Rusya emperyalist mi?-I

Rusya, eski Sovyetler Birliği’nin en büyük ekonomisi, dünyanın yüzölçümü olarak en geniş ülkesidir. Buna karşın ABD, Çin hatta gelecek potansiyeli düşünülürse Hindistan ile boy ölçüşecek “büyük güç” potansiyeline sahip değildir. Avrupa ölçeğinde ise açık ara en büyük devlettir. Sürekli bu arada kalmışlığın sıkıntılarını yaşıyor.]


Ekonomik egemenlik alanı oldukça dardır. 2014’te kurulan Avrasya Ekonomik Birliği, Rusya dışında Kazakistan, Belarus, Ermenistan ve Kırgızistan’ı kapsıyor. Söz konusu ülkeler en son 1578 milyar dolarlık GSMH`ye sahip Rusya’nın ancak toplam %15’i kadar üretimi bulunan, potansiyeli sınırlı ekonomilerdir. Yani Soğuk Savaş döneminin Karşılıklı Ekonomik Yardımlaşma Konseyi Comecon’un gölgesi bile sayılamazlar. 1991’de kapanan Comecon bugünkü rakamlarla 3.5-4 trilyon dolarlık bir ekonomik yapıya denk geliyordu.

Hammadde Üretiminde Rusya

Rusya bilindiği gibi ABD ve Suudi Arabistan’ın ardından dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisidir. Petrol ihracatında ise, birinci sırada yer alıyor. Dünyanın en zengin doğalgaz rezervlerine sahip, aynı zamanda en büyük ihracatçısıdır.

Hububat konusuna gelince, Rusya, Çin ve Hindistan’dan sonra dünyanın üçüncü bğyğk buğday üreticisi ve en büyük ihracatçısı. Ukrayna ile birlikte dünya buğday ihracatının yaklaşık dörtte birini gerçekleştiriyorlar. Rusya arpa, çavdar, mısır, soya üretiminde de ön sıralarda yer alıyor. Rusya ile Ukrayna, bir numaralı alıcıları Türkiye olmak üzere ayçiçeği yağı ihracatında da başı çekiyorlar.

Rusya ayrıca bakır, nikel, alüminyum gibi maden üretiminde de iddialı, nitekim Ukrayna işgali ile birlikte tüm bu hammaddelerin fiyatları keskince yükseldi. Araba üretiminde önem taşıyan paladyum, yonga imalatında kullanılan neon gazı gibi bazı daha az bilenen emtialarda da Rusya en stratejik üretici konumunda. Kendisi ile birlikte ekonomik yaptırımlara muhatap olan Belarus ise gübre imalatı için hayati önemdeki potasyumun bir numaralı üreticisi.

Rusya-Brezilya Benzerliği

Tüm olguları sıraladıktan sonra, kritik soruyu sorabiliriz: Bir çok hayati emtianın üreticisi olmak, dünya fiyatlarını etkiler konumda bulunmak, Rusya’yı emperyalist yapmaya yeter mi? Bu soruya bir önceki yazımda, Putin’in emperyal özlemleri dışında, küresel kapitalizmin egemenlik ve rekabet mücadelesinde askeri gücü bir yana bırakılırsa, ABD’nin başını çektiği “kolektif emperyalizmle” aşık atacak gücü bulunmuyor şeklinde, yani olumsuz cevap vermiştim. Bu cevabı da, doğal kaynaklarını küresel ekonomiye pazarlamak dışında, emperyalist sayılmak için gereken birikim ve sömürü mekanizmalarını kuramamasıyla gerekçelendirmiştim.

Bu yönüyle Rusya; ABD ile ekonomisi entegre Meksika’ya değil de daha çok hammadde zengini Brezilya’ya benzetilebilir. Ukrayna ve Gürcistan’a yaptığı askeri müdahalelerin ekonomik olmaktan çok jeopolitik yönünün ağır bastığı söylenebilir. Gürcistan’ın kayda değer bir ekonomik potansiyelinin olmadığı ortada. Ukrayna’nın ekonomik kaynaklarının kontrolüne yönelik çok sistemli bir işgal stratejisi olsaydı, temelde Almanya’ya doğalgaz ihracatını amaçlayan 11 milyar dolar maliyetli Kuzey Akım 2 projesini hayata geçirmezdi. Tüm sevkiyatını Ukrayna üzerinden yapmayı planlardı. Ama yine de, emperyalizm konusunun tartışılmaya açık olduğunu, farklı görüşleri dinlemenin, anlamaya çalışmanın önem taşıdığını düşünüyorum.

Lenin’de Emperyalizmin 5 Özelliği

Bu aşamada 3 yıl önce Monthly Review dergisinde yayımlanan Stansfield Smith’in “Rusya Emperyalist mi?” makalesine referans vermek istiyorum. Smith, Lenin’in kapitalist emperyalizmi oluşturan 5 temel özellik sınıflandırması üzerinden Rusya’nın dünyadaki konumunu masaya yatırıyor (Is Russia imperialist? Stansfield Smith, MR online, 2 Ocak 2019).

Lenin’in “Kapitalizmin En Yüksek Aşaması Emperyalizm” eserinin günümüz küresel kapitalizm koşullarını tam açıklayıp açıklamadığı da elbette sorgulanabilir. Ancak yine de, genel hatlarıyla Lenin’in emperyalizm tahlilinin bugün de analizlerin eksenine konulabileceğini düşünüyorum.

Hatırlatmak gerekirse Lenin’e göre emperyalizm 5 temel özelliği:

→ Üretim ve sermayenin yoğunlaşması;

→ Banka sermayesiyle sanayi sermayesinin kaynaşması;

→ Meta ihracından öte sermaye ihracının önem kazanması;

→ Dünyayı aralarında paylaşan uluslararası tekelci kapitalist birliklerin oluşması;

→ Yeryüzü topraklarının büyük kapitalist güçler tarafından paylaşımının tamamlanması şeklinde sıralanır.

Smith bu 5 özelliği göz önünde bulundurarak Rusya’nın küresel ekonomideki konumunu analiz ediyor. İsterseniz, burada aynı izlek üzerinden, ancak istatistikleri güncelleyerek devam edelim.

1) Uluslararası kapitalist tekeller arasında Rusya’nın gücü:

Forbes dergisinin 2021 sıralamasında ilk 100’de 39 ABD, 16 Çin, 8 Japon, 5 Alman firmasına karşın 2 Rus firması (Sberbank 51’inci, Rosneft 99’uncu sırada) bulunuyordu.

Emek üretkenliğine ilişkin 62 ülke arasında yapılan sıralamada Norveç 1’inci, ABD 3’üncü, Almanya 6’ncı sırada yer alırken, Rusya 40’ıncı sıradaki Türkiye’nin arkasında, 42’ncilik basamağındaydı. Diğer bir ifadeyle, Rusya’da emek üretkenliği ABD’nin %30 civarında seyrediyor (World Population Review, Most Productive Countries 2022).

Dünya imalat sanayi üretiminde Çin, ABD, Japonya ve Almanya ilk 4 sırayı alırken, Rusya 11’incilikle yetiniyordu. Çin’in 3868 milyar dolar, ABD’nin 2308 milyar dolar üretimine karşın, Rusya’nın 212 milyar dolarlık imalatı vardı (Macro Trends, Manufacturing Output by Country).

2) Rusya’nın hammadde ve yüksek teknolojili mal ihracatı:

2020 yılında küresel ihracatta Çin 2591 milyar dolar, ABD 1431 milyar dolar, Almanya 1380 milyar dolar ile ilk 3 sırayı alırken, Rusya 331 milyar dolarla 16’ncı konumdaydı (Statista.com’dan alınmıştır).

Gelelim yüksek teknolojili mallar ihracatına; burada da, Çin 654 milyar dolarla zirvede bulunurken, onu 210 milyar dolarla Almanya, 193 milyar dolarla Kore izliyor, ABD 156 milyar dolarla dördüncü sıranın ötesine geçemiyordu. Rusya ise 10.2 milyar dolarlık ihracatla, İsrail ve Brezilya’nın altında ancak 29’uncu sırada kendine yer bulabiliyordu (indexmundi.com’dan alınmıştır).

Geriye Rusya’nın finans kapitaldeki yeri ve dünya silah üretimindeki ağırlığı kalıyor. Dilerseniz bu konuları da bir sonraki yazımızda ele alalım.