenin üyeliğinin kabul edilmesi durumunda bir diplomatik başarısızlığın daha Erdoğan’ın hanesine yazılacağını belirterek, “Uzun vadede Türkiye’nin veto etmesi biraz zor olur. Ama belli ki Batı şu anda Türkiye’yi gözden çıkaramıyor. Erdoğan da bundan fayda sağlamaya çalışıyor” dedi. Bu hamlenin Batı nezdinde nasıl bir etki yaratacağına dair de görüşlerini belirten İdiz, “Türkiye’nin hareket alanı yeniden daralabilir. Çünkü bu sadece bir Rusya-Ukrayna savaşı değil, aynı zamanda Rusya-Batı savaşı. Türkiye’nin burada atacağı adım Batı’yı kolektif olarak karşısında görmesine yol açabilir. O açıdan riskli. Ama NATO içinde başka ülkelerde çıkıp Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine karşı olduklarını açıklarsa farklı durum olabilir. O zaman Türkiye yalnız olmadığı için bir anlamda olası potansiyel zararı da azalır” açıklamasını yaptı.

riskli-veto-mesaji-1015591-1.

İSVEÇ’TE HEM İSTEK HEM PROTESTO

BirGün’e değerlendirmelerde bulunan İsveç Arbetet Yazarı Daniel Swedin, şöyle dedi: “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana İsveç’te NATO üyeliğine ilişkin görüşlerde değişiklik görülüyor. Son anketlere göre 10 İsveçliden 6’sı bugün NATO’ya katılmak istiyor. Bir tarafta da NATO üyeliğine karşı protestolar gerçekleştiriliyor. İktidardaki Sosyal Demokrat Parti geleneksel olarak NATO üyeliğine karşıydı, ancak bu konudaki fikirlerini değiştirmesi bekleniyor. Başbakan Magdalena Andersson’ın çok güçlü bir yetkisi var ve eğer üyelik için çıkarsa parti bunu kabul edecektir. İsveç Parlamentosu’na özel bir güvenlik raporu sunuldu. Raporda İsveç’in NATO üyeliğinin Kuzey Avrupa’da askeri çatışma riskini azaltacağı belirtildi. Sol Parti, konunun referandumla karara bağlanmasını önerdi. 1970’lerden beri Kürtlerin mücadelesini destekleyen Sol Parti’nin temel çekincelerinden biri Türkiye’nin NATO üyesi olmasıdır. Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasının önündeki ilk önemli karşı çıkışı yapsa da iki ülkenin NATO’ya katılmaması beni şaşırtır. İsveç’te Yeşiller Partisi hâlâ NATO karşıtı. Ancak NATO ile ilgili daha geniş kapsamlı değişen tutum, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının sonucudur.”

riskli-veto-mesaji-1015593-1.

NATO’YU ÜLKEDEN DEF EDECEĞİZ

Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) Yunanistan Komünist Partisi (YKP) ile birlikte düzenlediği ‘NATO nedir kime yarar?’ başlıklı etkinliğin Antalya ayağı gerçekleştirildi. Nâzım Hikmet Kongre ve Fuar Merkezi’nde bir araya gelen emekçiler, NATO’ya karşı mücadelenin önemi masaya yatırıldı. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, NATO’nun komünizme karşı organize edildiğini, ülkelere ve halklara büyük zarar verdiğini kaydederek, “Bu düzeni değiştireceğiz ve ülkemizdeki NATO askerlerini def edip üsleri kapatacağız. Ve kimse bu ülke toprakları üzerinden birilerine nükleer saldırı tehdidi yapamayacak" dedi. YKP Merkez Komite Üyesi Elisaios Vagenas ise kapitalizmin yaşattığı yıkımdan ve yoksulluktan söz ederken, halkların emperyalizme ve kapitalizme karşı vereceği mücadele sayesinde gerçek kurtuluşun olacağını belirtti.