Romanı olmayan roman karakteriyim

GÖKSU

Dış kapak üzerinde ‘Roman’ yazıyor, iç sayfada ise 15 bölüm başlığı yer alıyor. Her bölüm bir öykü tadında ve bağımsız duruyor. Ancak okumaya devam ettikçe kahramanların birbiriyle bağlantısı anlaşılıyor ve anlatı bütünleniyor.

Çember anlatımı yeğlemiş yazar. Keçi Kılından Heybe ile başlayan roman bir dönemi anlatarak ilerliyor ve gene aynı isimli öykü ile çember kapanıyor.

“3 Eylül 1994 tarihli güne ‘Mısır Koçanlarının Kızardığı Gün’ adını verdi. Ad kulağa hoş geliyordu, şiirsel bir ritmi de vardı” diyor yazar ilk sayfada.

Dil akıcı, sözcükler özenle seçilmiş. Latin Amerika edebiyatını andıran gerçeküstü bir anlatım var denilse bile bence gerçeği masalsı biçimiyle beynimize ve benliğimize yerleştiriyor.

“Kuş hareketli renklerini nehrin sularına bırakıp uçtuğunda” (Sy:11) cümlesinde olduğu gibi roman boyunca özgün betimlemeler kullanılmış.

Soyadlarının verilmesi bile trajikomik olan Tahtakapı Ailesi bireylerinin hayatlarını okuyoruz. Köyün delisi Waye İvrayim, Ermeni ressam Arakel, Zeyne, Bese, Eşliye, Dede İvrayim, İmam, Eczacı Kemal, Kivare, Hüseyin, Kasım, Elif, Ömer, Dengbej Mihamede Serhat, Zennure, Hamza, Evdale Zeynike, Mehmet Tahir İskanoğlu, Gülizar, Haydar Dayı, Lili Teyze ve Bermal; kimini Ezima’nın ağzından kimini ise kendi anlatılarından tanıyoruz.

Roman, Meyman köyünün yakılmasıyla başlıyor, geriye dönüşlerle, tehcir, sürgün, köy boşaltılmaları, yurtdışında geçirilen mültecilik yıllarıyla devam ediyor.

Bence yazarın başarısı, ülkenin yaşadığı bu travmatik dönemi bir kelebek dokunuşuyla anlatabilmesinde. Yanık kokusuyla birlikte, şelalenin dökülüşünü, karlı dağları, soğuğu hissederek buruk bir tebessümle devam ediyorsunuz okumaya.

Üç dört sayfada dengbejleri; kimi klamların, isyan savaşçısı gibi, kimi klamların kırımların ağıtçısı gibi, kimi klamların da kavuşamayan âşıkların hasretiyle söylendiğini öğreniyoruz.

“Yarın ‘Mısır Koçanlarının Kızardığı Gün’e beş gün kala şelalenin aktığı yere gidecekti. Metnin içindeki Ezima ‘Belki şelaleye doğru yine bir kuş uçar’ dedi. Metnin dışındaki Ezima masanın üzerindeki fincanı alırken gülümseyerek ‘Kuş gelmezse bile bir cümleyle geliverir’ dedi. Metin yazarı Ezima ‘Olur mu öyle şey?’ dedi. ‘Bazen bazı şeyleri eksik anlatıyor, yanan binlerce şey içinden hikâyemi yazmak için kimi şeyleri seçiyor olabilirim ama asla uydurmam, ben romanı olmayan bir roman karakteriyim.”

Bu yıl içinde okuduğum en iyi kitaplardan biri oldu Mısır Koçanlarını Kızartan Koku. Umarım edebiyat dünyası böyle bir eseri görmezden gelmez. Kitaplığımda, Yüzyıllık Yalnızlık ve Sevgili Arsız Ölüm’ün yanına koydum.