Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu dün seçim startını verdi. İlk olarak deprem bölgesine gidecek olan Kılıçdaroğlu “Ülkenin var olan sorunlarını çözeceğiz” mesajını verdi. Siyaset bilimciler, “Muhalefet politikasını herkese açık ederek uygulamalı. Seçmenin beklentisi halkın olanın halka geri verilmesi. Kılıçdaroğlu’nu başarılı kılan da bu vaatleri” diye konuştu.

Rota halkın talepleri olmalı
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı önceki gün CHP Genel Merkezi önünde yüzlerce kişiyle kutlandı. (Fotoğraf: DepoPhotos)

POLİTİKA SERVİSİ

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığını duyuran 6’lı Masa seçim startını verdi. Ülkenin en kritik seçimleri yaklaşırken masadaki adaylık krizinin de çözülmesinin ardından heyecan ve umut dalgası toplumun geniş kesimlerine yayıldı. Seçime 67 gün kala muhalefet güçlerini kritik bir süreç bekliyor. Ekonomik krizin yanı sıra Maraş merkezli depremler siyasetin yol haritasını belirleyecek. Özellikle 6’lı Masa’nın önümüzdeki gün ve haftalarda hangi sorunlara mercek tutacağı, dümeni nereye kıracağı seçimin kaderine doğrudan etki edecek.

Masanın bundan sonraki sürecini BirGün’e değerlendiren siyaset bilimciler, AKP’nin bugüne kadar muhalefeti kriminalize etmekle sınadığına dikkat çekerek “Artık muhalefetin korkmadan halka dair politikasını herkese açık ederek uygulaması, bunun için de çok hızlı davranması gerektiğini” vurguladı.

İktidarın değişmesi yönünde talep var

Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi, Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, “Millet İttifakı’nın oturmuş olduğu sosyoloji, HDP ve sol sosyalist çizgiyi bir kenara koyduğumuzda içinde sosyal demokrat, demokrat muhafazakarlar ve onun dışında İyi Parti seçmeni var. İyi Parti seçmeni arasında tektip bir milliyetçilik de yok. Teşkilat olarak MHP çizgisine daha yakın, milliyetçi elitler var ama tabana inildiği zaman daha ılımlı milliyetçi, sosyal demokrat ve liberal bir kitle var. Birbirine benzemiyor ama çok da zıt kutuplarda değil bu seçmen. Bunları bir araya getirebilecek söylem, öncelikli olarak ekonomi ve demokrasi vaatleri üzerinden kurgulanacak” dedi.

Prof. Dr. Tanju Tosun - Ege Üniversitesi Öğretim ÜyesiProf. Dr. Tanju Tosun - Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi

Bunun mevcut iktidar karşıtlığı üzerine oturan bir sosyoloji olduğunu söyleyen Tosun, “Bu anlamda seçmenin desteğini almak için çok sorunlu bir alan olmayacaktır. Kemal Bey’in de önceki günkü konuşmasını veri alırsak, daha birleştirici, uzlaştırıcı, “Birleşe birleşe kazanacağız” söylemini dikkate alarak bir kampanya yürütecektir. Türkiye’de seçmenin artık ideolojik farklılıklar nedeniyle sandığa yönelmesinden çok ortak hedef iktidarın değişmesi üzerinden bir talep var. Gerek Kemal Bey gerek diğer liderler bu talebi dikkate alarak bu süreci yönetecekler. Son tahlilde her birinin ideolojik anlamda bir kutsalı var. Bu ideolojik kutsalları tartışma meselesi yapmadan ekonomi, demokratikleşme, yönetilebilir bir Türkiye üzerinden yürüyecekler” değerlendirmesini yaptı.

Gençlerin desteğini kazanmak önemli

“Tabii burada Sosyalist Güç Birliği, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sosyolojileri var. Bu kitlenin de öncelikli talebi bir iktidar değişikliği ve demokrasi. Bir arada yaşama odaklı, herhangi bir kimliği diğerlerinin üzerinde tahakküm eder hale getirmeden, demokrasi şemsiyesi altında bir durum olacak” diyen Tosun, “Millet İttifakı’nın somut olarak iktidarın ekonomi politikalarında özellikle son dönemdeki başarısızlık ve yönetebilir olma niteliğini kaybetmiş olması üstünden gitmesi gerekiyor. Nitekim bu yönetebilirliği kaybetme hadisesi, deprem felaketinin ilk 3 gününde iyice gün yüzüne çıktı. Yine burada kamu yönetiminin yapılanması, bürokratik örgütlenmede donanıma, birikime dayalı, hak etme üzerinden bir istihdam, yani liyakat gerekli. Üniversite mezunu birçok genç var, bu gençler kazanılabilir. Yine özellikle gençler başta olmak üzere insanlar özgür, dünyaya daha entegre bir politika vaat edilmeli. Tabii ki eğitimin de nitelikleştirilmesi üzerinden gidilmeli” ifadelerini kullandı.

Tosun sözlerini şöyle sürdürdü: “Seçmen son bir yıla bakarak kararını belirler. Dolayısıyla geleceğe bakacak. Kim umut veriyorsa, kendisi ve ailesi için yaşanabilir bir Türkiye’yi kim vaat ediyorsa ona gidecektir. Özellikle bu ittifakın sürmesi, Türkiye’de siyasetin merkeze konumlanmasını önümüzdeki süreçte tetikleyecektir. Sayın Akşener’in ittifak içinde kalması İyi Parti’nin merkez sağda konumlanmasına da katkı yapacaktır. Bu sert kutuplaşmayı Millet İttifakı kazanarak yumuşatacaktır.”

Sosyalistlere de görevler düşüyor

Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent ise, “Kılıçdaroğlu’nun Türkiye toplumunda karşılık bulan vaadi, AKP rejimiyle bir tür hesaplaşma üzerine kuruluydu. Önceki gün CHP Genel Merkezi önündeki konuşmasında da ‘Somalı madencinin ailesi, Şenyaşar ailesi aday’ derken biraz buna vurgu yaptı” diye konuştu. AKP’nin katkıda bulunduğu Türkiye’nin kirli geçmişiyle yüzleşme, Cumhuriyet’i gerçek sahiplerine geri döndürme vaadinin karşılık bulduğunu belirten Demirkent, “Bu vaade ilişkin politikanın yürürlüğe sokulması karşılık bulacaktır. Kılıçdaroğlu bir masa içerisinde. Türkiye’de demokratik kanalların açılması, sol, sosyalist, demokratik güçlerin önüne koyulan bariyerlerin, üzerlerindeki baskının kaldırılması da yeni bir kurucu süreçle başlatılabilir” dedi.

Dr. Dinçer Demirkent - Siyaset BilimciDr. Dinçer Demirkent - Siyaset Bilimci

İttifaklar dışındaki halk güçlerine, demokrasi güçlerine görev düştüğüne değinen Demirkent,. “Türkiye’de hesap sormanın koşullarının oluşturulduğu, en azından bir burjuva demokratik standartların oluştuğu koşulda, sınıf mücadelesi zemin bulduğunda bambaşka bir sürece girmek mümkün olacak. Halkın beklentisi, halkın olanın halka geri verilmesi. Klıçdaroğlu’nu başarılı kılan da bu vaat oldu. En baştan deneyimlerimize artık güvenmeliyiz. AKP rejimi bugüne kadar hep muhalefeti test etti. Kriminalize etmekle sınadı, muhafazakar seçmenin hassasiyetleriyle sınadı. Artık muhalefetin korkmadan halka dair politikasını herkese açık ederek uygulaması, bunun için de çok hızlı davranması gerek” değerlendirmesini yaptı.

Korkulmaması gerekiyor

Demirkent, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’nun önündeki en büyük meselelerden bir tanesi, Erdoğan ve kurmaylarının ‘nasıl kriminalize ederiz’ diye hesabını yaptığı, örneğin HDP ile görüşme meselesi. Bunların hepsini açık açık, kendi politikasını ileri sürerek, anlatarak yapabilmesi, Türkiye’de ezilen bütün kesimlere yönelik politikasını kriminalize edilmekten korkmadan gerçekleştirmesi gerek. Birinci yönü bu. İkinci yönü ise, kabul edilmesi gereken şey Türkiye’de burjuva demokrasisi yok. Türkiye’de bir diktatörlük var. Bunun da kaynağında devlet ve partinin örtüşmesi var. Önümüzdeki seçimi yürütecek olanlar da devletin organları. Bu devlet, bu partiyle bütünleşmişse, yani AKP-MHP ittifakı devlete bütünüyle hakimse, bunun seçimlerin sonucunu etkilemeyeceğini elbette düşünemeyiz. Muhalefetin bu öngörüyle hareket etmesi lazım. Devlet-parti bütünleşmesine karşı elindeki bütün imkanları kullanarak önlem alması gerekir ki adil, özgür, güvenli bir seçim ortamı yaratılabilsin. Yani sadece seçim kampanyası değil, prosedürel bir koruma olarak seçimlerin de politize edilmesi gerek. Devlet aygıtıyla partinin ayrışması için devlet aygıtının iktidardaki parti lehine uygulamalar yapmak için politikalar üretmesi, stratejiler kurması lazım.”