Robert Koch’un karanlık yılları
Salgınla birlikte anılan Robert Koch’un Afrika dönemi ‘kariyerinin karanlık yılları’ şeklinde geçiştiriliyor. Bu karanlık yıllar ile kastedilen nedir?
Gencay SÖZÜDOĞRU / Mülheim an der Ruhr
CovId-19 salgınıyla mücadelede en başarılı ülkelerden biri olan Almanya’da Robert Koch Enstitüsü (RKI) günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi. 1891 yılında kurucusu olduğu ve ismi enstitüye verilen Robert Koch’un 11 Aralık 2021 günü 178’inci doğum yıl dönümü. Koch, mikrobiyolojinin kurucu ve öncülerinden. 1905 yılı Nobel Tıp ödülünün sahibi Alman bilim insanı. Difteri, tetanos, frengi tifo, zatürre, menenjit, cüzzam, gonore gibi birçok hastalığın tedavisinde öncü rolü oynamış, şarbon üzerine önemli çalışmalar yapmış, tüberküloz ve kolerayı tanılamıştır. Kısacası ilk bakışta 20’inci yüzyılın başlarında önemli bilimsel gelişmelere yaptığı katkılarla anılan saygın bir bilim insanı. 1891 yılında kurucusu olduğu ve isminin verildiği Berlin’deki enstitü, Covid-19 salgınıyla birlikte Robert Koch ismini neredeyse gündelik yaşamımızın bir parçası haline getirdi. Oysa enstitünün internet sayfasında biyografisine kısaca göz atanlar, Koch’un uyku hastalığına karşı mücadele için bulunduğu Afrika yıllarının, “kariyerinin karanlık yılları” cümlesiyle geçiştirildiğini görebilir. Peki bu karanlık yıllar ile kastedilen nedir?
PARAMPARÇA EDİLEN BİR KITA
15’inci yüzyılda Hindistan deniz yolunun keşfi ile Afrika’nın Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilmesi başladı. Afrika sırasıyla Portekiz, İspanyol, Fransız, İngiliz, Alman ve diğer sömürgeciler tarafından baharat, tahta, fildişi ve insan ticareti için parça parça edildi. Almanya, Afrika’nın paylaşıldığı 1884 yılında Berlin’de gerçekleştirilen Kongo Konferansı’ndan, bütün kolonilerini kaybettiği Birinci Dünya Savaşı sonuna dek kıtada dördüncü büyük güç olarak önemli rol oynar. Sömürgeciliğin rekabetçi ortamında işgal altında tuttukları ülkelerdeki uygulamalarının temel dinamiklerinin başında tıp bilimi gelir. Döneminin ünlü tıpçılarından Robert Koch yalnızca bir bilim insanı olarak değil, mevcut Alman sömürge politikasının bir tezahürü olarak da Afrika’dadır.
1906 ve 1907 yılları Koch’un Afrika’yı kasıp kavuran uyku hastalığı ile mücadele etmek için Doğu Afrika’da bulunduğu yıllardır. Uyku hastalığı bugün hala Afrika’nın Safra Altı bölgelerinde yaygın bir biçimde görülen, Sahra çölünde yaşayan cece sineklerinin neden olduğu, parazit kaynaklı bir enfeksiyondur. Tedavi edilmediği takdirde ölümcül olan hastalık özellikle Kongo ve Uganda’da her yıl binlerce can almaktadır. Hastalık Afrika sömürgelerindeki iş gücü için ciddi bir tehdit haline gelince Robert Koch’un emekli olmasına rağmen Alman devleti tarafından Doğu Afrika’ya gönderilmesi kariyerinin de karanlık günlerinin başlangıcıdır. Koch’un, Afrika’da sabit kullanıldığında kalıcı körlük yaratan, yüksek dozda kullanıldığında ise ölümcül olduğu bilinen bir zehir olan organik arsenik bileşiğini, atoksilini rızaları dışında binlerce kişiye uyguladığı biliniyor. Viktorya gölünde bulunan Sese adalarında kurdukları kampta binin üzerinde hastaya zorla uyguladıkları yüksek dozdaki ilaçların yüzde 10 ile 15 oranında direkt ölümle sonuçlandığı da kayıtlar altında. Almanya’da asla benzeri deneyleri gerçekleştirme şansı olmayan doktor yaptığı şeyin sorgulanabilir olduğunu kendisi de çok iyi biliyordu. Yine de Afrikalılar çok bilinen bir zehrin bir salgın hastalık durumunda insan vücudundaki etkilerini inceleyebilmek için ya da bir salgınla başa çıkmak adına feda edildiler, kobay olarak kullanıldılar.
TOPLAMA KAMPLARININ FİKİR BABASI
Koch sonraki yıllarda Almanya’daki uyku hastaları için “toplama kampları” önerdi. Önerisinin vücut bulduğu Alman Togo ve Kamerun kolonilerinde, yaşam koşulları son derece kötü kamplarda insanların birer deney hayvanı gibi kullanıldığı biliniyor. Keza Boer savaşı sırasında İngilizlerin isyancıların kadın ve çocukları için kurdukları kamplar, Nazi Almanya’sı ve daha niceleri... Toplumun geneli lehine hastalıklı kabul edilenleri için kurulan bütün toplama kapılarının fikir babası olarak Robert Koch’u işaret etmek haksızlık olur mu? Ve yahut uyguladığı insanlık dışı tedavi yöntemleri, salgın bir hastalığın yarattığı basınç ile açıklanabilir mi? Nazi savaş suçlularının yargılandığı ünlü Nürnberg mahkemelerinde görülen davalardan birisi de doktorlar davasıdır. 23 sandıktan 20’si doktordu ve birçoğu savunmasında insanlık için bilime yaptıkları katkılardan bahsediyordu. Korona günleri ve önlemleri aşı tartışmalarını, biyoetiği, insan hakları gibi kimi meseleleri yeniden aktüel hale getirirken, Robert Koch Enstitüsü’nün isminin değiştirilmesi gerektiği üzerine bir tartışma ise geç kalınmış olsa dahi, başlamış durumda.