RTE’nin önünde yazılı metin olmadığında sık sık bocalaması onunla ilgili yanlış bir yargıyı yaygınlaştırıyor. Hitabet gücünün vapurdaki seyyar satıcı çığırtkanlığından öte olmadığı, içi boş lafazanlığın ardında özgün bir fikrin yer almadığı sanılıyor.

Bu yargı son derece yanlış. Dil sürçmeleri ya da bilgisizliği ne diğer siyaset erbabından daha derin, ne de sıradan insandan.

RTE, dille oynamayı iyi biliyor. Kastım dili eğip bükme becerisi. Belki de komisyonculuktan, alsatçılıktan gelmesindendir.

Çoğunluğun hayır diyemeyeceği tersine destekleyeceği bir fikri öyle ifade ediyor ki, evet diyenler çoğu zaman neye evet dediklerinin farkında bile olmuyorlar. Bu yolla satır arasına gizlediği özgün amacını onu destekleyenlerin zihinlerine sızdırıyor ve ilerde aynı düşünceyi dolaysızca dile getireceği zamanlara hazırlıyor.

Hani, aldığı ürün bozuk çıktığı için öfke içinde iade etmeye gelen alıcıya, ihtiyacı olmayan daha da fazla şeyi satarak gönderen satıcılar vardır ya, onun gibi.

Somut bir örnek geçen hafta oldu. İskenderun’ da uğradığı erkek şiddetiyle neredeyse “yüzünü kaybeden” Berfin Özek’ in saldırganına verilen ceza, kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı.

RTE, fırsatı kaçırmadı ve tamı tamına şu açıklamayı yaptı: “Ben de diyorum ki arkadaşlara; arkadaşlar, siz niye kanun diyerek, bize böyle bir cevap yolunu buluyorsunuz. Ben kanundan bahsetmiyorum, ben haktan bahsediyorum, hukuktan, adaletten bahsediyorum. Siz burada hakkı arayacaksınız, hukuku arayacaksınız, adaleti arayacaksınız. Böyle bir olay kendi kızının başına gelmiş olsa, orada bu olayı nasıl değerlendirirsin? Kanunlara mı bakacaksın? Yoksa böyle bir hak olur mu, böyle bir adalet olur mu, buna mı bakacaksın? Onun için buradan ben tüm yargı dünyasına da sesleniyorum; bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil, vicdanınızın sesine lütfen kulak verin. Adaletin tecellisini hakta hukukta arayın. Her zaman söylüyorum; benim yolum kanun yolu değil, hukuk yoludur. Hukuk eşittir kanun değildir.” (Anadolu Ajansının resmi metni)
Başta sevgili Berfin ve ailesi, kamuoyu çok mutlu oldular. Avukatı bile teşekkür etti. Verilen cezanın düşüklüğüne Cumhurbaşkanı’nın bile itiraz etmesi çok olumlu gibi değil mi? Kadına yönelik şiddete verilecek cezalar konusunda en tepeden gelen itirazın polis ve yargı tarafından ciddiye alınmaması mümkün değil. Hele de Türkiye’ de, hele de RTE ile. Peki bu ifadedeki tehlikenin farkında mısınız? Erdoğan’ın, “hak” kavramının ne olduğu ile ilgili şüphesi olan var mı?

Hukuk tabi ki kanun demek değil. Kanun bir ilke, yargıç kanunları tabi ki vicdanıyla yorumlar. Bu doğrunun içine sızdırılmış, kanuna değil hakka bak, senin kızına olsa kanuna mı bakarsın, ifadeleri ne söylüyor, dersiniz? Var olan kanunlar hakka uygun değil, yargıçlar kanuna değil hakka, vicdana baksınlar talimatı ne demek?

Oysa biliyoruz ki var olan kanunlarla basit yaralama değil tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüsten ceza verilseydi, adalet sağlanmış olabilecekti.

RTE iktidarı boyunca sistematik olarak laik eğitimi neredeyse ortadan kaldırmış durumda. Bu gün ana okulundan üniversiteye bütün eğitim öğretim sistemi çekirdekten laiklik karşıtı “dinci” yetiştiriyor. Bir kaç öğretmen, bir kaç okul dışında eğitim kurumları tarikatlerin arka bahçesi.

Siz SADAT başkanının istifasına bakmayın. Resmi ordunun harekat görüntülerinde üniformalı askerlerin, özel harekatçıların açıklamalarındaki cihat, şehitlik söylemlerini de geçin, açıkça kolluk güçleri dışında kuvvetler gerekir sözüne önem verin. Bizim de ABD ve Rusya gibi gayriresmi paralı askerlerimiz olmalı açıklamalarına dikkat edin. Libya’daki ÖSO haberlerini okuyun.

Şimdilerde yargı alanında yavaş yavaş yedirilmeye başlanan “bu hukukla, bu kanunla olmaz” ifadelerini ciddiye alın. Bu hukukla olmayacaksa hangi hukukla olacak? Kısasa kısasla mı?