Rıza Bey Apartmanı hazin bir memleket hikâyesi aslında. Hani şu 6.9’luk depremde Bayraklı’da onlarca kişiye tabut olan apartman. Market ve spor salonuna yer açmak için binanın zeminindeki kolonların kesilerek aşındırıldığı sekiz katlı apartman, köhnemiş zihniyetin somut bir prototipi. Bizzat belediye başkanı tarafından da dile getirilen “kesik kolonlar”, kapitalist kâr hırsının, aç gözlülüğün çarpık bir göstergesi.

Sadece Manavkuyu’daki Rıza Bey de değil esasında. Doğanlar, Karagül ve diğerleri… Yerle bir olan apartmanların hepsi de çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun, umarsızlığın neden olduğu, insan üretimi facialar. Her yönüyle ibretlik. 2012 ve 2018 yıllarında ‘çürük’ raporu verilen, deprem riski taşıdığı uyarılarına rağmen kimselerin kılını kıpırdatmadığı, aksine alüvyonlu topraklar üzerinde yeni binaların yükseltildiği bir akıl tutulmasının yansıması yaşananlar.

★★★

Rıza Bey Apartmanı Türkiye’nin kendisidir. Tıpkı Rıza Bey gibi ülkenin temelleriyle de benzer şekilde oynandı. On sekiz yıllık bir “mühendislik” çalışmasıyla yapı taşları parça parça aşındırıldı. Toplumu/ülkeyi zar zor da olsa ayakta tutan kolonlar kesildi.

Kendilerinden başkasına yaşam hakkı tanımayan, ülkenin yer altı yer üstü varlıklarının acımasızca peşkeş çeken, talan-rant hırsından gözleri parlayan siyasal İslamcıların yarattığı karanlık iklim memleketi içten içe çürütüyor.

Anayasa Mahkemesi’nin “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği’’ için mahkûm ettiği ve hazine yardımını kestiği parti, savaş açtığı seküler yaşamın kırıntısına dahi tahammül etme niyetinde değil. Adım adım “teokratik” yönetim özlemini hayata geçiren “yerli ve milli” İslamcılar, Alman Wirtschafts Woche dergisinin de vurguladığı gibi “laik Türkiye’nin mezarını kazıyor.”

★★★

Çürüme, yıkım içeride dışarıda her yerde. İhvancı politikaların Ortadoğu bataklığına sapladığı ülkenin dış politikası tamamen yeni Osmanlıcı, mezhepçi, irrasyonel damar üstüne kurulu. Harekete geçirilen fay hatlarının yol açacağı ufak bir sarsıntının, bu damarı kırarak tektonik bir felakete yol açması işten bile değil.

Ülkeye giydirilmek istenen “İhvan gömleği”nin ülkeyi nasıl da savurduğu son Fransa krizinde bütün çıplaklığıyla bir kez daha gözler önüne serildi.

Paris’te bir öğretmenin kafasının kesilerek öldürülmesiyle başlayan krizde Fransa’ya karşı başlatılan “boykot” bir iç politika malzemesi yapılsa da esasında bu “İhvanın yani Müslüman Kardeşler”in bir kampanyasıydı. İlk olarak Kuveyt İhvanı’nın “‘İslâmi Anayasa Hareketi (Hadas) çağrısıyla başlatılan boykot Ürdün, Yemen, Filistin, Katar İhvanları tarafından büyütüldü. Bu boykotun Türkiye ayağını da AKP iktidarı ve Erdoğan yaptı.

İhvancılığın eseri bu politikalar ülkeyi uçurumdan uçuruma sürüklüyor. Gittikçe eriyen, kamuoyu araştırmalarında toplumsal desteği hızla düşen AKP’nin mezhepçiliğin yanına eklemlediği milliyetçi soslu yeni ‘stratejisi’ Kafkasya’dan Doğu Akdeniz’e ve Kuzey Afrika kıyılarına her yerde tehlikeli sularda ülkeye kulaç attırıyor.

★★★

Kolonları kesilen ülke, Rıza Bey Apartmanı gibi tepemize çökmek üzere. Hepimiz aslında birer Rıza Bey Apartmanı sakiniyiz. Her türlü çılgınlığı göze almış siyasal İslamcılar, giderken ülkeyi çökertme niyetindeler. Bizden sonrası tufan diyerek... Rıza Bey Apartmanı hepimizin üzerine çöktü.

Hepimiz “aynı gemide” değiliz, ama hepimiz Rıza Bey Apartmanı’nın sakinleriyiz.