AC/DC’nin kurucularından Malcolm Young 64 yaşında öldü. Grubun önünde hiç durmasa da AC/DC’yi AC/DC yapan adamdı. Ritm gitarları grubun imzası oldu

Rock’ın bir parçası daha öldü

Rock var olduğu ilk andan beri çeşitli şekillerde karşımıza çıktı. Bu müzik her dönem değişti, şekil değiştirdi. Kızların hayran olduğu, erkeklerin onlar gibi görünmeye çalıştığı rock yıldızları devri kapanmadı ama kapı aralığı çok daraldı desek yanlış olmaz. Rock ve türevleri ve metal gruplarının çok ama çok küçük bir kısmı seksi müzik yapardı. Kabul edelim bu biraz testosteronu fazla bir müzik. Genel tarz ve duruş olarak rock seksidir ama bazı gruplar şekilleriyle değil müziklerinin oynaklığıyla seksapeliyle öne çıktı. Oynaktan kastım Malcolm Young’ın da bahsettiği “Swing” özelliği…

Steven Tyler’ı düşünelim. Aerosmith, gitaristleri Joe Perry’nin hayat verdiği bluesvari gitar riff’leri sayesinde bir oynaklık kazansa da grubun seksapeli her daim Steven Tyler’dan geldi. Kaç yaşına gelirse gelsin o seksapeli içinde beslemeye devam ediyor.

Fakat gelelim rock n’ roll’u tüm dünyaya pompalayan en büyük gruba: AC/DC! 1973’te Avustralya, Sidney’de Malcolm ve Angus Young kardeşlerden oluşan ekiple ilk kez sahneye çıktılar. Yıllar boyu bildiklerini okuyup aynı kirli paslı gitar tonları ve buharlı tren gibi dümdüz devam eden davullarıyla rock yaptılar.
rock-in-bir-parcasi-daha-oldu-389774-1.
Grubun kurucularından ritm gitarist Malcolm Young 2010’dan itibaren sağlığını kaybetmişti. Geçen yıllarda da demans teşhisiyle hastaneye yatırılmıştı. Haliyle gruptan ayrılsa da AC/DC külliyatına katkısını bırakın yadsımayı Malcolm imzasını grubun önüne koymak gerekir. Daha önce verdiği bir röportajında “Rock grupları o kadar sert ki hiç esnemiyorlar benimse en büyük arzum durmadan swing etmek” demişti. Swing etmeyi müzik türü olarak algılarsak oynayıp, sallanma olarak algılamamız çok mümkün ve hatta doğru olacaktır. Grubun stüdyo külliyatında 3 solist (pek esamesi okunmayan solist Dave Evans’ı da sayarsak), 5 davulcu ve 3 farklı basçı gelip gitmesine rağmen sound’unun hem taş gibi olup hem de dinlerken bizi sallaması zaten yeterince açıklayıcı, çünkü bu hal hiç değişmedi. Grubun hep önünde duran ortaokul kıyafetli Angus Young’ın sahne personası ve ateş gibi sololarından bile önemli bir şey vardır: Malcolm’un imza halini alan gitar riff’leri. Hem sert hem de insanı Malcolm’un deyimiyle “swing ettiren” riff’ler olmasaydı AC/DC olmazdı. Grubun imzası haline gelen riff’lerden o sorumluydu elbette: Dirty Deeds Done Dirt Cheap, Walk All Over You, Money Talks, What Do You Do For Money Honey, Touch Too Much ve elbette Let There Be Rock bunlardan sadece birkaçı.

Malcolm Young 64 yaşında yaşamını yitirdi. Rock tarihinin on binlerce genci gitara başlatıp rock’a hayat veren ismi tek tek gidiyor. Eskisi gibi stadyum dolduran yıldız rockçılar bir bir aramızdan ayrılırken günümüze bir bakıyorum. Beğenerek dinlediğimiz pek çok rock grubu olabilir. Bunlardan kaçı AC/DC gibi stadyumları birbirine katarak rock şovu yapabiliyor? Foo Fighters ve son 1-2 yılına bakarsak Queens Of The Stone Age. Yine 2 yıldır hayatımızda olan Royal Blood ümit vaad ediyor. Ve bunlar gibi irili ufaklı pek çok grup olmasına rağmen Foo Fighters gibi arenaları dolduran kaç grup olabilir. Rock şekil değiştiriyor. Rock yıldızlığı müessesesi değişeli çok oldu. Rock’çı gençler de bu isimlerin izinden gitmeye devam edecek.

Ardında böyle dev bir kültür olan müzik asla bitmez, yeni kancalar atar hayata, tutunur ve sallana yuvarlana şekil değiştirerek devam eder. Malcolm ölmüş olabilir ama kim bilir kaç genç yıllar içinde onun riff’lerinden ilham alarak yeni gruplar kuracak.