‘Ya cumhuriyetin içeride ve dışarıdaki düşmanlarını boğacağız ya da cumhuriyetle birlikte yok olup gideceğiz. Bu durumda politikamızın ilk adımı halkı akıl, düşmanları da zor yoluyla yönetmek olmalıdır.'

Sözlerin sahibi 226 yıl önce bugün 28 Temmuz 1794 tarihinde giyotinle idam edilen 1789 Fransız Devrimi'nin liderlerinden Robespierre’e ait. Katıksız bir cumhuriyetçi, büyük bir devrimciydi. Hukukçu, politikacı aynı zamanda sadık bir Jean Jacques Rousseau’cuydu Maximilien François Marie Isidore de Robespierre.

Jakoben kulübüne üye olduktan sonra demokrasi, eşitlik fikrinin savunucusu olarak kısa sürede halk yığınlarının desteğini almaya başladı. “Sans-culotte”lar (Sankülotlar) yani baldırı çıplaklar, donsuzlar adı verilen kent yoksullarının avukatıydı artık.

Halk onu "Incorruptible" (Bozulmaz, satın alınamaz, yıkılmaz) olarak adlandırıyordu. Rousseau gibi Robespierre de siyasal yönetimin eskiden beri büyük çoğunluğun bir azınlıkça sömürülmesi ve ona boyun eğdirilmesi için kullanıldığına inanmaktaydı.

Cumhuriyet değerlerini her şeyin üzerinde tutuyordu. Bu nedenle yeni Fransa’da kralın yerinin olmadığını düşünüyordu. Düşündüklerini de yaptı. 14 Temmuz 1789’da Bastille Hapishanesi’nin basılmasıyla başlayan devrim dalgasıyla kral alaşağı edildi. İnsanlığa eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi kavramları kazandıran büyük ihtilalin zamanla doğal liderine dönüştü.

“İnsanlar özgür ve eşit doğar/yaşarlar… Baskıya karşı direnme hakları var… Doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumak bir görevdir. Her türlü egemenliğin temeli ulusa dayanır, hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz… Mutlak egemenlik bir kişi ya da grubun elinde bulunamaz… Düşüncelerin ve inançların serbestçe dışavurumu en değerli insan haklarından biridir.”

Bu maddeler, Fransız Devrimi’nden kısa süre sonra yayınlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nden. Devrimin temelini oluşturan 17 maddelik bildiri 1791 ve 1793 devrim anayasalarında açıkça yer alır. ‘Robespierre Anayasası’ olarak da bilinen 93 Anayasası Jakobenlerin tasfiye edilip Thermidor döneminde estirilen “beyaz terör”ün ardından 1795’te değiştirilecek olsa da insanlığa bıraktığı kadim miras hâlâ aşılabilmiş değil.

Jakobenlerin (Dağlılar) hayali Aydınlanma Çağı felsefecilerinin öngördükleri bir doğal düzene ulaşmaktı. Bu devrimci idealler uğruna binlerce kişi giyotine gönderildi. Robespierre, devrimin kazanımlarını korumak için sert davranılması gerektiğine inanıyordu.

Giyotine gönderdiği devrimin liderlerinden Danton’a atfedilen ancak ona ait olmayan “Her devrim kendi çocuklarını yer” sözünü doğru çıkarırcasına Robespierre de kısa süre sonra aynı giyotine boynunu uzatmak zorunda kalacaktı. 28 Temmuz 1794'te 21 arkadaşıyla birlikte 36 yaşındayken idam edildi.

Bildirgeden, Robespierre’nin giyotinle idam edilişinden ve Fransız devriminin üzerinden geçen iki asırdan fazla zamana rağmen insanlık hâlâ devrimin bahşettiği değerler için mücadele ediyor. 21. yüzyılda hâlâ ırkçılığın, eşitsizliğin, gericiliğin bütün haşmetiyle devam ettiğini görmek Jakobenlerin, Robespierre’in, Fransız devrimcilerin yüzyıllar öncesinde başardıklarının önemini gösteriyor. Yaşadığı dönemde de sonrasında da diktatörlükle, tepeden inmecilikle, terörle karalanan Robespierre’e ve Jakobenizm’e düşmanlık da bundan.

Gericiliğin bütün dünyada şaha kalktığı, liderlerin din-diyanete sarıldıkları, şeriat çağrılarının açıkça yapıldığı, din bezirgânlığının en gelişmiş Batılı ülkelerde dahi geçer akçe olduğu, kiliselerin, hutbelerin akıl ve bilimin yerini aldığı bir karanlık çağın arifesindeyiz. Ülkesindeki isyan karşısında elinde İncil’le Kilise’ye sığınan Trump’tan Evangelist söylevleri ağzında sakız yapan Bolsonaro’ya ya da Ortadoğu’nun, Afrika’nın herhangi bir diktatörüne hepsi de bu karanlığın odun taşıyıcıları.

Son sözü yine Robespierre’e bırakalım; “Halk baskı altındaysa, kendine kendinden başka bir şey kalmamışsa, ona ayaklan demeyen alçaktır. Ancak bütün yasalar çiğnenir, zorbalık gemi azıya alır, iyi niyet ve edep, haya ayaklar altına alınırsa, işte o zaman halk ayaklanmalıdır. O an gelip çatmıştır… Halkı, satılmış mebuslara karşı ayaklanmaya çağırıyorum.”