Romanlar barınma, beslenme, eğitim ve sağlık gibi en temel haklara dahi ulaşamıyorlar. Yıllardır görmezden gelinen Romanların tek arzusu toplumun bir parçası olmak.

Roman halkının geleceğe dair hayalleri tükeniyor: Biz de varız

Umut SERDAROĞLU

Roman halkının çektikleri, toplumunun kanayan yaralarından sadece biri… Covid-19 ile birlikte artan yoksulluk ile eğitim, barınma ve nefret söylemi gibi birçok problemin gölgesinde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Romanlar, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 4’ünü oluşturuyor. İstanbul’da yaklaşık 850 bin Roman yaşıyor. Roman mahallelerinin çoğu derin yoksullukla mücadele ediyor ve temel ihtiyaçlara dahi erişemiyor. Uzun yıllar görmezden gelinen Roman nüfusunun yoğun olduğu Edirne, Tekirdağ ve İzmir gibi kentlerde 117 eve gidilerek hazırlanan bir rapora göre, Roman çocuklar, pandemi sürecinde eğitimden iyice uzaklaştı. Okullaşma oranları da yüzde 60’tan yüzde 2’ye geriledi. Bu Roman çocukların eğitim gibi en temel haklara dahi erişemediğini, çocukların hayat standartları da evrensel standartların altında olduğunu gösteriyor.

Peki, nerede yanlış yapıldı? Bu tablonun nedenleri ne?

Geçmişten bu yana gerçekleştirilen önyargı Romanların toplumsal entegrasyonunu engelleyen konulardan sadece biri. Üstelik ‘rant sevdası’yla yapılan kentsel dönüşüm projeleri, İstanbul’da yaşayan Roman halkının geleceğe dair hayallerini tüketti. Kendi evlerinden sürülen Romanların kimisi şehir merkezlerinin arka sokaklarında… Karda kışta çadırlarda hayat mücadelesi veriyorlar.

biz-de-variz-959746-1.
Sinan Karaca Öztürk

1997’den beri Roman halkının sesi olmaya çalışan Marmara Bölgesi Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Sinan Karaca Öztürk’e göre, Roman halkı her zaman dışlanan bir kesimi temsil etti.

Öztürk, bunu şöyle açıklıyor: “Cumhuriyet’in ilk yıllarında önyargıları bir kenara bırakırsak esnaf bir topluluk olarak tanınırdık. Bakırcılık, demircilik, kalaycılık, sepetçilik, bohçacılık bizlerden sorulurdu. Ancak zamanla sermaye güçleri bu işleri elimizden aldı. Kısacası Türkiye’de, hatta dünyada kapitalizm aracılığı ile sektör haline gelen her şey, Romanların elinden alınıyor. Bu mesleklerin asıl sahibi bizleriz ancak bu işleri yapmamıza izin vermiyorlar. Örneğin Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa gibi belirli muhitlerde bu işleri yapmaya devam eden Romanlar var ama onların da sonu gelmek üzere... Romanlar en baştan beri çaresizlik içinde ancak tutunabildiği dallar vardı. Hem sermayedarlar hem de hükümet tarafından o dallar teker teker kırılıyor.”

ÖNYARGILAR ENGELLİYOR

Öztürk, Romanların çoğunluğunun sigortasız ve güvencesiz, istihdam dışı alanlar olarak bilinen iş kollarında çalışmak zorunda bırakıldığına vurgu yapıyor. Belediyelerde, şirketlerde çalışma imkânına sahip olanların da burada önyargılarla baş etmeye çalıştığının altını çiziyor.

Sinan Karaca Öztürk, şunları ifade ediyor: “Geçmişten bu yana kimi söylemler bizim düşmanmış gibi görülmemize neden oldu. Örneğin bir söz vardır; ‘yaramazlık yapma, seni çingeneye veririm’ diye… Bu sözü çocukken birine söylediğinizde, o çocuğun ilerleyen yaşlarında Romanlara bakışı nasıl olabilir ki? Hâlâ bizim farklı ritüeller gerçekleştirdiğimizi, olağandışı kişiler olduğumuzu sanıyorlar. Toplumun şunu anlaması gerekiyor; biz de bu ülkede yaşıyoruz. Dilimiz, inancımız sizlerle aynı. Ayrıca bu ayrımcılıklarla çocuklarımız okullarda da karşılaşıyor. Özellikle ilkokuldan sonra Roman çocukları arkadaşları tarafından çoğunlukla dışlanıyorlar ve bu durum okuldan uzaklaşmalarına da neden oluyor.”

Roman çocukların "eğitimde eşitlikten" uzak olmasına da değiniyor Öztürk: “Romanlar arasında eğitime katılım oranı ilkokulda neredeyse yüzde yüzdür. Çünkü o yaşta bir çocuk, yırtık kıyafetle mi geliyorsun, başka bir topluma mı mensupsun önemsemez. Fakat yaş ilerledikçe kılık, kıyafet ve benliğinden dolayı dışlanmaya başlıyorsun. Bu da Roman çocuklarının okula gitme isteğini körelten önemli faktör.”

UMUDUMUZ TÜKENDİ

Öztürk’e göre, özellikle son 10 yılda Romanların sıkıntıları daha da katlandı. İktidarın Roman yurttaşlarla ilgili yayınladığı strateji eylem planlarını hatırlatıyor ve şöyle diyor: “Hükümet birçok yardım vaadinde bulundu, 2010’da Roman Strateji ve Eylem Planı’nı açıkladılar. Ancak son 5 yıldır bu açılıma yönelik hiçbir adım atmıyorlar. Sorduğumuzda ise şu anda bütçe ayıramadıkları gerekçesini sunuyorlar. O zaman şunu sorayım; sadece oy toplayabilmek için mi bu açılımdan bahsettiniz?”

DERGÂHLAR, CEMAATLER…

Marmara Bölgesi Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Sinan Karaca Öztürk, çarpıcı bir konuya değiniyor. “Birçok Roman mahallesinde dergâhlar, cemaatler türedi” ifadesini kullanıyor ve şöyle devam ediyor: “Romanlar tarihte ilk defa böyle kurumların içine girmeye başladı. Bunun sebebi ise sosyal yardımların bu kurumlar aracılığı ile gerçekleştirilmesi... Bir de din konularını işleyerek okuma yazması olmayan insanları bir şeylere inandırmak çok kolay. Zaten Romanlar olarak eğitimde sorun yaşıyorken, bu cemaatler yüzünden Romanlar ilimden, bilimden uzaklaşmaya başladı. Çoğumuz artık umudunu yitirdi. Bu süreçte hem ekonomik olarak hem de toplumsal olarak ağır darbeler yedik.”

Roman mahallelerinde gerçekleşen kentsel dönüşüm sürecini hatırlatıyor Öztürk. Fikirtepe ve Sulukule örneğini vererek sözlerini sonlandırıyor: “Farkındaysanız kentsel dönüşüm Roman mahallelerinde gerçekleştiriliyor. Rant peşinde koşan müteahhitler, bizim mahallelerimizi ekmek kapısı olarak görüyorlar. Mahalleliye ‘Ben seni evinden atmayacağım, yeni yapılan sitelerden ev vereyim’ diyor. Ama bu insanlar o evin ücretini nasıl karşılasın? Parası olan iyi kötü bir ev tutuyor, parası olmayan yaşayamıyor.”