Okuyanlar hatırlar, geçen haftaki yazıda Türkiye’de basılı gazete tirajlarının Amerika ve İngiltere’ye göre çok daha hızlı eridiğini yazmıştım. Bunun tek nedeninin dijitale kayış olamayacağını da kendi yorumum olarak katmış ve birkaç maddede izaha çalışmıştım. Tam da bu yazının üstüne Google’ın finanse ettiği RADAR projesinin haberi düştü gündeme. Habere göre RADAR projesiyle yapay zekâ ayda 30 bin haber üretecekti. Zaten halihazırda dünyada robotlara haber yazdıran gazete ve haber ajansları da var. Tabii bu haberler şimdilik; kaza, doğal afet, sıradan basın açıklaması gibi çeşitli şablonları karşılıyor. Bana kalırsa gazeteciliğin krizi ve insanların artık gazeteye para ödememek istemesi de bu tarz haberleri zaten saniyesinde sosyal medyada almalarından kaynaklanıyor. Örneğin dünyanın diğer ucunda olan bir kasırganın haberini; şiddet, can kaybı, yaralı ve maddi hasar gibi değişkenlerle bir robot yazabilir ama bu felaketlere neden olan iklim değişikliği sorunuyla ilgili detaylı bir makale yazmak için hâlâ gerçek insanlara ihtiyaç var. Bir süredir çok popüler olan “yavaş gazetecilik” tartışmalarını da bu bağlamda değerlendirmemiz gerekir.

Geçen hafta çuvaldızı ‘iktidar medyası’, ‘bağımsız medya’ ayırmadan medyaya yani kendimize batırdık ama okura da bir iğne batırmadan geçmeyelim. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda zaman içinde karşılaştığım okur tiplerine yakından bakmak istiyorum.

Hep destek tam destek okuru

Geçen haftaki yazıya gelen yorumlardan biri şuydu “Ben; haber almak için dijitali takip ediyorum ama ideolojik olarak sırf destek olmak için Cumhuriyet alıyorum.”(Erinç Korkmaz), bir başka okur ise Gezi dönemindeki güven kaybı yüzünden gazete almayı bıraktığını ama destek olmak için arada BirGün ve Cumhuriyet alıp kamusal alana bıraktığını belirtiyordu. (Süleyman Baytok) Bağımsız kalmaya çalışan mecraları, işte bu okur tipi ayak tutuyor. Dijital abonelik yaptıranlar da aynı şekilde. Onlara minnettar olmaktan fazla söylenecek bir şey yok ama epey azınlıktalar. Desteklerinin karşılığını vermek için nitelikli gazetede ısrar etmek şart.

İnanmak istediğine inanan okur

Yazılara gelen yorumlar, sohbetler vs. gibi değişkenlerden anladığım maalesef böyle bir okur tipi de var ve manipüle edilmeye en açık okur kitlesi de bu. Her iki tarafta da. Bir algı oluşturmak isteyen ve niyeti kötü olanlar genelde bu tip okurları hedef alıyor. Kaldı ki pek çoğumuz inanmaya yatkın olduğumuz şeyleri sorgulamıyoruz genellikle.

Kendi fikrini onaylatmak isteyen okur

Gazeteyi sadece kendi düşüncelerini onaylatmak için okuyan insanlar biliyorum. Eğer meseleyi biraz boyutlandırmaya kalkarsanız “çok sert” tepki gösteriyorlar. Elbette bu okur tipinin ihtiyacına bire bir karşılık veren gazeteler de var. “Hah bugün de her şey benim düşündüğüm gibiymiş” diyerek mutlulukla okunuyor.

Öğrenmek isteyen okur

İnanıyorum ki, bir yerlerde hâlâ onlardan var ve hiç de az değiller. Geçen haftaki yazıdan sonra uzun bir yorum yazan Bulut Girgin onlardan biri. “Gazetelerin araştırma, inceleme, editöryal, infografik gibi okurun Twitter’dan kolayca elde edemeyeceği özgün içerik üretmeye yoğunlaşmasını” öneriyor ve ekliyor “bence olaylara getirilecek tarafgir de olsa özgün yorumlar, hiç bitmeyen “son dakika” bombardımanından daha değerli.” Aynı okurumuz, “Birgün benim nazarımda bu tür analizleri açısından en doyurucu mecraların başında. Ancak soğukkanlı analizlerin sıklaşması temennim.” de diyor. Gazetecilik gelecekte yeni bir gelir modeli kuracaksa da bu tip okur sayesinde kuracak bence.

Vazgeçen okur

“40 yıl boyunca her gün iki gazete aldım. İktidar medyası tıpkı basım, ana akım malum, muhalif medya ise tek boyutlu. Artık almıyorum.” (Recep Gür) Bir eski gazete okurunun da yorumu bu. Tüm bu maddeler gösteriyor ki, robot gazeteci yaratabilirsiniz ama robot okur yaratamazsınız. Hele ki bu hizmete para ödemelerini istiyorsanız. Hatta gelecekte dijital dönüşüm oturunca, reklamverenin çöp içerik ve tıklama sayısı takıntısından biraz daha uzaklaşıp kaliteli içerikle bir araya gelme tercihini daha çok deneyimleyeceğiz bence.