Rousseau’nun naifliği İstanbul’a neşe veriyor
Fransız Ressam Henri Rousseau, İstanbullu dört naif ressamın üretimlerinden oluşan bir yaz sergisiyle anılıyor. Küratör Attila Güllü, “Naif sanatçıların resimlerinde toplumsal eleştiri, humor ve nostalji eksik değil” diyor.
Deniz Burak BAYRAK
Naif ya da saf yürek resmin dünyaca ünlü temsilcisi, Fransız ressam Henri Rousseau, doğumunun 180’inci yılında tarzı gibi naif bir sergiyle İstanbul’da anılıyor. Rousseau’yu tuvaline çizdiği tropik ormanlarıyla, vahşi hayvanlarıyla, egzotik coğrafyalarla ve çok güzel kadın figürleriyle tanırız. Çizdiği uzak iklimleri paletindeki tonlarıyla, yumuşacık fırça dokunuşlarıyla bir şahesere dönüştüren ressamın değeri zamanında anlaşılamamış olsa da günümüzde bir akımın öncüsü olduğu su götürmez bir gerçek. Bir otodidakt (kendi kendini eğiten) dâhi olarak bildiğimiz ressamın anısı, küratör Attila Güllü’nün girişimleri sonucu ülkemizdeki dört naif ressamın üretimleriyle sanatseverlere hatırlatılıyor.
Esentepe’de konumlanan Galeri Deniz’deki sergi özetle bir saygı sergisi. Betül Bapir, Esra Sirman, Uğural Gafuroğlu ve Zeynep San’ın hem naif tarzda ürettikleri hem de “Henri Rousseau’ya Saygı” başlığıyla resmettikleri işlerle birlikte toplam 38 resimden oluşuyor seçki.
Biz de bu sergi özeliyle başlayıp Türkiye’de naif sanatın geldiği noktaya kadar küratör Güllü ile konuştuk. “Neden Rousseau?” diye sorduk Güllü’ye.
"Kişisel olarak beğendiğim ressamın doğumunun 180’inci yıldönümü olduğunu biliyor ve onu anan bir sergiyi zaten düşlüyordum” diye başlıyor Güllü; şöyle devam ediyor: “Naif sanatçıların olumlu duygular taşıyan ve yayan, oyuncu, çocuksu, şakacı (humoresk) işleriyle renkli, neşeli ve esintili bir yaz sergisinin iyi bir kesişme yaratacağını düşündüm.” Ressamın tarzı itibarıyla önceleri alaya alındığını hatırlatan Güllü, şu an dünyanın önde gelen müzelerinde sergilendiğini kaydediyor ve diyor ki; “Rousseau’nun öyküsü resim sanatında ana akım beğeninin/değerlemelerin, ön kabullerin ve eleştirmenlerin/çok bilenlerin nasıl da yanılabileceğine dair çarpıcı bir örnektir.”
ROUSSEAU’YA İSTANBUL YORUMU
Sanatçılardan ve onların ne konseptte üretim yaptıklarından yukarıda kısaca söz ettik. Attila Güllü bunu biraz daha açıyor: “Bu anma sergisi için her sanatçı Rousseau’nun bir eserini kendi tarzında yorumladı; doğrusu ortaya çok enteresan mutasyonlar çıktığını düşünüyorum. Geri kalan işler de -Esra Sirman hariç- sanatçılarımızın kendi tarzlarındaki İstanbul yorumları oldu. Sirman, Rousseau’nun izinde düşsel, fantastik ve çok renkli doğa temsilleri üretiyor. En büyük ve tanınan naif sanatçı Rousseau olunca tüm sanatçılar bu saygı sunma biçimini uygun buldu.”
Peki “saf yürek” resmin bizdeki durumu ne? Sanatçılar ve sanatseverler tarafından bu tarza yeterli ilgi gösteriliyor mu? Saf yürek sanatın Türkiye’deki durumunun enteresan bir düalite arz ettiğini söyleyen Güllü, tıpkı Rousseau’ya yapıldığı gibi saf yürek sanata dışlayıcı, görmezden gelen, küçümseyici bir damarın varlığından söz ediyor. “Buna karşın tüm büyük koleksiyonlarda da saf yürek sanatın yer aldığını görüyoruz. En son ziyaretimde İstiklal Caddesi’ndeki İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde saf yürek resme ‘Farklı Esinlerin Birleşimi’ başlığıyla özel bir bölüm ayrıldığını gördüm” diye anlatıyor Attila Güllü.
Galeride sergilenen resimlerin her birinde bir duygu var; bunu çok net duyumsayabiliyoruz. Ama günümüz sanatında duygudan çok teknik başarının öne çıkarıldığı, duyguların geri planda kaldığı ve soyutun önemsendiği bir ekolün baskınlığını görüyoruz.
Güllü bu konuda şunları kaydediyor: “Gerçekten de düşünce yoğunluğu/kompleksliği, teknik yetkinliğin ve soyutun daha saygınlık gördüğü/onaylanıp teşvik edildiği bir ortamdan söz edebiliriz. Bu sergide gördüğünüz resimler ise duygu yüklü, hem de bazen fazlasıyla… Çocukça, yalın, sevinçli ve son derece yoğun bir sevgi ile donanmış yürekleriyle resim yapıyorlar. Toplumsal eleştiri, humor ve nostalji resimlerden eksik değil.”
Bu hissiyatla yapılan resimlerin de izleyiciyi duygusal olarak kavradığını söyleyebiliriz. Gülümseten, neşelendiren resimler bu saygı sergisindekiler.
İstanbullu sanatseverleri, İstanbul yorumlarını büyük usta Rousseau’yu anarak sunan saf yürek sanatçıların sergisine davet eden Güllü, son olarak da bir temennisini dile getiriyor: “Dilerim ileride Rousseau’yu uluslararası katılımın olduğu büyük bir etkinlikle anarız; dünyada da kitlesel olarak beğeni alan saf yürek resim tarzı yerel folklordan, öykülerden ve tarzlardan da beslenir.”
Sergi 22 Ağustos’a kadar ziyarete açık.