David Lynch filmlerindekine benzer tekinsiz bir psikolojik atmosfer içindeyiz. Pandemi bu psikolojik atmosferi daha da kapalı hale getirdi. Tekinsizliği mafya, doğa üstü meselelerle uğraşanlar, korku ve komplo teorileri üzerinden siyaset yapanlar sever genellikle. Ama tekinsizlik, aynı zamanda akılcı nedensellikte bir kopuşa neden olup gerçekliği sorgulayarak yeni bir gerçekliğin önünü de açabilir.

MUTASYON

Freud, alışılmadık, rahatsız edici, ürkütücü, şaşırtıcı, hatta dehşet verici bu duygunun bilinçdışıyla bağını kurmuştu. İlla yeni bir şey olması gerekmiyordu, tanıdık bir şeyin alışık olmadığımız bir şeye dönüşmesi de tekinsizliğe yol açabiliyordu. Hayal ile gerçek arasındaki sınırların ortadan kalktığı bu tekinsizlik durumu, gerçekliğin sorgulandığı günümüzde daha da önemli bir mesele haline geldi. Çünkü bu tekinsizlik hissi ekonomiden siyasete, ilişkilerden geleceğe, her yere yayılmaya devam ediyor. Hatta Franco 'Bifo' Berardi'nin ''The Third Unconscious' adlı kitabında dile getirdiği gibi, pandemiyle birlikte bu tekinsizlik hali, psikolojik ve bilişsel bir mutasyona da yol açmış gibi görünüyor. Bu mutasyona bilinçli bir biçimde müdahale edemediğimiz durumda, tekinsizliğe teslim olup depresif, bunalmış ve yorgun kişilere dönüşme ihtimalimiz var.

STUTZ

Netflix'te 'Dr Phill Stutz' adlı bir belgesel yayınlandı. Oyuncu Jonah Hill, terapisti Stutz'ı tanıtıyordu belgeselde. Terapi odasında karşılıklı sohbet ediyorlardı. Stutz, sohbetin bir yerinde ruhsal sorunların çözümü için üç anahtar sözcük yazmıştı defterine: Acı, belirsizlik ve çaba. Şöyle diyordu Stutz: “Acı asla geçmeyecek. Belirsizlik asla geçmeyecek. Ve daima çaba gerekliliğinden asla kaçamazsın.” Bu üçlüyle ilişkimiz bizi ruhsal açıdan daha dayanıklı ya da dayanıksız yapıyordu. Acıya karşı, çeşitli ağrı kesiciler, gerçeklikten kaçmamızı kolaylaştıran dijital evren, toplumsal bağların zayıflaması ve daha pek çok nedenden dolayı artık daha dayanıksızlaştı insanlık. Bu tekinsizlik atmosferi içinde belirsizliğe tahammül ve mücadele de kolay değil.

KIRILAN MENTEŞELER

Berardi'ye göre, Freud'un tanımladığı bastırmaya dayalı nevrotik manzara, günümüzde yerini psikotik bir bilinçdışı akış patlamasına bıraktı. Sürekli şaşırtıcı ve ürkütücü haberler yer alıyor gazetelerde, sosyal medyada. Artık bastırmanın yerini aşırı dışavurum aldı, dikkat eksikliği ve panik bu çağın belirgin göstergeleri oldu. Bütün bu yaşanılanlar ve mutasyona uğrayan bilincin insanlığı getirdiği noktayı anlamak için Berardi'ye göre psikanalitik bir yaklaşımdan ziyade şizo-analiz denilen Deleuze ve Guattari’nin bakış açısını dayatıyor. Çünkü bilinçdışı artık geçmişten ziyade bugüne ait bir şeye dönüşüyor, benlik parçalı bir bütünlükten çıkıp tamamen parçalanma eğiliminde… Berardi'nin sözleriyle duyarlılık, cinsel arzu gibi duyguların evrenini bir arada tutan menteşeler kırılıyor. Son zamanlarda yayınlanan dizi ve filmlerin ana izlekleri de böyle değil mi? David Lynch, filmleriyle bu tekinsizliği ve sonuçlarını çok önceden sezmiş olmalı sanatçı duyarlılığıyla. Doğadan ve gerçeklikten kopmuş, karanlıkta ve kafa karışıklığında kaybolan insanı sinemasının merceğine almıştı.

AŞIRI İFADECİLİK

Gittikçe yayılan ve etkisini arttıran 'aşırı ifadecilik', herkesin önemli ya da önemsiz her şey hakkında videolar çekip, makyajdan yemeğe, tamirden bilgisayar oyunlarına, akla hayale gelebilecek pek çok konu hakkında konuştuğu, ama bir yandan da bağlantısızlık ve temassızlığın arttığı bu sürecin sonunda bizi ne bekliyor? Psikanalist Andre Green'in bahsettiği 'sessiz psikoz'a benzeyen bir süreç mi karşılayacak bizi, yoğun ve güçlü bir ilgisizlikle birlikte yıkıcılığın ortaya çaktığı? Dilin ortadan kalktığı, ifadenin olanaksızlaştığı ya da önemsizleştiği bir psişik boşluk ya da hayata ilginin yeniden kazanıldığı dayanışma ve isyan… Hayatı yeniden icat etmekten başka bir yol yok gibi görünüyor.